Türkiye aleyhtarı propaganda

A -
A +

Dış dünyada çok yoğun bir Türkiye aleyhtarı propaganda var. Türkiye’nin Erdoğan tarafından yönetilen bir diktatörlük olduğu ve tüm hak ve özgürlüklerde ve genel olarak demokraside bir geriye gidiş yaşadığı bu propagandanın ana teması.

 

Bu propaganda kampanyasının üç ayağı var. İlki ve en etkilisi elbette FETÖ. Dünya çapındaki ağını kullanan ve etkili her kişi ve resmî gayriresmî her kuruluşla temas kurmaya çalışan FETÖ Türkiye aleyhine olan gerçek ve uydurma haberleri dünyaya taşıyor. Türkiye’yi dışarıdan, tabiri caizse, kuşatmaya ve baskı altına almaya çalışıyor.

 

İkinci ayağı PKK. Bu terör örgütü de başta AB ülkeleri olmak üzere birçok yerde yoğun bir varlık sahibi. Türkiye’nin demokrasiyle bir ilgisi olmadığını, Kürtlerin tüm hak ve özgürlüklerini gasbettiğini iddia ediyor.

 

Gerek FETÖ’nün gerekse PKK’nın Türkiye aleyhtarı propaganda kampanyasında demokrasi ile insan hak ve özgürlükleri temasını kullanmaya çalışması ilginç. Zira, kendilerinin demokrasiyle bir alakaları yok ve bilindiği gibi demokrasinin genel ilke ve değerlerine karşılar. Gel gör ki sanki en büyük demokratların toplandığı yapılarmış gibi konuşmaktan geri kalmıyorlar.

 

Meselâ tüm mensuplarının hak ve özgürlüklerini totaliter bir yapılanma içinde yok etmiş olan FETÖ demokratik hak ve özgürlüklerden bahsediyor. Türkiye’de devlet içindeki adamları ve sözüm ona sivil -daha doğrusu sivil görünümlü- ayaklarının iş birliğiyle  demokrasinin temel ilkelerini reddetmiş olmasına rağmen kendisini demokrasi eksikliğinin mağduru olarak gösteriyor.

 

Benzer bir durum PKK için de söz konusu. PKK Türkiye’de demokratik siyaset yapma ve hemen her talebi siyaseten dile getirme imkânı mevut olmasına rağmen hâlâ silah kullanmaktan ve insan öldürmekten vazgeçmedi. PKK bununla da kalmıyor. Daha ziyade Kürtlerden oy alan DEM’i her yönüyle kontrol ediyor. PKK sözcüleri, sanki bir komedi filminde oynarcasına, ağızlarını açtıklarında, Türkiye’de kendilerinin de içinde olduğu “demokrasi cephesinden” söz ediyor ve kendilerini demokrasiyle özdeşleştirerek demokrasinin -başka bir deyişle CHP-DEM ittifakının- kazanması gerektiğini söylüyor.

 

Türkiye karşıtı propagandanın üçüncü ayağında Türkiye aleyhtarı ve Türkiye aleyhindeki haberleri ve bilgileri sorgusuz sualsiz kabul etmeye eğilimli olan Batı devletleri ve sivil kuruluşları var. Bunlar da Türkiye’nin demokratik değil otoriter bir yönetim altında olduğu fikrinde. Buna inananlar tavırlarını geçen yılki başkanlık seçimi öncesinde ABD Başkanı Biden’ın ağzından muhalefete destek olarak açıkladılar. Seçimlerde Erdoğan’ın gitmesini bekliyorlardı. Umdukları olmayınca âdeta şok geçirdiler. Bunlar aslında Batı dedikleri bloku dünyanın merkezine koyuyor ve geçenlerde Washington Examiner’da yayınlanan bir yazıda dile getirildiği gibi Türkiye’nin “Batı dostu” olmadığını söylüyor. Batı dostluğuyla kastettikleri Türkiye’nin uluslararası arenada kendi çıkarları peşinde koşan bir ülke olmaması, tam tersine, kendilerinin politikalarına aynen katılması ve kendilerinin ona biçtikleri role rıza göstermesi. Erdoğan’ın aksine söz ve davranışları onları Erdoğan’dan bir an evvel kurtulma arzusu içine itiyor. Bunu bazen doğrudan, çoğu zaman dolaylı olarak dile getiriyorlar.

 

Türkiye aleyhindeki propagandanın ana iddiası gerçek dışı. Demokrasimizin mükemmel olduğu söylenemez; ama demokrasiden iyice uzaklaştığımız ve temel hak ve özgürlüklerimizin tamamen yok olduğu iddiası da ciddiye alınamaz...

 

Pazar günü yapılacak genel mahallî seçimleri takip etmek bile bu Türkiye aleyhtarı havanın hayalî ve yanlış olduğunu anlamaya yeter. Yeter ki niyet iyi olsun!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.