Hikâyen varsa kazanırsın!..

A -
A +

2021’de hızlanan fiyat artışları ile alt ve orta gelir gruplarının hayat alanını daraltan enflasyonla mücadele uzun metrajlı bir korku filmine benziyor.

 

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ABD ziyaretinde katıldığı Dünya Bankasının bahar toplantıları sonrası yaptığı değerlendirmeler bu korku filminin senaryosunun iyiye evrilme mücadelesi hakkında umut veriyor.

 

Bakan Şimşek; Türkiye’ye çok güçlü bir ilgi gösterildiğini vurgulayarak “Çünkü hikâyesi ve kredibilitesi olan nadir ülke programlarından bir tanesiyiz, Türkiye’nin hikâyesi zaten çok güçlü” olarak değerlendirdi.

 

Günümüzün iş ve siyaset dünyasında başarı, müşterilerini, çalışanlarını, ortaklarını ve seçmenlerini ikna etme becerisine bağlı. Bunun için siyasetçiler seçmen tabanını ikna için iktidarda ise yaptıklarının hikâyelerini, iktidarı zorlayanlar ise gelecek hikâyelerini anlatıp seçmenle kurdukları duygusal bağın avantajlarını kullanıyor.

 

Bakan Şimşek “Uludağ Ekonomik Zirvesinde” de enflasyonla mücadelenin zaman alan bir süreç olduğunu belirterek mücadelenin aktörlerinin “Büyük ve gelişen bir ekonomi, yapısal reformlar, mali disiplinle makroekonomik temellerin güçlendirilmesi ile ilgisi artan yatırımcılar…” olduğunu tekrarladı.

 

Program planladığımız gibi çalışıyor, ne yapacağımızı biliyoruz. Önceliğimiz fiyatlarda istikrar” diyen Mehmet Şimşek, kayıt dışı ile mücadele ve gereksiz tüm kamu harcamalarını engelleyerek kamu harcamalarında tasarrufu mücadelenin merkezine alıyor.

 

Bakan Şimşek’in ifadesiyle; enflasyonla mücadele ve bundan sonraki gidişat hakkında yapılan kapsamlı sunumları takip eden yerli ve yabancı yatırımcının değerlendirmesi, tek kelimeyle; “mükemmel.”

 

Dışarıda bu olumlu gelişmeler yaşanırken hikâyemiz içeride farklı görünüyor.

 

Önceki gün gazetemizde “Bozulan gelir dağılımı ve yoksullaşma tüm başarıları gölgeliyor” başlıklı makalesinde İsa Karakaş, TÜİK’in en son açıkladığı “Gelir Dağılımı İstatistik Sonuçları” gelir eşitsizliğinin gittikçe arttığını ve “netice itibarıyla mezkûr ekonomik sıkıntılar çözülmediği müddetçe hükûmetin tüm başarılarının gölgede kalacağını” ifade etmişti.

 

Nitekim 31 Mart seçim sonuçlarında gelir dağılımındaki eşitsizlik ve tabandaki yoksullaşmanın önemli belirleyici olacağı fark edilmiş, özellikle emeklilerin refah payını yükseltecek bir adım atılması konusunda tüm imkânlar zorlanmıştı. Ancak mevcut bütçenin buna izin veremeyeceği belirtilerek bu talepler geri çevrilmişti.

 

Ortalama vatandaşın yaşadığı “darlanma” nihayetinde seçim sonuçlarında baş etken olarak belirleyici oldu...

 

Bugüne geldiğimizde onların hayatını değiştirecek hikâye piyasayı enflasyonist baskından kurtarmak için para arzı yerine parayı kıymetlendirmek yani “Sıkı Para Politikası” üzerine kurulu...

 

Mehmet Şimşek 31 Mart yerel seçimleri hemen sonrasında "Ana hedefimiz olan enflasyonu kalıcı olarak tek haneye düşürmek için sıkı para politikası ve kamuda harcama kontrolü yaparak tasarrufu ön planda tutacağız" açıklamasını yapmış, 9 Nisan 2024 günkü açıklamasında da uygulamadaki kararlılığını, “Kamu kurumlarına bir kuruş bütçe dışı ödenek verilmeyecek. Her kurum ve bakanlıklar ile belediyeler bütçelerinde öngörülen sınırların dışına çıkamayacak. Kimse ek ödenek için bana gelmesin…” diyerek tekrarladı.

 

Yüksek enflasyonla mücadelede başarılı sonuçların alınması geçmişte de uygulanan ortak politika “tedbirlerin takibinin tavizsiz sağlanması…” ile mümkündür.

 

Uzun sözün kısası: 1998 yılında Enflasyon yüzde 54,3’e tırmandığında da verilen mücadele farklı değil. Süleyman Demirel de mücadeleyi “Devlet harcamalarında ayağını yorganına göre uzatmak gerekir. Bu kurala uymazsanız para basmak zorunda kalırsınız. Para yılan gibidir!.. Ne zaman sokulduğunu anlarsın?..” diye özetlemişti…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe 2 Mayıs 2024 22:56

Kapitalizmin sonuçlarından biri de zenginin daha zengin fakirin daha fakir olmasıdır.