Mason paşaların şehîd ettiği mazlûm padişah

A -
A +
Sultan Abdülazîz Han; Midhat Paşa, Hüseyin Avni Paşa, Süleyman Paşa ve arkadaşları tarafından, Feriye Sarayı'nda şehîd edildi...
 
Yahûdilerin ihânetleri -18-
Sultan Abdülazîz Han, Osmânlı pâdişâhlarının otuzikincisi ve İslâm halîfelerinin doksanyedincisidir. Sultân ikinci Mahmûdun ikinci oğludur. 1830’da doğdu. 25 Hazîran 1861’de halîfe oldu. 1876’da Dolmabahçe sarayından alınıp, Topkapı Sarayı'na hapsedildi. Beş gün sonra Midhat Paşa ve savunma bakanı Hüseyin Avni PaşaSüleyman Paşa ve arkadaşları tarafından, Feriye Sarayı'nda Kur’ân-ı kerîm okurken bilek damarları kestirilerek şehîd edildiği, Sultân Vahîdeddîn'in başkâtibi, Ali Fuad Beyin hâtıralarında yazılıdır. Kabri, Sultan Mahmûd türbesindedir...
     ***
1967’de İstanbul’da basılmış olan T. Yılmaz Öztuna’nın (Türkiye târîhi)nin onikinci cildinde özetle diyor ki:
"Sultan Abdülaziz’in hal’ edilmesi, birkaç ahlâksız veya sâfdil devlet adamının, şahsî ihtirâsları uğruna oldu. Bunların başında, eski sadrazam Hüseyin Avni Paşa geliyordu...
Sultân Abdülazîz’in hal’inin bir "vatanperverlik" olacağına inanan tek adam, Harp Okulu Kumandanı Süleyman Paşa idi. 25 Mayıs gecesi, Redîf ve Süleyman PaşalarAvni Paşanın Kuzguncuk’taki evinde toplanarak, 300 harbiye talebesinin Dolmabahçe Sarayını kuşatmasına karar verdiler. Talebeye, 'Sultanı korumak için gidiyoruz' denildi. Avni Paşa Sultanı öldürmeyi çoktan plânlamış ve nihâyet bu cinâyeti işlemiştir. Uzun zaman sarayda casûsu olan, İkinci Mâbeynci Fahri Bey'i bu işte kullandı. Cezayirli Mustafa Pehlivanı ve Yozgatlı Pehlivan Mustafa Çavuşu ve Boyabatlı Hacı Mehmed Pehlivanı Feriye Sarayı'na bahçıvan yaptılar. Fahri beyle bu pehlivanlar, odaya girip, uzun dövüşmeden sonra bileklerini kesip pencereden bahçeye kaçtılar. 
Avni Paşa, çığlık seslerini duyar duymaz, Kuzguncuk’taki yalısından, kayıkla, hemen Feriye Sarayı'na geldi. Ölüm raporunu imzalamak istemeyen iki doktordan birini, Avni Paşa hemen Traplusgarb’a sürdü. İkincisi olan Ömer Bey'in apoletlerini [formalarını] hemen orada sökmüştür. 
1876 Haziranın 4. günü sabahı, Sultan Abdülaziz’in Ortaköy sahilinde Feriye Sarayı'ndaki odasından garip sesler gelmeye başladı. Saat dokuz buçukta odaya girenler, eski hakanı kanlar içinde buldular. Ertesi gün yayınlanan hükûmet teblîği, şöyle diyordu: (Sultan Abdülaziz sakalını düzeltmek üzere istediği küçük makasla her iki bileğinin damarlarını açarak intihâr etmiştir. Serasker Avni Paşa cesedi karakola naklettirmiştir.)
Üç pehlivâna yüzer altın maaş bağlanarak, sırrı ifşâ etmeleri önlendi. Sultan Abdülaziz’in naaşını yıkayan sekiz imâm, Yıldız muhâkemesinde, sultanın iki dişi kırılmış, sakalının sol tarafı yolunmuş, sol memesi altında büyük bir çürük vardı demişlerdir. Pehlivanlar da, yaptıklarını sonradan îtiraf etmişlerdir..."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Halil Erdoğan 5 Mart 2024 16:31

Allah razı olsun üstadım... Bizim tarafımızdan yeniden yazılmalı... Veya mevcud en doğru tarih kitabı müfredata konmali... İngiliz in Fransız ın alman veya Amerika nın bize dayattığı tarih müfredat dan derhal cikarilmalidir...

Memleket sevdası 3 Mart 2024 09:07

Bu zihniyet bitti zannetmeyelim. En son 15 temmuz da yaşadık. İçlerinde yılların birikmiş kini var. Safları sık ve düzgün tutalım. Bu vatan üzerinde yaklaşık 1000 yıldır varız. Hayatımız hep hainle mücadeleyle geçti.1000 yıl daha geçse tehlike geçmez. Bize düşen işimizi sağlam yapıp haine meydan vermemek.