Adaletin bu mu dünya?

A -
A +

Somali Cumhurbaşkanı'nın oğlu Mohamed Hassan Shaikh Mohamud, İstanbul’da bir kazaya karıştı. Hatalı olmasına rağmen ülkeyi terk etti. Sonra Türkiye’ye geldi. Dün karar çıktı. 

 

Mahkeme, sanık Mohamed Hassan Shaikh Mohamud'un, “taksirle ölüme sebep olmak” suçundan 3 yıl hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Mahkeme iyi hâl indirimi uygulayarak cezayı 2 yıl 6 ay'a indirdi. Mahkeme, bu cezayı da para cezasına çevirerek 27 bin 300 TL adli para cezasına ve sanığın 6 ay süreyle ehliyetine el konulmasına karar verdi...

 

Adliye önünde açıklama yapan Kurye Hakları Derneği Başkanı Mesut Çeki, “Bir motokuryenin canı 27 bin TL olamaz. 27 bin TL para cezasına hükmedildi ve Cumhurbaşkanının oğlunun ehliyetine 6 ay süreyle el konuldu. Ne oldu şimdi? Adalet mi oldu?” diye konuştu.

 

Çeki, savcılığın mütalaasında kusurun yüzde 75'ini Mahmud'a, “ayna kontrolünde gerekli özeni göstermediği için” ise yüzde 25'ini Göçer'e verdiğine dikkat çekti.

 

Kararın çıkmasından önce Göçer'in babasının avukatının şikâyetçi olduğunu söyleyen Çeki, “Aileden biri ceza almasını istedi. Bunun üzerine karar taksirle adam öldürmekten 3 yıl hapis cezası şeklinde verildi. Bu karar ise çeşitli indirimlerle 2 yıla indirildi” dedi

 

Sormak lazım, bu adalet mi? Böyle bir karar nasıl alınabiliyor? Ölen kuryeye yazık değil mi? Somali Cumhurbaşkanının oğlu kusurlu olduğu hâlde cezanın sadece parayla geçiştirilmesi normal mi? Elbette değil. Dünyadaki denge adalet üzerine kurulu. Adalet terazisi bozuldu mu, her şey bozulur. Maalesef bu karar vicdanları yaralamıştır... 

 

 

 

Bild gazetesinde çıkan "Alman Silahlı Kuvvetleri Raporu"

 

 

 

Alman gazeteciler birkaç gündür Bild gazetesinde çıkan "Alman Silahlı Kuvvetleri Raporu"nu konuşuyor. Özellikle X platformunda çıkan rapora bir bakalım. 

 

Alman Savunma Bakanlığı gizli bir belgede Rusya ile NATO arasında sıcak savaşın başlangıcını şoke edici ayrıntılarla gerçekçi bir şekilde anlatmış. 

 

Gizli Bundeswehr (Alman Silahlı Kuvvetleri) belgesi "Toplu Savunma 2025", çatışmanın Şubat 2024'teki başlangıcını ele alıyor. Rusya yeni bir seferberlik dalgası başlatacak ve 200.000 kişiyi daha askere alacak. Ardından Kremlin, Batı Ukrayna'dan gelen yetersiz desteğin arka planına karşı baharda geniş çaplı saldırı başlatacak. 

 

Rus saldırısı Haziran 2024'e kadar başarılı olacak ve Ukrayna ordusunu geri püskürtecek. Rusya, Estonya, Letonya ve Litvanya'daki etnik Rus azınlıklara karşı saldırganlığı kışkırtacak. Rusya'nın bu eylül ayından itibaren Batı Rusya ve Beyaz Rusya'da 50.000 askerin katılacağı devasa Batı 2024 tatbikatını başlatmak için bahane olarak kullandığı çatışmalar yaşanacak. 

 

Ekim 2024'te Rusya, birliklerini ve orta menzilli füzelerini Kaliningrad'a transfer edecek ve bölgeyi, yaklaşmakta olan bir NATO saldırısına ilişkin propaganda yalanlarıyla silahlandırmaya devam edecek. 

 

Kremlin'in gizli hedefi: Belarus ile Kaliningrad arasındaki "Suwalk Koridoru"nu fethetmek. Aralık 2024'ten itibaren "Suwalki Koridoru" bölgesinde yapay olarak oluşturulmuş bir "sınır çatışması" ve "çok sayıda cinayetin olduğu isyanlar" yaşanacak. Tam da ABD'nin seçim sonrası felç olduğu anda Rusya, 2014 yılında Doğu Ukrayna'ya NATO topraklarında müdahale algoritmasını tekrarlıyor ve Bundeswehr tatbikatlarının senaryosunda da bu var. Ocak 2025'te NATO Konseyi'nin özel bir toplantısı yapılacak ve bu toplantıda Polonya ve Baltık ülkeleri Rusya'dan gelen büyüyen tehdit hakkında rapor verecek. Rusya siyaha beyaz demek için propaganda yapıyor ve NATO'yu tehdit etme bahanesiyle özellikle Mart 2025'te Baltıklara ve Beyaz Rusya'ya ek birlikler gönderiyor. Mayıs 2025'te NATO, Rusya'nın Belarus ve Kaliningrad yönünden "Suwalk Koridoru"na yönelik saldırısını önlemek için "inandırıcı caydırıcılık önlemleri"ne karar verecek. Gizli bir Bundeswehr belgesine göre X-Day'de NATO başkomutanı, 30.000'i Bundeswehr askeri olmak üzere 300.000 askerin doğu kanadına nakledilmesini emreder. Bu senaryonun NATO tatbikatları için de dikkate alınması muhtemeldir. 

 

Ancak Bundeswehr'in sözcüsü gizli belge hakkında yorum yapmadı. “Prensip olarak size şunu söyleyebilirim ki, farklı senaryoları göz önünde bulundurmak, son derece olası değilse de günlük askerî çalışmanın, özellikle de eğitimin bir parçası.”

 

 

 

 

 

ABD’de, Orta Doğu’da artık en büyük güç değil?

 

 

 

Orta Doğu’da işler iyice sarpa sarabilir. Gazze’deki mesele her şeyi yakabilir. Hatta savaş bile çıkabilir. Dün Meclis’te konuşan Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bunun altını çizdiler. 

 

Guardian gazetesinin etkili yazarı Simon Tisdall da Orta Doğu’da en belirleyici gücün İran olduğunu yazdı. ABD’nin artık etkisini yitirdiğini, Suudi Arabistan ve Mısır’ın da İran kadar önde olmadığını yazdı. Tabii bunda etkin olan Rusya ve İran’ın tavrı. Zaten bu üçlü her zaman müttefiklik ilişkisi içerisindeydi. Ancak son yıllarda ilişkileri daha da gelişti. 

 

İran en az dört beş ülkede etkinliğini artırıyor. Kasım Süleymani öldürüldü ama onun izinden gidiyor ülke. Suriye, Irak, Lübnan buralarda müdahale gücü yüksek. İran’ı yakından takip etmek gerekiyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.