Dünya İsrail’i durduramıyor

A -
A +

Bayramın bitmesiyle birlikte Netanyahu hükûmetinin Refah saldırısını yakında başlatacağı yönünde haberler geliyor. Tüm dünya “yapma” dese de Netanyahu bildiğini okuyor. Bunun sadece kişisel bir hırstan kaynaklandığını ya da kendisini iç siyasette başına gelebileceklerden kurtarmak için İsrail Başbakanı’nın saldırılara “durmaksızın devam” emri verdiğini söylemek mümkün değil. İsrail kamuoyunun büyük bir bölümü 7 Ekim’den bu yana Netanyahu’nun kararlarının arkasında duruyor, işlenen savaş suçlarına alkış tutuyor. İsrail’in Gazze’yi tamamen işgal etmesini, Filistinlileri buradan çıkarmasını ve hatta bu toprakları İsrail’e ilhak etmesini isteyenlerin sayısı hiç de az değil.

 

Gazze katliamında öldürülenlerin sayısı 34.000. 7 Ekim’den bu yana geçen 190 gün zarfında gün başına 179 Filistinli, İsrail ordusu tarafından katledilmiş. Yaralıların kesin sayısı bilinmemekle birlikte 75.000 civarında olduğu tahmin ediliyor. Gazze’de ayrıca 225 uluslararası insani yardım görevlisi ve 103 gazeteci de İsrail tarafından öldürüldü. Şayet ajansların bildirdiği üzere Netanyahu kararından geri dönmez ve Refah saldırısı için düğmeye basarsa, bu rakamların çok üzerinde bir katliam tablosuyla karşı karşıya kalacağız. Gerçi rakamların ne önemi var? Öldürülen tek bir masum bebeğin günahı bile saldırı emrini verenlerin, saldırıyı icra edenlerin ve saldırıya alkış tutanların yüzüne yapıştı. Vebali de tüm sessiz kalanların sırtında.

 

İsrail Gazze’yi 1948’den beri istiyor. İngiltere ve Fransa’yla gizlice anlaşıp Mısır’a saldırdığında bu bölgeyi 1956’da işgal etmiş ama ABD ve SSCB’den gelen yoğun siyasi baskılar karşısında geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bölge 1959’da Mısır ve Suriye’nin oluşturduğu Birleşik Arap Cumhuriyeti yönetimi altına sokuldu. 1967’deki Altı Gün savaşında Arapları mağlubiyete uğratan İsrail Gazze’yi bir kez daha işgal etti. 1987’de başlayan İntifada sırasında Gazze İsrail’e karşı direnişin merkezlerinden biri hâline geldi. 1993’te imzalanan Oslo anlaşmalarından sonra 1994’te İsrail Gazze’den çekilerek yönetimi Filistin Ulusal Otoritesi’ne bıraktı. 2006’daki Filistin seçimlerini HAMAS’ın kazanmasından sonra, İsrail Gazze üzerindeki baskılarını yoğunlaştırdı. Aralık 2008’de başlayan Dökme Kurşun operasyonunda İsrail 1.300 Filistinliyi öldürdü, 5.500’ünü yaraladı. Bu operasyonda 20 binden fazla bina tahrip edildi. 2012, 2014 ve 2021’de İsrail üç kez daha Gazze’yi bombaladı.

 

Daha önceki İsrail saldırılarının hiçbiri şimdiki kadar ölümcül ve uzun olmamıştı. Uluslararası toplum daha önce İsrail karşında hiç bu kadar çaresiz kalmamıştı. Seçim sürecinde Musevi lobisini karşısına almak istemeyen ABD Başkanı Biden, birkaç tehditkâr söz etmek dışında İsrail’i bırakın durdurmayı, frenleyecek dahi bir şey yapamıyor. Ukrayna savaşıyla meşgul Putin’in İsrail’e edecek bir sözü yok. Orta Doğu’da olup bitenler Çin’i pek de ilgilendirmiyor. Ülkesinde Müslümanlara karşı yükselen ayrımcılığa engel olmayan Hindistan Başbakanı Mondi de olup bitenleri seyretmekle yetiniyor. Zaten İsrail’le Hindistan arasında yoğunlaşan bir stratejik iş birliği olduğunu herkes biliyor. Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğu dişe dokunur tek bir tepki vermediler. İspanya’nın Filistin devletini tanıyabilecekleri yönündeki açıklamasının Netanyahu’yu durdurmayacağı açık. Arap ülkelerine gelince, orada koca bir “sessizlikten” öte bir tepki yok. Mısır’la Katar HAMAS ile İsrail arasında rehine takası için devredeler ama bu çaba Gazze’ye bomba yağmasının önüne geçmiyor.

 

Böyle bir çaresizlik ikliminde, son dakikada bir umut ışığının doğmasını ve Netanyahu’nun Gazze saldırısını durdurmasını beklemek hiç gerçekçi değil. Bölünmüş, işgal edilmiş, nüfusu katledilmiş, altyapısı yok edilmiş Filistin’in, yıkıntılar içinden doğrularak başkenti Kudüs olan, egemen bir devlete dönüşmesi için her şeyden önce İsrail’in durdurulması gerekiyor. Mevcut uluslararası ve bölgesel dinamikler böyle bir ihtimalin gerçekleşmesine imkân vermiyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.