Son dönemde tarikatlar, Mesihler vesaire ile ilgili diziler ve bittabi yorumlar, sorular, ahkam kesiciler arttı. Bildiğim, belki bazılarınızın da bildiği bir örneklemeyi bir de onun anlatımıyla aktarıp minik bi pencere aralayalım konuya.
Cumhurbaşkanlığı döneminde sorarlar merhum Turgut Özal’a; “Şeriat nedir, tarikat nedir, hakikat nedir?”
“Beyazıt Camii’nin şadırvanında yan yana oturmuş abdest alan üç adam düşünün… Ve bahçeye aniden giren izbandut gibi bir zorba, güçlü, eli kolu kuvvetli bir adam, keyfî olarak üçüne de (enselerine) sert birer tokat attı…
Birinci kişi, tokadı yiyince abdeste ara verip kalktı, hayırlısıyla yediği tokat şiddetinde bir tokatla cevap verdi. Bu şeriattır. Hakkını istedi ve aldı…
İkincisi, tokadı yiyince şöyle bir tebessümle dönüp baktı. Bakmasındaki maksat şu; Cenab-ı Hak bana bir tokat göndermiş. Acaba postacı kim? Getiren kim? Merak etti, ona baktı. Bu, tarikattır…
Üçüncüsü, dönüp bakmadı bile! “Kiminle gönderirse gönderir. O’nun bileceği iştir.” dedi… Bu da hakikattir!
Soran kişinin yüzündeki tereddüdün gitmediğini gören Özal; “Bak” der, “Başka bir açıdan izah edeyim;
Teşekkürler