Denizcilerdeki "karacı alerjisi" Balyoz'la başlamadı -2-

A -
A +
Balyoz davasında itirazların odağı, her bir karacıya karşılık dört denizcinin cezaya çarptırılmasına kaymış durumda.
Bu sonuç, "karacıların korunduğunu, kabağın kendi başlarında patladığını" düşünen denizciler arasında Genelkurmay'a ve karacılara yönelik çok ciddi bir asabiyeye yol açmış görünüyor.
Ben bu sonuca, Balyoz davasını protesto amacıyla geçtiğimiz aylarda istifa eden eski Donanma Komutanı Nusret Güner'in Ulusal Kanal'a verdiği demeci izledikten sonra varmıştım. Tam bu konuşmayı ele alan bir yazı yazmaya hazırlanırken, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in mektubu geldi. Mektup, Deniz Kuvvetleri'ndeki asabiyeyi onun da "tehlikeli" bulmaya başladığının açık bir işaretiydi.
***
Salı günü, Deniz Kuvvetleri'nde zaten ciddi bir "karacı alerjisi" olduğundan söz etmiş, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in günlüklerinden bu çerçevede iki örnek aktarmıştım.
Yer kalmadığı için bugüne bıraktığım üçüncü örnek başka bir yazının konusu olsun... Çünkü onu da bugün anlatırsam, bu yazıların asıl konusu olan ve bence Orgeneral Özel'i o mektubu yazmak zorunda bırakan Nusret Güner'in konuşmasını yine ele alamayacağım.
***
Nusret Güner, yaklaşık 14 dakika süren konuşmasının başlangıcında, "Ben tabii konuyu önce TSK çapında değil, Deniz Kuvvetleri çapında düşünüyorum" diyerek meselesinin TSK değil, Deniz Kuvvetleri olduğunu açıkça belirtiyor.
Güner, hemen ardından "Deniz Kuvvetleri'nin düşürüldüğü durum"a sessiz kalan "yetkili"leri sıralıyor ve en başta Genelkurmay Başkanlığı'nı sayıyor.
Emekli komutan az ileride, "yetkililerin mutlaka cezalarını çekeceklerini" de dile getiriyor:
"Deniz Kuvvetleri'ne savaş açılmış durumdadır. Bu savaş açanlar, artı savaşı görüp bizi korumayanlar... Bunlar mutlaka bunun cezasını çekecekler."
Fakat konuşmanın ilerleyen bölümlerinde buna rahmet okutacak suçlamalar da gelecektir; Genelkurmay yalnız "sessiz kalmakla" değil, denizcilere kurulan komplonun uygulayıcısı olmakla da suçlanacaktır... Videodan aynen aktarıyorum:
"Hep söylüyorum, 1 Mart krizinde Türkiye çok doğru bir kararla tezkereyi iptal etti ama acısını çekti. Neden çekti? Sen bir buçuk ay Amerikalıları dolaştır denizlerde... Ne yaptılar? Acıyı TSK'nın üzerine yıktılar, TSK da geldi Deniz Kuvvetleri'nin üzerine yıktı. Neden? Genelkurmay karacı olduğu için bütün günahı Deniz Kuvvetleri'nin üzerine yıktı."
Son olarak, Nusret Güner'in de dile getirdiği ve "darbe değil komplo var"ın kanıtı olarak öne sürdüğü mahkûm karacı ve denizcilerin orantısızlığı meselesine kısaca bakalım...
Bence bu hiç ciddi bir argüman değil. Denizcilerin kendi içlerinde cuntalaşmaya gitmesi neden tuhaf? Böyle örneklerle daha önce hiç mi karşılaşmadık?
Denizcilerin bu defa ön planda olmasına gelince...
İmaj ve Hakikat adlı kitabımda, denizcilerdeki "karacı kompleksi"ne işaretle ve "acaba" rezerviyle bu durumu şöyle izah etmeye çalışmıştım:
"Ben Günlükler'in tamamını okuduktan sonra ciddi ciddi şu soruyu sordum kendime: Son 7-8 yılda hazırlanan ve son birkaç yılda açığa çıkan darbe girişimlerinde ve darbe planlarında denizcilerin bu kadar önde olmasının nedeni, onların karacılar karşısında psikolojik üstünlük sağlama çabalarının bir türevi olabilir mi?" (İmaj ve Hakikat, Etkileşim Yayınları, 2012, s. 26)
Bu soruyu bir defa da şimdi soruyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.