Enflasyonun tek ilacı faiz artışı değil

Enflasyonun tek ilacı faiz artışı değil

EKONOMİ Haberleri

Birçok dünya devi ülkede enflasyon, politika faizinin 16 katına ulaşmış durumda. Bu da faizin enflasyonla savaşta tek etkili silah olmadığını gösteriyor. İhracat ve büyümeden taviz verilmemesi gerektiğini ifade eden ekonomistler, enflasyonla savaşta en önemli unsurun güven olduğuna vurgu yapıyor...

CANAN ERASLAN

Dünya, yakın tarihinde görmediği enflasyon rakamlarıyla savaşıyor. Birçok ülke bu savaşta ‘faiz’ silahını kullanırken, Türkiye ‘Düşük faizle büyüme, üretimi artırarak enflasyonu düşürme’ modeliyle yoluna devam ediyor. Bazı kesimler “Faizler artırılmalı” görüşünde ısrar ederken hükûmet, faizlerin artırılmayacağını kesin bir dille vurguluyor. Diğer yandan aralarında dünya devlerinin olduğu ülkelerde yükselen faizlere rağmen enflasyonun dizginlenemediğini yine rakamlar gösteriyor. Bazı ülkelerde faizlerin, enflasyonun sadece 16'da biri kadar olduğu da dikkat çekiyor. Bu da faiz silahını kullanırken mühimmatın doğru seçilmemesi hâlinde hedefe ulaşılamadığını gösteriyor.

PİYASADA ETKİN DENETİM ŞART

İstanbul Topkapı Üniversitesi Rektörü Profesör Emre Alkin’in “Nasıl düşük faizin üretimi artırma garantisi yoksa, yüksek faizin de enflasyonu düşürme garantisi yok” diye açıkladığı durumu yönetmeye çalışan ülkelerin büyük bölümünün enflasyonu, ekonomiyi soğutarak düşürmeyi hedeflediği görülüyor. Prof. Alkin, bazı merkez bankası başkanlarının daha hızlı faiz artırmaktan söz ettiğini, hiçbir ülkenin tam olarak enflasyonu nasıl düşüreceğini bilmediğini ifade ettiği açıklamasında “Ülkemizde bugün insanlar ‘yerine koyamazsam’ diye malını satma korkusu yaşıyor. Enflasyon da tam anlamıyla bu. Fiyatlama yaparken, 3-4 ay sonrasının riskini yazıyor, 4 ay sonrasının fiyatıyla satıyor, enflasyon yükseliyor, ücretler artıyor, yine enflasyon artıyor, döngü oluşuyor. Bunun yerine öncelikle piyasalarda etkin denetim ve etkili iletişim sağlanmalı. Verilere, rakamlara güven pekiştirilmeli, ekonomi yönetiminin söylemleri piyasalarla uyumlu olmalı, kavga dilinden vazgeçilmeli ve insanların ne söylediği iyi anlaşılmalı" ifadesini kullandı.

1 PUANIN MALİYETİ 10 MİLYAR TL

Türkiye’de yüzde 14’lük politika faizi ile yüzde 79,6 oranındaki enflasyon arasında 5 katı aşkın fark dikkat çekiyor. Buna karşılık ABD’nin gösterge faizi yüzde 2,5 iken enflasyonu yüzde 9,6 seviyesinde. Fark 3,8 kat. İtalya’da yüzde 7,9 enflasyona karşılık yüzde 0,5 faiz uygulanıyor. Almanya'da da yine yüzde 7,5 enflasyon ve yüzde 0,5 faiz uygulaması sürdürülüyor. Çin, yüzde 2,5 enflasyonu karşısında faizi yüzde 3,7’ye çekerken, savaştaki Rusya, kaçan paraya rağmen faizini yüzde 8'e indirdi. Ülkede enflasyon ise yüzde 15,9 seviyesinde. Bu denklem hakkındaki görüşünü sorduğumuz ekonomist Mehmet Zeki Akıllıoğlu “Bütün dünya negatif faiz uyguluyor. Enflasyoda yıkım, yüksek döviz de. Evet, faiz yükseltilseydi döviz biraz olsun durdurulabilirdi ama faiz daha büyük maliyet. Faizi kat kat artırdılar ama enflasyonu dizginleyemediklerini de görüyoruz" ifadesini kullandı. Enflasyonun düşürülmesi için şu anda faizi yüzde 40'lara çıkarmak gerektiğini, bunun için de "1 puanlık faiz artışı 10 milyar lira" denklemiyle büyük maliyet oluşturacağını, bunun da 85 milyonun cebinden çıkacak para olduğunu söyleyen Akıllıoğlu “Şu anda yaşadığımız enflasyon, talep enflasyonu. Arz, talebi karşılayamıyor. Konutta, otomobilde, bütün tüketim mallarında. Üretici ham maddeye ulaşmakta zorlanıyor, bulunca alıyor, bulamam diye daha fazla alıyor. Tüketici bugün aldığı fiyatı yarın bulamayacağı için alıyor ve enflasyon yükseliyor” ifadesini kullandı.

