Her eve lazım az yakar çok kaçar

A -
A +

Benim elim işe yatar. Çırak verseler iyi bir usta olabilirdim. 
Nereden biliyorsun diyeceksiniz?
Hevesliydim, istekliydim ne olsun daha? 
Bilyeli arabamızı (şimdi scooter diyorlar) kendimiz yapardık mesela. İnşaatlardan arta kalan tahtalar arasında ele gelen bir tanesini seçer, sorarsın ustaya: “Bubenimossummu amca?”  
Adam sağına soluna bakar, kalıba gelmeyecek bir parça ise “Tamam al” der, “ama buralarda dolanma. Yerler çivi dolu iş açma başıma!” 
Sonra tamirciye gider dört çıkma rulman bakarsın. Lakin o bedava olmaz, çap ve ebadına göre bir liradan başlar iki buçuk liraya kadar. 

BİRKAÇ TAHTAYLA

Ön dingili (diyecek başka şey bulamadığımdan) müteharrik yapar, urgan bağlarsın uçlarına. Dizgin gibidir, çekersin sağa, çekersin sola. 
O yıllar Üsküdar silme Arnavut kaldırımı, Toptaşı Caddesi, Zeynep Kâmil Hastanesinin önünde asfalttır bir parça. Bayırı yayan yapıldak tırmanır, biner bilyeliye koyverirsin yokuşa. Tekerlekler yağlı olacak, dikkat edeceksin kum girmeyecek aralarına. Öbür türlü de kayar ama ses yapar çok fena... Ossun yine de kayarsın taa aşşalara. 
Taa dediğim de meğer yüz metre filanmış. Geçen yolum düştü, baktım öyle baş döndürücü bir eğim de yokmuş aslında. Ama 8-9 yaşında bir tıfıl için in in bitmez, o anda Magirus kullanmaktasındır Kargasekmez rampalarında.
Sonra iki tekerleklisini de yaptım, testere, keser bulunmayan bir evin çocuğuydum. Rahmetli anam sapı kırık bir bıçak vermişti, tahtaları keserdim onunla. Nasıl mı? Sırtına taşla vura vura. Vakit alıyordu ama oluyordu sonunda. 
Aksesuar da mühim ve elzemdir, direksiyona şerit dolayacak, alnına gazoz kapağı çakacaksın far hesabına. Rüzgârgülü keyfine kalmış, olursa ne âlâ. 
Sürat bacağının gücüne kalmış, yokuş yukarı mızıkır, mızıldanır “Çabalama kaptan ben gidemem” der âdeta.

CİDDİYE ALIRLAR

Efendim bunu keşfeden tek biz değilmişiz, Batı’da da yaygınmış o sıra. Hatta fabrikasyon yapılır, satılırmış mağazalarda. Frenkler tournette, İngilizler scooter der. Scoot koşmak kaçmak, tour da bildiğin tur galiba. 
Bu mesele Avrupa’da büyükleri de takar ardına. Ohiolu Ogden Bolten Jr. pillisini çizer, planlar, hesaplarını yapar. Gider patentini alır hatta (1895), üretime geçemez o başka. 
Gelgelelim Arthur Hugo Cecil Gibson adlı bir İngiliz noktayı koyar. Çelik iskelete 25 cm çapında tekerlekler ve 155 cc’lik benzinli motor takar, Autoped adıyla piyasaya sunar (1915- Long Island). 
Alet 55 kilometre hız yapar. Gaz fren alışık olduğumuz gibi değildir, direksiyonu ileri iterseniz debriyaj, geri çekerseniz fren yapar.  Gaz kelebeği sol elde, emme valfi sağda (artık ne işe yarıyorlarsa). 
Kontak anahtarı çerçeveye ilişik, benzin deposu ön çamurlukta. 
O günlerde fiyatı hayli yüksektir, tiko para yüz dolar. Hâliyle fukarayı aşar. Daha ziyade posta müvezzileri ve polislere dağıtılır. New York Emniyeti sipariş verir, gangaster daha fazlasını verir. Pratiktir, vukuatı müteakip kaybolurlar aralıklarda. 

BEĞENİLİR AMA...

Görenler “vay canına, süpeeer” der ama elini cebine atmaz. Şirket Alman Krupp tarafından satın alınsa da, beklenen çıkışı yapamaz. 
Bekle bekle nereye kadar? Nihayet kaldırılır rafa (1921). 
Büyük Buhran’ın ardından, çevre hususunda artan şuur motorlu scooter’ları tekrar getirir akla. Hollywood’un geniş stüdyolarında koşturanlar, birer tane alırlar. Humphrey Bogart gibi meşhurlar gidon tutunca namı yayılır bir anda. 
Reklamcılar zekice bir slogan bulur: “Yürümekten ucuza!”  
Olmayınca olmaz, çabalar yine boşuna.
Ne zaman ki lityum iyon piller çıkar, alet küçülür, hızlanır, âdeta patlama yapar. 

UCUZ, PRATİK, ÇEVİK

İki tekerlek hürriyettir. Şehir trafiğinde aralardan kayabilir, park edecek yer bulabilirsiniz kolaylıkla. Bilahare mafsallısı da yapılır. Katlayıp çıkarabilirsiniz büronuza.
Şu anda yollarda gördüklerimiz şarjlı batarya taşır, kısa mesafede fevkalade işe yarar. 
Bilirsiniz teamüller kolay oturmaz, alışılmadık bir vasıtadır, üst üste tahditler, talimatlar...  
Türkiyede scooter kullanmak için 15 yaşında olacak ve 25 km/sa. üstüne çıkmayacaksın, arkana arkadaş almak yok, yük taşımayacaksın asla!
Önünde far olacak, arkanda reflektör ve kırmızı lamba. Bakımlı bir fren, zil ya da korna.

PANDEMİ PATLATTI

Bazı Avrupa ülkelerinde kaideler fi zamanından kalma. Hâlbuki eski çamlar bardak oldu, şimdikiler 65 km/sa. yapacak çapta. Bu yüzden sürücüden ehliyet ister, alete plaka taktırır, sigorta yaptırırlar.  
Scooter (skuter ya da skutır) bir adam taşır ve o kadarcık yakar, bir buçuk tonluk otomobiller gibi duman attırmaz boşa.
Pandemi döneminde çok talep görür, gençler eğlenceli bulur, tiryakisi olurlar. 
Trafikte kaybolan zaman, yakıt masrafı, otopark sıkıntısı, aksayan işler vatandaşı arabasından soğutur. 
Hâlbuki scooter sessizdir ve temizdir, makul maliyetle iş kovalayabilirsiniz onunla. 
Haa söylemeden edemeyeceğim bizimkiler de gayet başarılı bu hususta. DOLAŞAN TİLKİ Mİ, YATAN 
ASLAN MI?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.