Aza şükretmeyen, çoğa şükredemez...

A -
A +

Nimet umûmî olunca, insanlar bunları görmez ve nimetin kıymetini bilmezler. Ancak kıymetini, o nimete kavuşmayan bilir. Gençliğin kıymetini yaşlanmış olanlar, sıhhatin kıymetini hastalar, âfiyetin, rahatın kıymetini, belâ ehli, zenginliğin kıymetini fakirler bilir... Velînimet olanların, bize iyilik edenlerin de hakkını gözetmek ve onları hayır duâ ile anmak lâzımdır. Çünkü insanların yaptığı iyilikleri bilmeyen, onlara teşekkür etmeyen, Allahü teâlâya şükretmemiş olur. Bilhassa bize ilim öğretenlerin hakkına çok ehemmiyet vermelidir. Zîrâ onlar ebedî saâdete, âhiret nimetlerine ve Allahü teâlânın rızâsına kavuşmaya sebep olmuşlardır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (İnsanlara teşekkür etmeyen, Allahü teâlâya şükretmiş olmaz. Aza şükretmeyen, çoğa şükredemez. Allahü teâlânın nimetlerini dile almamız şükür, hiç bahsetmememiz ise nimete küfrândır.) Nimetin hakîkî sâhibi... İyilik edenlere hürmet edilir. Nimet sâhipleri büyük bilinir. O halde, her nimetin hakîkî sâhibi olan Allahü teâlâya şükretmek, insanlık icâbıdır. Aklın lüzûm gösterdiği bir vazife, bir borçtur. Fakat Allahü teâlâ, her ayıp ve kusurdan uzak, insanlar ise, ayıp kirlerine ve nokksanlık lekelerine bulaşmış olduğundan O'nunla hiç münâsebetleri yoktur. O'nu nasıl büyük bileceklerini, nasıl şükredeceklerini anlayamazlar. O'na karşı söylenmesini güzel sandıkları şeyler, O'na çirkin gelebilir. O'nu büyültmek, hürmet etmek sandıkları, hakâret ve küçültmek olabilir. O'na hürmet ve şükür şekilleri, yine O'ndan bildirilmedikçe, O'na lâyık olacağına güvenilmez ve O'nun kabûl edeceği bir ibâdet olamaz. O'nun tarafından bildirilen, tazim, hürmet ve şükür şekli, Peygamberlerin bildirdikleri dinlerdir. O halde Allahü teâlâya inanmak ile ve kalbin ve bedenin yapması ile şükretmek, ancak dîne uymakla olur. Allahü teâlâya, O'nun dîninin dışında şükredilemez. Beden ile yapılan şükür, bütün âzâların, Allahü teâlâ tarafından bir nimet olduğunu bilmek ve ne için yaratılmış iseler, o işte kullanmaktır. Hepsi faydalı olmak için yaratılmıştır. Allahü teâlânın istediği ise bunları faydalı yerde kullanmaktır. Verdiği nimet, istediği ve sevdiği işe sarfedilince şükrü yapılmış olur. Halbuki Allahü teâlânın bunlara ihtiyâcı yoktur. Çünkü O bunlardan münezzehtir. Gerçek nimet, âhiret saâdetine ulaştıran şeylerdir. Diğerlerine nimet demek mecâzîdir. Îmân, ilim, sâlih amel, güzel ahlâk, sıhhat, âfiyet, evlât ve diğer nimetlerin hepsini Allahü teâlâdan bilmeli, söz, iş ve mal ile Allahü teâlâya kulluk ederek şükrünü edâya çalışmalı, verdiği sayısız ni'metleri, kötülük ve günâhta kullanmamalıdır! Allahü teâlâ, şükretmekle nimetlerini artıracağını, şükrü terk edenlerin ellerinden nimetlerini alacağını, şiddetli azâb edeceğini bildirmektedir. Allahü teâlâ İbrâhim sûresi yedinci âyetinde buyuruyor ki: (Şükrederseniz, elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, haberiniz olsun, gerçekten azâbım çok şiddetlidir.) Hadîs-i şerîfte ise nimet, yabanî bir kuşa benzetilmiş, uçup gitmemesi için şükürle ayağının bağlanması emredilmiştir. İnsanı Allahü teâlânın nimetlerine şükürden alıkoyan cehâlet ve gaflettir. Bunlardan kurtulmak için de muteber kitapları okuyarak ihlâsla amel etmelidir. Nimetleri kullanırken, nimet sâhibini hâtırlamamak, nimetleri mahallinde kullanmamak, verdiği nimetleri ile Allahü teâlâya âsî olmak, nimetin elden çıkmasına ve şiddetli azâba sebep olur. Şükredenler pek azdır... Şükür bütün ibâdetleri ve bütün güzel huyları içine almaktadır. Hamdü senâda bulunmak, kelime-i tevhîd söylemek, Kur'ân-ı kerîm okumak gibi hususlar dilin şükrüdür. Doğru itikat, marifet, ilim, düzgün niyyet, yaratılanları tefekkür gibi hususlar da kalbin şükrüdür. Harâma bakmamak ve baktığı her şeyden ibret almak gibi hususlar ise gözün şükrüdür. Harâm ve tıka basa yememek, helâlinden yemek gibi şeyler de midenin şükrüdür. Diğer uzuvlar da bunlara benzetilebilir. Asıl şükür, şükürden âciz olduğunu itiraf etmektir. Çünkü Allah'ın nimetleri sayılamayacak kadar çoktur. Bu bakımdan nimete şükretmek kolay değildir. O halde şükretmek büyük nimet olmaktadır. Şükretme nimetine de şükretmek lâzımdır. Şükretmek çok yüksek derecedir. Şükür nimetine kavuşanlar pek azdır. Nitekim Cenâb-ı Hak, (Kullarımdan şükredenler azdır) buyuruyor. Allahü teâlâ, bizleri şükreden kullarından eylesin...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.