Sevgi üzerine

A -
A +
Sevgi, aşk ve muhabbet Allahü teâlânın bütün canlıların içine koyduğu duygulardır. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler kısacası Allahü teâlânın yarattığı her bir mahluk birbirlerine sevgi bağı ile bağlanmıştır. Sevgiyi, aşkı, muhabbeti yalnızca insanlar hissetmez. Hayvanlar ve bitkiler de severler, âşık olurlar, muhabbet duyarlar.
İnsanlar erkek-kadın olarak iki farklı cinsiyet üzerine yaratıldıkları gibi hayvanlar ve bitkiler de iki farklı cinsiyet üzerinden yaratılmışlardır. Bunun gereği olarak onlarda da aynı insanlardaki gibi âşık olma, sevme, yavru yapma, yavru büyütme gibi özellikler mevcuttur. Örneğin anne bir kedi yavrularını doğurduktan sonra bile yavruları ayakları üstünde durana kadar onları büyük bir sevgi ve şefkatle büyütür. Onları hayata hazırlar. Anne kediyi yavrularına bağlayan onlara büyük bir şefkatle bakmasına sebep duygu sevgidir, aşktır, muhabbettir. Yavrularına şefkatle, merhametle bakması sevginin dayanılmaz gücünden dolayıdır.
Hayattaki en büyük güç, en tesirli güç sevginin, aşkın ve muhabbetin gücüdür. Allah sevgisi, peygamber sevgisi, vatan sevgisi, anne sevgisi, baba sevgisi, evlat sevgisi, eş sevgisi, hayvan sevgisi, doğa sevgisi yani kısacası hayatımızda bizler için değerli olan her ne varsa bizi ona bağlayan güç (bağ) sevginin gücüdür.
Sevgi olmasaydı, aşk olmasaydı, muhabbet olmasaydı hayatın değeri, yaşamanın bir anlamı olmazdı. Âlemlerin Rabbi olan Allahü teâlâ, bütün canlıları muhabbet duygusuyla donatarak belki de biz kullara en güzel hediyeyi vermiştir. Bunun için Rabbimize ne kadar şükretsek azdır...
Yazımı, büyük dava adamı Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in sevgi ile alakalı bir sözü ile bitirmek istiyorum:
"İnsan sevme hissini israf etmemeli, kim ne kadar sevilmeye layıksa, onu o kadar sevmeli..."
               Adil Kaan Söylemez-Tarih Öğretmeni
 
 
 
ŞİİR
 
              Sen varsın
 
Gönül tezgâhında şiir dokudum
İplik iplik nakışında sen varsın
Aşk yolunun kanununu okudum
Madde madde yokuşunda sen varsın
 
Fikir vadisinden bir ırmak geçer
Eğilir selviler suyundan içer
Bağrında ay doğar zambaklar açar
Sessiz sessiz akışında sen varsın
 
Öz suyusun hayat denen şişenin
Nedenisin keder ile neşenin
Sevda cephesinde şehit düşenin
Donuk donuk bakışında sen varsın
 
Hep senin renginde görünür bahar
Yaprakta yeşilin gülde kokun var
Yama yama kalbimdeki yaralar
Sıra sıra dikişinde sen varsın
 
Gidip de yorulma çok uzaklara
Sen; seni gel benim içimde ara...
Umut güneşimin mor bulutlara
Girip girip çıkışında sen varsın
 
              Abdurrahim Karakoç
 
 
 
ENTERESAN BİLGİLER
 
UZUN ÖMER:  Uzun Ömer 1922 yılında Bilecik’in Abbaslık köyünde doğdu. Bu senelerde Eskişehir-Bilecik çevresinde Yunan işgali vardı. Ömer daha iki aylıkken annesi babası; Yunan mezâlimine uğramamak için dağlara çıkarlar. Yunanlılar yenilip yurdumuzdan kovulduktan sonra harap olan köylerine dönerler. Fakirlik içinde geçen günlerden birinde evlerinin kapısını aksakallı bir ihtiyarın çaldığı rivayet edilir. Bu zat Allah rızası için biraz ekmek ister. Uzun Ömer’in annesi ellerinde bulunan yiyeceklerden ve ekmekten ihtiyara verir. İhtiyar da dua eder:
“Allah sizden razı olsun, evinizde kıtlık olmasın, çocuğunuza iyi bakın...”
Anne içeri girince bütün kapların yiyecekle dolu olduğunu görür. Eve dolan nimetler zamanla kesilir; ama Ömer’in boyunun uzaması kesilmez. Boyunun uzunluğu 2.30 m’ye kadar varır. Galata Köprüsündeki büfesinde çalışan Uzun Ömer daima mahcup, sıkılgan, mütevazı bir hayat sürmüştür. 1960 yılında Üsküdar’da ölen Uzun Ömer’e özel tabut yaptırılarak defnedilmiştir.
 
ATASÖZÜ
 
Ağlamayan çocuğa meme vermezler...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.