Uyuşturucuya karşı sosyal sağlık dersi

A -
A +

Prof. Dr. Burak Gönültaş
Cumhuriyet Üniversitesi Öğretim Üyesi

 

 

 

Son yıllarda insanlarımızın uyuşturucu kullanımı gibi kötü alışkanlıkları edinme durumları, maalesef ürkütücü boyutlara ulaşmaktadır. Türkiye’de sadece 2022’de 280 bin kişiye uyuşturucu suçlarından dolayı adli işlem yapılmıştır. Bu sebeple ortaokuldan itibaren “sosyal sağlık” dersi verilmeli ve ergenlik dönemindeki gençlerin kötü alışkanlıklara karşı güçlendirilmesine yönelik bir müfredat işlenmelidir.

 

 

 

 

 

“Oğlumun uyuşturucu parasını yetiştiremiyordum. O da sürekli saldırıyor, ağır küfürler ediyordu. 8 yıldır hayatımız zindan oldu. Gençlerimizi uyuşturucu illetine alıştıranlara karşı mücadele edilmesini, geleceğimizin karartılmamasını istiyorum. Hiçbir baba evladını öldürmek istemez. Ben yandım, başkası yanmasın.”

 

 

 

Bu satırlar, evladını katleden bir babanın cezaevinden yazdığı mektubundan… Geçtiğimiz haftalarda Adana’da meydana gelen bu elim hadisede çok ibretlik bir vaziyet var. Her ne kadar mektupta, uyuşturucuya yönelik polisiye mücadele vurgusu öne çıksa da aslında babanın vurgulamak istediği şey, gençlerin uyuşturucu illetine hiç bulaşmayacağı bir toplum arzusu. Elbette ki, bu problemin çözümü için polisiye tedbirler çok önemli ama tek başına kâfi değil. Aslolan, gençlerimizin uyuşturucu ve alkol gibi kötü alışkanların pençesine düşmesini engellemek ve onları koruyacak tedbirleri zamanında alabilmektir. Bu yazının konusunu da bunlar oluşturmaktadır. 

 

 

 

UYUŞTURUCU BAĞIMLILIĞI HANGİ BOYUTTA

 

 

 

Çocuklar ve gençlerimizi tehdit eden kötü alışkanlıkların başında uyuşturucu madde bağımlılığı gelmektedir. Uyuşturucunun en sık bilinenleri, esrar, eroin, kokain, marihuana, afyon ve yapıştırıcı türevleridir. Son dönemde insanlarımızın uyuşturucu kullanımı gibi kötü alışkanlıkları edinme durumları, maalesef ürkütücü boyutlara ulaşmaktadır. Avrupa Birliği Uyuşturucu Raporu’na (2020) göre, genç yetişkinlerde (15-34) en fazla esrar kullanımı varken, kullanım oranının bu grupta %15 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ülkemizde 2022 yılında 280 bin civarında kişiye uyuşturucu suçlarından dolayı adli işlem yapılmıştır (1). Yine, uyuşturucu tedavisi gören kişi sayısı 2022’de artış göstermiştir (ayakta tedavi başvurusu 302 bin 911; yatarak tedavi başvurusu 18 bin 191) ve yatarak tedavi olanların %60’ı ilk defa tedavi olduğunu bildirmiştir (2). Kullanım her sosyoekonomik seviyede görülebilirken, erkeklerde kadınlara göre daha yaygındır. Uyuşturucu madde kullanmaya başlama yaşında 15-24 yaş döneminin en riskli grup olduğu belirtilirken, bu yaş grubunda uyuşturucuya başlayanların oranı %70’e yakındır. 

