Muhalefetin bir dış ve güvenlik politika perspektifi var mı?

Sesli Dinle
A -
A +
Önemli küresel ve bölgesel gelişmelerin yaşandığı, yanı başımızda 2011’den beri stratejik türbülansın yaşanmaya devam ettiği, ABD gibi dünyanın ve NATO’nun önemli ülkeleri tarafından desteklenen, korunan kollanan, eğitilip donatılan terör örgütlerinin varlık gösterdiği bir zamanın içindeyiz.
 
On küsur yıldır içinde müttefiklerimizin(!) de olduğu önemli devletler tarafından sistematik baskılamanın devreye sokulduğu, Türkiye’ye karşı açık ve örtülü ambargoların uygulandığı bir zamanda muhalefetin açık ve net bir dış ve güven politika perspektifi olması gerekmez mi?
 
Seçim süreci hızla işliyor. 14 Mayıs’a göz açıp kapayıncaya kadar geçecek bir zaman kaldı ama masa ve sofra etrafında kümelenmiş muhalefet blokundan derli toplu bir dış ve güvenlik politik perspektifi ortaya çıkmadı.
 
Neredeyse bu konuda ağızlarını bıçak açmıyor. “Aman ağzımızın tadı kaçmasın. Aman dikkat edelim Batılı dostlarımız rahatsız olmasın. Aman iş birliği içinde olduğumuz HDP’yi rahatsız etmeyelim” mantığıyla hareket edildiğine şahit oluyoruz.
 
Dış ve güvenlik politikası alanında söylem düzeyinde tam bir sessizlik içindeler. Sessizlik derken Türkiye’nin çıkarlarının savunulması konusunda bir sessizlik var, eleştirilmesi konusunda değil.
 
ABD başta olmak üzere Türkiye’ye karşı hasmane tutum içine giren ülkelere karşı en ufak bir ses çıkmadı muhalefetten. Suriye’de bir terör kuşağı oluşturulmak istenirken gözlerini kaparlar, hatta daha da ileri giderek Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlamak için burada yürüttüğü operasyona karşı çıkarlar. Hayatını dış politika alanında harcamış bazı kişiler Türkiye’nin bölgedeki meşru varlığını sorgulamaya açarlar.
Türkiye’yi bölgede istikrar sağlayan değil de istikrara zarar veren bir ülke olarak göstermek isterler, bu yönde açıklama yaparlar. Karabağ Ermenistan işgalinden kurtarılırken Türkiye’nin kardeş ülke Azerbaycan’a her alanda destek vermesinden rahatsızlık duyarlar. Hatta bu yönde açıklamada bulunanların içlerinde Bakü büyükelçiliği yapmış olanlar bile vardır. Utanmadan sıkılmadan, millet ne der diye düşünmeden Türkiye’nin Azerbaycan’ın yanında olmasını sorgulamaya açarlar. Bunu da sinsice yapmaya kalkarlar. Diplomaside elde ettikleri deneyimi Türkiye ve Azerbaycan için değil, Ermenistan ve destekçilerini memnun edecek şekilde kullanmayı tercih ederler. Dış politika alanında önemli gelişmeler konusunda açıklama yaparken üçüncü kişilerin ağızları üzerinden kendi fikirlerini ve duruşlarını ortaya koyarlar.
 
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarının korunması konusunda destekleyici tavır alamazlar. Libya tezkeresine karşı çıkarlar. Yunanistan’dan gelen tahrik açıklamaları ve girişimlerine karşı en ufak bir açıklamada bulunmazlar. Tahrik edici olanın Türkiye olduğunu ima eden sözler söylerler. Dışarıdan bizim muhalefete baktığınızda bunların Türkiye’de değil de Türkiye karşıtı bir ülkede muhalefet yaptığını düşünebilirsiniz.
 
Dış politikayı Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi ABD/Batı ve NATO’ya teslim edecek bir görüntü içinde olduklarını görürsünüz. 24 Şubat 2022’de savaş patlak verdiğinde hemen sorgusuz sualsiz “Geç kalmayalım. Batı’nın yanında olalım. Rusya’ya karşı her alanda ambargolara uyalım” tavrını yüksek perdeden ortaya koydular. Savaşan tarafların bile memnun olduğu Türkiye’nin yürüttüğü tarafsız politikadan muhalefet memnun olmadı. Türkiye’nin ara bulucu ve kolaylaştırıcı tavrı dünyada olumlu karşılanırken muhalefet bundan rahatsızlık duydu.
 
Güvenlik alanında da aynı olumsuz tavır
sürdü/sürdürülmektedir. Güvenlik tehditlerinin hat safhada olduğu zamanlarda bile derli toplu millete güven verecek bir tavır ortaya koyamadılar. Daha da ötesi Türkiye’nin hiç güvenlik sorunu yokmuş gibi davranmayı tercih ettiler.
Neredeyse Kandil’den, terör örgütü elebaşlarından gün aşırı Türkiye karşıtı ve muhalefeti destekleyici açıklamalar geliyor. Âdeta muhalefetin seçim kampanyası bunlara havale edilmiş gibi açıklamalar yapılıyor. Masadan bahsediliyor. 14 Mayıs seçimlerinin önemi anlatılıyor. Seçimin PKK ve bileşenleri açısından neden önemli olduğu anlatılıyor. Muhalefete akıl veriliyor, ayar üstüne çekiliyor. Tüm bunlara rağmen bizim meşhur masadan ve sofradan en ufak ir ses gelmiyor. “Aman ağzımızın tadı kaçmasın, içerideki ve dışarıdaki ortaklarımız rahatsız olmasın” tavrında ısrar ediliyor.
 
Maalesef dış ve güvenlik politikası muhalefetin gündeminde soğan kadar yer tutmuyor.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.