Ego savaşları!..

A -
A +

Hani bazı çocuklar vardır, iki insan görünce kudurur. Şımarır, şımarıııır; pedagojik analizini şu aralar pek de yapamayacağım bir şov yapma iştahı kabarır. Yemeklere saldırır, utandırır, gereksiz aile sırlarını deşifre eder, oradan oraya zıplar, dere tepe düz gider... Milletin yanında şaplağın patlamayacağını, azarlanmayacağını keşfeden bu çocuk, mevcut otorite boşluğunu doyasıya kullanır! Bunlar büyüyünce ne olur? Kırpılıp kırpılıp yıldız yapılmadığına göre "Ortam mantarı" olur. Ki, bunların dişi olanları zehirlidir!

 

Efendim; ortam mantarımız, iki insan görünce kocasını hedef alan bir şov yapma iştahıyla yanar. "Delişmen" hareketlerle ilgiyi üzerine toplamaya çalışır, kocasına insan içinde sokacağı iki çift lafı kâr sayar. Kınıyoruz ve mantarımızı elimize alıp inceliyoruz.

 

Şov içeriğini; mimikle fırçalama, kaşla gözle ihtar verme, laf sokma, ezme, küçük düşürmeye yönelik imalar ve azarlamaya kadar uzanan geniş bir spektrum üzerinde konumlandırabiliyoruz. Misal; bir akraba yemeği. Üst üste toplanan tabak takırtıları arasında eşler çoktan koltuklara gömülmüş, askerlik anılarına karbonat muamelesi yaptırmakta. Adamcağız almış sazı eline bir iki tıngırdatacak; "Nizamettin Başçavuş dedin miydi tel örgüler bile titrerdi. Şafağı tersten saydırırdım beah!" Pıfırrrrt!.. Ortam mantarı bitiverir; "Nizamettin, Nizamettin! Bir beni annene saydırtamadın ama. Kırk yaşında adamsın hâlâ ödün kopuyor!" Vaay beee...

 

Fark edildiği anda sinir bozukluğuna yol açan bir başka durum ise, mantarımızın toplum içinde eşiyle giriştiği ego yarışıdır. Boyuna iyice yapıştırılmış bir gıdı konuşuyor; "Bizim de elimiz armut toplamaz herhâlde Nizaaamettin!" Şak şak şak! Hatta bir de aferin! "Olimpik Üre Yarışları'nda altın madalya Çaçaronyalı bayan atletin..."

 

İktidar açlığındaki bu baskın karakterler, tribünlere oynar. Kitleden aferin alacak, kocasından veresiye defterindeki hınçlarını çıkaracak, bire bir iletişim kuramadığından ve nezaketsizliğinden habersiz; ezilmeyen, etkin, yetkin, gözü pek kadın imajını ele güne onaylatacak! "Kral sen değilsin, benim! Ben işte adama böyle yaparım, benim egom daha boncuklu, ben bilirim!"

 

Bilmedikleri bir şey var; "ben bilmem beyim bilir" kadınlarıdır esas akıllı olan! Kaç tanesi sosyoloji tezi elinde dekanlığa yürümüştür bilemem ama birikim insanıdır onlar. Dinleyin bu kadınları, gözlemleyin… Sükût içinde "süper kadın sendromundan" uzaklar. Bir dakika şekerim saldırmayın, durun iki satır, bir dinleyin. Kariyer basamaklarında nefesleri kesilip tırabzanlarına yaslandıklarında aile, çocuk gibi doğal isteklerini suç sayıp "biyolojik saatim istiyor" kılıfında sunmuyorlar. Hiç hafta sonu eklerindeki ilişki testlerinden medet ummadılar, koca ya da baba parasıyla sözde feministlik yapmanın komik olduğunun da farkındalar. Her şeyden haberdarlığın insanın başına neler açacağını biliyorlar, belki biraz kolaycılar ama kabul edin, akıllılar… Kralı gönüllü seçmişler, bildiğine inandıkları bir kralları var, mevzuyu kavramış; kraliçeler gibi yaşıyorlar…

 

Haydi size rastgele...

Ninem diyor ki; Bir ambar buğdayın örneği bir avuçtur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.