 

 

 

UYUŞTURUCUYA BAŞLAMADA ARKADAŞ FAKTÖRÜ

 

 

 

Uyuşturucu madde kullanan şahısların kullanma sebepleri içerisinde en çok öne çıkan etkenin, bozuk bir sosyal çevreye ve problemli akran gruplarına sahiplik olduğu söylenebilir. Çünkü uyuşturucuya ilk defa bulaşan fertler ilk denemelerinde arkadaşları tarafından maddenin tedarik edildiğini sıklıkla bildirmektedir. Nitekim bu sebeplerin aktüel istatistiklere de yansıdığını görüyoruz. İstatistiklere göre uyuşturucu bağımlıları kullanma sebepleri olarak sırası ile merak (%33), özenme (%27), ferdî ve ailevî problemler (%22, anne-babanın boşanma sürecinde olması, kişilik, kimlik problemleri gibi), arkadaş ısrarı (%14) ve diğerleri olarak bildirmişlerdir (1). Bu vaziyet, alkol bağımlılığı gibi diğer kötü alışkanlıklar için de hemen hemen aynı çıkacaktır. Görüldüğü üzere bütün hayat safhasının belki de en önemlisi olan gençlik dönemi, yani cemiyetimizin geleceği, bağımlılıkların ciddi riski altındadır. 

 

 

 

UYUŞTURUCUNUN FERDE, AİLEYE VE CEMİYETE ZARARLARI

 

 

 

Uyuşturucu bağımlılığı, kişiyi başta biyolojik olmak üzere birçok psikolojik, sosyal ve ekonomik problemle karşı karşıya getirmektedir. Bu maddelerin hızlı bağımlılık yapıcı özelliği birkaç denemeden sonra fertte bir takım yoksunluk belirtileri oluşmasına sebep olmaktadır. Bunların en başında vücutta titreme, ağrı, baş dönmesi, yorgunluk hâli gibi rahatsızlıklar gelmektedir. Psikolojik olarak ise kendini kötü hissetme, saldırganlık, intihar düşünceleri eşlik edebilmektedir. Yoksunluk hâli, ferdin uyuşturucuya ne yapıp edip ulaşmasına sebebiyet verir. Çünkü bağımlı olunan maddeyi kullanmakla rahatlanacağı sanılmaktadır. Bu yüzden uyuşturucu, ferdin hayatının merkezine yerleşmeye başlar.

 

Madde bağımlısı gencin davranışlarında zamanla bir takım değişimler başlar ki bunlardan bazıları ani davranış değişiklikleri, sürekli bir şey gizleme, para harcamada artış, evden eşyaların eksilmesi, arkadaş çevresinin değişmesi, okula devamsızlık ve akademik başarıda düşüş, diğer madde bağımlıları ile etkileşimde artış, saldırgan davranışlarda bulunma, eve geç gelme ya da evden ayrı olunan saatlerin fazla olması, suça karışma, gündelik bakımda özensizlik, vücutta yara ve morluklar, hijyensiz ortamlarda bulunma ve hastalıklar kapma ve kriminal tiplerle takılmaya başlamadır. Görüldüğü üzere uyuşturucu illeti ferde bir kere bulaştı mı, onun bütün beşerî melekelerini yok etmekte, hayatını darmadağın etmektedir. 

 

Ayrıca bağımlılar, gitgide muhtemel sosyal etkileşimlerden uzaklaşırlar, toplumdan dışlanırlar. Bağımlılık durumunu gizlemek için sık yalan söylerler. Bağımlı olmadan önce nazik, yumuşak olan biri, bağımlılığın etkisi ile gözü dönmüş bir canavara dönüşebilir. Bu sebeple zamanla çevresi için bir tehdit hâline gelebilirler. Bağımlılık aile için de hem maddi hem de manevi olarak önemli bir külfete yol açmaktadır. Bundan dolayı bağımlılığın neticelerine sadece bağımlı değil ailesi de katlanmaktadır. 