Enflasyonun tek ilacı faiz artışı değil

BÜYÜMEYİ DE DÜŞÜNMEK GEREK

OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Murat Yülek de, Merkez Bankasının yüzde 14’le fonlama yaptığını, ancak piyasa faizlerinin çok yüksek olduğunu ifade ettiği açıklamasında “Devlet sanayici kullansın diye yüzde 14 faizle fonlama yapıyor. Bunu alabilen alır, yüzde 25’le başkasına satar, döviz alır ya da mala yatırır. İkisinin de fiyatı artar. Şu anda bunu yaşıyoruz. Vatandaş ya da kurum, özel bankaya gittiğinde yüzde 35-40 faizle karşılaşıyor. Şu anda yapılması gereken piyasaya güven verilmesi. Burada en kötü durumdaki kesim halk. Adam 100 bin lira biriktirmiş, gidiyor bankaya yüzde 15-17 faiz alıyor, parası 117 bin lira. Vade sonunda alacağı şey 150 bin lira oluyorsa mağduriyet budur” diye konuştu. Enflasyonla mücadele ederken büyümeyi de düşünmek gerektiğini belirten Yülek “Bu ikisi birbiriyle yakından ilişkili. İhracatta yükselme devam ediyor. Yüksek ihracat, dış ticaret açığını azaltarak kırılganlığı azaltan bir unsur. İçeride büyüme canlı tutulmalı. Büyümeyi etkileyen faktörlerden birisi de iş adamının kullanacağı krediye erişebilmesi ve kredi faizleri. Öte yandan stokçuyla esnafı da iyi ayırd etmemiz gerekiyor. Siz markete gittiğinizde o tuzu, o salçayı bulabilmelisiniz. Onu bulundurmanın adı stokçuluk değil” dedi.

FAİZ DAHA BÜYÜK SORUN

Türkiye’nin satın alma gücü paritesine göre 2,6 trilyon dolarlık büyüklüğe sahip olduğunu, söyleyip ilk çeyrek büyümesinin yüzde 7,3 olduğunu hatırlatan, yıl sonu beklentilerin yüzde 5 civarında olduğunu vurgulayan ekonomist Mehmet Zeki Akıllıoğlu “Enflasyonu düşürmenin yöntemlerinden birinin faiz artırmak olduğu söylenebilir elbette ama faiz, enflasyonu düşürmenin tek yolu değil. Ayrıca enflasyon bütün dünyada yükseliyor. Arz sıkıntısı var. Üretim azaldı. Savaş, pandemi nedeniyle kapanan kanallar, artan talep hepsi bir sebep. Türkiye olarak enflasyon problemini daha önce yaşamış bir ülkeyiz. Daha iyi yönetebiliyoruz. Öte yandan dövizde de bir talep sorunu var. Bankalarda 250 milyar dolar var. Bunun 100 milyar doları, dövizle işi olanın. Yani iş adamının. 150 milyar doları da bireylerin. Bunun yüzde 10'u satılsa düşüş hızlı olur” dedi. Enflasyonu düşürmenin tek yolunun faiz artışı olmadığını ifade eden Akıllıoğlu “Kur korumalı mevduatta yüzde 17 faiz ve üzerini dövizin yükselişinden kaynaklı ödeme olarak ifade edebiliriz. Bunun için hazine yaklaşık 60 milyar lira ödemiş durumda. Fakat faizi 10 puan artırsak maliyet 100 milyar lirayı bulacaktı. Evet, döviz artışı sorun ama faizin daha büyük sorun olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

"TÜRKİYE MODELİNDEN GERİ ADIM ATILMAMALI"

C. FIRAT AYDOĞMU | ANKARA

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Seyfettin Erdoğan da hükûmetin izlediği düşük faiz politikasına destek vererek “Enflasyonla mücadelede faizleri artırmak, kısa vadede çözüm olabilir ama bu kalıcı olmaz. Çünkü döviz kurları doğrudan sizin kontrolünüzde olan bir değişken değil. Politika faizini artırınca kurlarda kısmi bir düşme eğilimi ortaya çıkabilir ama kurlar yeniden arttığı zaman, faizi yeniden artırmak gerekir. Böyle bir kısır döngü oluşur ve bir zaman sonra faizler çok yükseklerde kalır. Böylece faiz politikası etkisizleşir. Yüksek faizler de beklentileri olumsuz etkiler, kredi maliyetlerini ve kamunun borç yükünü artırır. Öte yandan, Türkiye’de enflasyon oranları yüksek ama dünyada da böyle. Örneğin, ABD’de yüzde 9 bandında. Avrupa’da da enflasyon yüksek seyrediyor. Özellikle pandemi sonrası dönemde tedarik zincirindeki aksama, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın beklentileri olumsuz yönde etkilemesi gibi nedenler, maliyet cephesinde artışı ortaya çıkardı. Maliyet artışıyla beraber enflasyon tırmandı. Dolayısıyla faizle döviz kuru dengelenmeye çalışılsaydı sadece faizler yüksek kalacaktı, başka bir anlamı olmayacaktı. Faiz silahıyla enflasyonu baskı altına alma şansı yok” dedi.

DÖVİZ GİRİŞİ ŞART

Türkiye’nin enflasyonla mücadelede neler yapması gerektiğini de anlatan Erdoğan “Yapılması gereken en önemli şey, kurların aşağı indirilmesi. Bunun için de Türkiye’ye döviz girişi artmalı, diğer deyişle yabancı sermaye desteklenmeli. Yabancı sermaye desteklenir de ülkeye döviz girişi artarsa kurlar kendiliğinden düşer. İnşaat, tarım ve sanayi sektörlerinde yabancı sermayeye ciddi teşvikler verilebilir. Böylece enflasyon üzerinde kur baskısı azalır. Döviz dengesi sağlanırsa enflasyonun kur kaynaklı etkisi azalır. Diğer taraftan, yüksek kurlar psikolojik enflasyonu da etkiliyor. Böylece psikolojik enflasyon da azalmış olur” diye konuştu.



UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...