Arda'yı Polat, Polat'ı Arda bu hale getirdi

A -
A +

Arda, Avusturya maçında bir gol attı ve ardından basın tribününe "Bunu da yazın" diye bir hareket yaptı. Bundan önce neleri yazmadı ki bu basın! Mesela, "Ağabeyim dediğin, milli takımda aynı odayı paylaştığın Semih'e yumruk atmak yakışıyor mu sana" diye yazdı. Mesela, "En yakın arkadaşın Caner'in dudağını niye patlattın ki" diye yazdı. Mesela, "Servet'le kaptanlık kavgasına niye giriyorsun senin yaşın daha 21. Bu sorumluluk sana ağır gelir" diye yazdı. Mesela, "Arda bir futbolcu olduğu halde neden spor sayfalarından çok magazin sayfalarında haber oluyor ki" diye yazdı. Mesela, "G.Saray'ın hem saha içinde hem de dışında bir kaptan olarak sana ihtiyacı var" diye yazdı. Arda bir gol attı ve "Bunu da yazın" dedi. Oysa "onu da yazmayı" en çok o basın tribününde oturan spor yazarları istiyordu. Çünkü bir futbolcu olarak Arda'yı görmek istedikleri yer tam da sahanın içiydi ve onun oynadığı futbolu övmek, milli maçta atacağı bir gole sevinmek istiyorlardı. Aslında Arda'ya en büyük kötülüğü başta Başkan Adnan Polat yaptı. Gencecik bir adamın omuzlarına "Galatasaray kaptanlığı" gibi ağır bir sorumluluğu yüklerken, savaşmak zorunda kalacağı "asimetrik psikolojik harekâtla" baş edemeyeceği gerçeğini hiç umursamadı. En yakın arkadaşlarıyla kavgalara girmesi, rakiplerle dalaşması, sahaların dışında dolaşması Arda'yı "gergin ve suçlu biri" havasına soktu. Bir de madalyonun öbür yüzü var. Arda Galatasaray'da 24 maç kaçırdı. Bu takım bir yıldız oyuncusunun ve bir kaptanının eksikliğini hep aradı. Polat, Mali Kongreye takımı 11. sırada ve 27 puan geride bir başkan olarak gitmese yönetim devrilir miydi? İşin özü; bir anlamda Arda'yı Polat, Polat'ı da Arda bu hale getirdi... Sözüm canavarlara Geçen haftaki yazımda bir derbi manzarası çizmiş, belediye otobüslerini ve tribünleri harabeye çeviren, sahaya şişe atan "taraftar güruhunu" eleştirmiştim. Salih Doğancıl isimli okurum, "Kombinem var, her maç öncesinde ve sonrasında metrobüste, statta oluşan izdihamda neler çektiğimizi de yazsana. Çok deplasmana gittim ne otobüs camı kırdım, ne de bir koltuk. Beni de o güruha katma" mealinde bir mail atmış. Kişi kendini bilmek gibi irfan olmaz demiş eskiler. Zaten benim lafım "kendini bilmezlere" idi. 10 yaşındaki minik Batuhan'ın kafasını şişeyle kıran, Volkan'ı ıska geçen, her türlü şiddeti "taraftar" kisvesi altında uygulamakta sakınca görmeyen canavarlara yani... Unutulmaz sözler... "Futbolu bırakmak ölmek gibi ama bugün kazanan acılarım oldu." (Ronaldo)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.