 

Uyuşturucu almak için varını yoğunu, evindeki eşyaları satan, para vermesi için annesini babasını yakınlarını katleden vakalar çok üzücüdür. Uyuşturucuya ulaşmak için daha fazla paraya ihtiyaç duyacakları için başta hırsızlık olmak üzere uyuşturucu satma gibi suçları işlemeye başlayabilirler. Çünkü uyuşturucu pahalı bir maddedir ve ulaşmak için paraya ihtiyaç vardır. Meydana gelen asayiş olaylarına bakıldığında; eşini öldüren, çocuklarına kötü muamelede bulunan, trafikte insanların can güvenliğini tehlikeye sokan, her türlü şiddet olayına karışan insanların hep ya alkol ya da uyuşturucu etkisinde oldukları görülmektedir. Netice olarak bağımlılıkların başta fert olmak üzere aile yapımıza ve cemiyetimizin işleyişine çok zararları vardır. Uyuşturucu bağımlılığı belki de günümüzde beşerî iklime en büyük tehditlerden biri hâline gelmiştir dense yeridir. 

 

 

 

BAĞIMLILIĞIN TEDAVİSİ

 

 

 

Cemiyetimizi ve geleceğimizi korumak adına uyuşturucu, alkol gibi kötü alışkanlıklara olan bağımlılığı önlemek ve tedavi etmek için sistemli ve etkili bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır. Bu da sosyal devlet anlayışının gereği olarak devlet tarafından yerine getirilmelidir. Nitekim Anayasa, Çocuk Hakları Sözleşmesi, Riyad Kuralları gibi mevzuatlar çocukların ve gençlerin her türlü kötü alışkanlıklardan korunması ve topluma ve kendilerine faydalı uğraşılara yönlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu problemle mücadele ile alakalı asli kurumların başında Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı gelmektedir. Ayrıca Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezleri (AMATEM) bağımlılık tedavisi için hizmet vermektedir. 

 

Konu ile ilgili tesirli bir sivil toplum örgütü olan Yeşilay’ın da çalışmaları vardır: Yeşilay Danışmanlık Merkezleri, uyuşturucu, alkol, sigara gibi kötü alışkanlıklara yönelik ücretsiz psikososyal destek vermektedir. Bu merkezlerde yüz yüze danışmanlık alınabildiği gibi, grup terapilerine de katılınabilir. Ayrıca bağımlılara sosyal destek hizmetleri de verilebilmektedir. Bağımlıların sosyal uyum ve iş becerilerinin arttırılabilmesi amacıyla da atölye çalışmaları yapılmaktadır. Güncel çalışmalardan birkaçı pastacılık, bitki ekme yetiştirme gibi faaliyetlerdir. 

 

 

 

ÖNLEYİCİ TEDBİRLERİN ÖNEMİ

 

 

 

Bu müdahaleler tabii ki önemlidir, ancak daha önemlisi fertlerin uyuşturucu, alkol, sigara kullanımı gibi kötü alışkanlıklara hiç bulaşmayacağı müdahale araçlarının geliştirilmesidir. Daha önceki bir yazımızda, bağımlılıkla mücadelede üç sacayağı tanımlamıştık. Bunlardan birinci ve en temel olanı, önleme ve güçlendirme olarak önerilmişti. Önleme ve güçlendirme ile kastedilen ise çocuk ve gençlerin maddeyi merak etmelerini ve denemelerini önlemeye yönelik onların ve ailelerinin psikososyal yönden güçlendirilmesidir. Bu amaçla çocukların ve ailelerin bağımlılıkla alakalı risk durumlarını takip edecek ve psikososyal açıdan güçlendirecek şekilde sosyal ve psikolojik odaklı müdahaleleri benimsemiş bir bakış açısına ihtiyaç vardır. Ayrıca uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar açısından çocukların ailesi, arkadaşları ve muhiti üzerinden risk değerlendirmeleri yapılabilir. Yapılan bu değerlendirmeler ışığında çocukların ve ebeveynlerin bilgilendirilmeleri ve bilinçlendirilmeleri sağlanabilir. Bu çalışmalara ise ferdin ergenlik döneminden başlamak gerekmektedir. 

