Moskova saldırısı, yeni kırılma noktası…

A -
A +

Rusya’nın kalpgâhında vuku bulan terör saldırısı, birçok yeni gelişmeyi tetikleyecek mahiyette… Kimilerine göre zaten başlamış bulunan III. Dünya Harbi de dâhil, küresel ölçekte ciddi tırmanmalara yol açacak!..

 

 

 

Vladimir Putin’e seçim zaferinin tadını çıkarma fırsatı vermediler!.. Biraz magazine kaçan bu cümle, dünya medyasında benzer kelimelerle ha bire tekrarlanıyor. Özellikle Amerikan medyası, Putin’in güçlü liderlik imajının sarsıldığını işliyor. Elbette hadisenin 2000 yılından beri Rusya’yı yöneten güçlü bir siyasi kişilikle ilgili yönü de önemli. Ama ondan çok daha önemli olan iki seneyi aşkın zamandır ÖZEL ASKERΠOPERASYON adı altında, Ukrayna topraklarında bütün Batı’ya karşı savaşan ve şu ana kadar da belli bir başarıyı yakalayan Rusya’nın durumudur. Doğru, daha birkaç gün önce, yüzde 78,2 gibi bir oy oranıyla Rus halkının desteğini arkasına alan ve bu öz güvenle, Batı’ya çok daha kararlı biçimde meydan okuyan Putin’in morali, tabii ki fena hâlde bozulmuştur. Ancak Putin böyle şeylerle ilk defa karşılaşmıyor. 2000’li yılların başında, Çeçenistan’da geri adım atmış olan Yeltsin’den görevi devraldığı dönemde, çok daha olumsuz şartlar altında ve fakat Rusya’nın irade ve gücünü ortaya koyarak durumu nasıl tersine çevirdiğini hatırlayalım. Putin’in şahsi karakteri ve devlet adamlığı kalibresi bugüne kadar çok irdelendi. Kim ne derse desin, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla yaşanan altüst oluşlar Rusya’yı birkaç on-on beş yıl boyunca fena hâlde cendereye sokmuş olsa da, akabinde toparlanma ve yeniden güç devşirme başarısını ortaya koymuştur. Batı, özellikle Avrupa; bu durumu iyi bildiği için, hâlihazırda kendi geleceğine dair yeniden derin endişeye kapılmış vaziyette.

 

ABD’nin kılavuzluğunda, Batı, Ukrayna üzerinden vekâlet savaşını başlatarak, Rusya’yı yıpratma ve geriletme stratejisine başvurdu. Ne var ki, şu ana kadar beklediğini bulamadı. Çok geniş ambargolara rağmen, Rus ekonomisi çökertilemedi. Bu arada Ukrayna topraklarında da, Rus Ordusuna karşı bir zafer kazanılamadı. Tam aksine Rusya’nın bundan böyle savaşı kendi hedefine uygun şekilde kontrol altına alması ve yeni kazanımlar elde etmesi ihtimali güçlendi. Öyle ki, Rusya yakın zamanda cephede yeni hamle ile bu hedefini yakalayacağını dahi ilan etti… Bu minvaldeki açıklamalar, Batı cenahında bir nevi paniğe yol açtı. Fransa Devlet Başkanı Macron, amiyane tabiriyle "çakma Napolyon" pozlarında, Rusya’ya meydan okudu! Dünyanın en çok nükleer harp başlığına sahip Rusya’yı “ORTA BÜYÜKLÜKTE BİR NÜKLEER GÜÇ” diye küçümsemeye kalktı. Şayet Ukrayna’da başka bölgelere de taarruz olursa, buraya kara birliklerinin gönderilmesi gerektiğini söyledi. Macron kendisi ile çelişerek, (Bu kapasiteye sahip olmakla birlikte) Fransa’nın asker göndermeyeceğini ifade ederek gülünç duruma düştü. Vaka bu Macron’un ilk vukuatı da değil. Yakın geçmişte bir uluslararası toplantıda Fransa şöyle böyle güçlüdür diye esip gürlerken, televizyonlar alt yazı geçerek; Çad’ın Fransız büyükelçiliğinin elektriğini kestiği duyuruluyordu! Bu ülkenin son dönemlerde Afrika’da yaşadığı hezimet, Macron’un âdeta kimyasını bozmuş vaziyette. Avrupa’nın tamamı, şimdi bir de Trump’ın seçimi kazanma ihtimaline karşı, fena hâlde paniklemiş vaziyette. Zira Trump’ın tekrar başkan seçilmesi durumunda (Ki, yüksek ihtimal böyle), bugünkü gibi ABD yardımı olmayacak. Rusya için de bunun ne anlama geldiği gayet açık… Macron, Rusya kazanmamalı diyor. ABD de mutlaka Rusya’nın zayıflamış olmasını istiyor. Ancak bunu istemekle iş bitmiyor. Ne kadar zamanda planlandığını bilemeyiz, ama Rusya seçimlerinin hemen akabinde Moskova’da bir konser salonuna düzenlenen saldırı ile en az 130 kişinin öldürülmesi, Rusya için yeni bir tavır alma mecburiyeti getirdi. Rusya buna nasıl cevap verecek? Putin’in çok sert açıklamasında bunun ipuçları görülüyor. “Saldırının arkasında kim varsa hepsini tespit edip cezalandıracağız…” dedi. Batı medyası da Rusya’nın cevabının çok sert ve acımasız olacağını belirtiyor.

 

Rusya ilk andan itibaren Ukrayna’yı saldırı ile ilişkilendirdi. Lakin bu, Ukrayna’nın tek başına yapabileceği bir olay manasına gelmiyor. Rusya bunu bahane ederek Ukrayna’ya çok sert bir hamle yapacak. Bu kesin. Herhâlde Rusya, mutlaka bu olaydaki CIA ve MOSSAD rolünü dikkate alacak ve buna göre de strateji geliştirecek… 7 Ekim Gazze saldırısının başladığı günden beri, dikkat edilirse, Rusya ile İsrail arasında belirgin bir gerilim var. Rusya’nın Filistin’deki grupları birleştirmek için Lavrov’un ev sahipliğinde, el-Fetih ve Hamas heyetlerini bir araya getirmesi İsrail’i fena hâlde kızdırmıştı… Keza Rusya’nın Filistin’de kesin çözüm olarak, iki devletli yapıyı savunması da İsrail’i yerinden zıplatmıştı. Bunun mutlaka karşılık göreceği yolunda tehditler de savrulmuştu… Şimdi, bizzat Trump’ın ifadesiyle; DEAŞ terör örgütünün kurucuları Barack Obama ve Hillary Clinton olduğuna göre, Tacikistan uyruklu üç dört tetikçinin olaydan kısa zaman sonra yakalanması ve hırpalanarak mahkemeye çıkarılması, meselenin köpüğüdür. Olayın bundan sonrasına bakmak lazım. Son derece vahim noktalara tırmanacak gibi görünüyor!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.