 

 

 

ORTAOKULDAN İTİBAREN “SOSYAL SAĞLIK” DERSİ

 

 

 

Hâlihazırda liselerde verilen sağlık dersinin “sosyal sağlık dersi” olarak tekrar düşünülmesi ve ortaokul müfredatlarına da dâhil edilmesi gerekmektedir. Söz konusu sosyal sağlık dersi, rehberlik tabanlı bir bakış açısının ürünü olacaktır. Bu ders, ergenlik dönemindeki gençlerin kötü alışkanlıklara karşı güçlendirilmesine yönelik bir müfredata sahip olmalıdır. Sosyal sağlık dersi ile ergenlik ve yetişkinliğe geçişin buhranlı süreçlerine yönelik gençlerin psikososyal ve manevi açıdan korunması amaçlanır. En önemlisi de kötü alışkanlıklara ve arkadaşlara yönelmelerini engelleyecek şekilde güçlendirilmeleri sağlanır. Ayrıca ebeveyn-çocuk münasebetini etkinleştirmek için ebeveynlerin bilgi ve farkındalıklarının arttırılmasına da dikkat edilir. Böylece çocukların daha o dönemden itibaren kötü alışkanlıklara karşı korunması hedeflenmiş olur. 

 

Bu dersin muhtevasında başta uyuşturucu, alkol, sigara bağımlılığı ve kötü alışkanlıkların yaptığı tahribat, çok yemenin zararları, istismar ve kötü muamelenin önlenmesi, antisosyal davranışlar, çocuk hakları, akran zorbalığının önlenmesi, çocuk ve gençlere yönelik zararlı akımlar, sağlıklı teknoloji kullanımı, arkadaşlık ilişkileri ve arkadaşların kötü isteklerine karşı direnme, tasarruflu olma gibi konular bulunabilir. Bunlar okuma parçaları çerçevesinde ne “yapmalı?”, “nasıl korunmalı?” üzerine bilgiler verilerek pekiştirilebilir.

 

 

 

Yine çocuklarımızın sağlıklarını korumak adına faydalı faaliyetlerle meşgul olmaları sağlanabilir ve çocuklar maddi manevi ihtiyaçlarını karşılamalarında ihtiyaçları olacak sosyal münasebetleri uygulamalı olarak öğrenirler. Bu meşguliyetler şunlar olabilir: Ağaç dikme ve tarlada-bahçede çalışma, şehrin temizliğine yardım etme, cenaze törenlerine ve taziyelere katılma, akraba ziyaretleri yapma, yaşlıları ziyaret ve hizmetlerini görme, anne-baba-öğretmen hakkını gözetme, komşuluk ilişkilerini geliştirme ve çevreye saygı, temel dinî bilgileri öğrenme ve tatbik etme, kamu kurumlarında işlerini halletme vs. Çocuklar bu çerçevede rehberler eşliğinde uygulama yaparlar. Ayrıca çocukları ülkenin geleceğine uygun mesleklere yönlendirme, temel el becerileri ile birlikte en az bir zanaatı öğrenmelerini sağlama, geçmişimizden günümüze kadar cemiyet içerisinde öne çıkmış ilim adamı, gönül ehli kişilerin, Türk hakanlarının ve örnek zatlarının hayatlarını öğretme ve bu kişilere özendirme amaçlanmaktadır. 

 

 

 

Netice olarak uyuşturucu gibi kötü alışkanların önlenmesinde polisiye ve cezai tedbirler tabi ki önemlidir ancak yeterli değildir. Bu problemin önlenebilmesinin en önemli yolu eğitimdir ve eğitimin yeri de okullardır.

 

 

 

1.             https://www.narkotik.pol.tr/kurumlar/narkotik.pol.tr/TUB%C4%B0M/Ulusal%20Yay%C4%B1nlar/NARKOLOG-2023-PROFIL-ANALIZI.pdf

 

2.             https://www.narkotik.pol.tr/kurumlar/narkotik.pol.tr/TUB%C4%B0M/Ulusal%20Yay%C4%B1nlar/2023_TURKIYE_UYUSTURUCU_RAPORU.pdf

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.