Arayış

A -
A +

Bilim-değer çatışması dünya tarihinde gizlenmiş bir iç savaş gibi... Malumat çoğaldıkça zayiat da artıyor. Bilim insanı, insan da bilimi anlamaya çalışırken, büyük bir yorgunluk çöküyor dünyanın üzerine.

 

İnsanı bedenden ibaret görenlerle, bedeni sadece elbise olarak görenlerin kıyasıya çarpışmasını izliyoruz yüz yıllardır. Anlam yolculuğundaki sapaklarda kaybolanlar, ha bire yol tarifi veriyor.

 

Hele insan düşünce tarihini kitaptan okuyunca, çevirdiği her bir sayfada epistemik bir bunalımın içine sürükleniyor. Ömrünü soru işaretleriyle boğuşarak geçiren şüpheli zihinler kıyasıya kavga ediyorlar sayfalarda. Hayatın sırrını keşfetme iddiasındaki yazılar, kendinden önceki satırları yalanlıyor sürekli olarak. Sayfalar çevrildikçe paradigmalar değişiyor, kuramlar çarpışıyor.

 

“İnsan gerçekliği kendi zihninde inşa eder” diyor birileri. İnsan ruhunun laboratuvara sığmayacağını iddia ediyorlar bağıra çağıra. Başka birileri de makine metaforundan yola çıkarak, hayatın sırrını matematik formülleriyle çözmeye çalışıyorlar.

 

İnsan bu kargaşada bazen ne yapacağını şaşırıyor. “Madem düşünce hep gelişerek gelmiş bugüne kadar, o zaman son sayfayı okuyup bitireyim bu işi” diyor bazen. Ama biz son sayfayı okurken, birileri yeni bir kitabın ilk sayfasını yazmaya başlıyor.

 

İkinci el düşünceler post ve neo ön ekleriyle yeni soslara bandırılıp yeniden servis ediliyor insanlığa. Cümleye, “Aslında öyle değil o mevzu!” diye başlayanlar, kendinden sonrakilerin itiraz edeceği yeni görüşler yazıyorlar sürekli.

 

Her düşünce kendisine taraftar toplamak ve inancını meşrulaştırmak için çabalarken, evrensel çapta büyük bir meşruiyet krizi yaşanıyor. Ve özel hayatın halka arzından sonra yaşanan gösteriş enflasyonu, torunların bile ödeyemeyeceği çapta bir insanlık borcu biriktiriyor toplumda.

 

Ama şöyle bir gerçek de var: Uzaydan bakınca dünya nasıl küçücük gözüküyorsa, zamanın dışından bakıldığında da bütün bu düşünceler ufalıp yok oluyor. Felsefe tarihinde Thales’le başlayan anlam arayışı yolculuğunun, birkaç tedirgin adımdan ibaret olduğunu görmek için biraz açılıp da bakmak gerekiyor. Çünkü geri adım atmayan insanın bakış açısına ancak birkaç piksel sığıyor.

 

Bu yüzden zamandan, fizikten, maddeden biraz uzaklaşıp, kendi dünya görüşümüze sığması için ölçeklendirdiğimiz hakikati yeniden boyutlandırmamız lazım. Aksi hâlde insan kaybolup gidiyor.

 

     ***

 

İşte bu karmaşanın içinde tek bir cümle arıyor insanoğlu kendine. “Öyle bir cümle olsun ki okuyayım ve bitsin bu çile” diyor. Dünya tarihi boyunca savrulan bütün düşünceleri özünde saklayan, tüm evreni içine alabilen bir çekirdeğe ulaşmak için veriliyor bütün bu mücadele.

 

Bulanlar derin bir nefes alıp arkasına yaslanıyor. Bulamayanlar bunalmaya devam ediyor ve sonunda varlığı tümüyle reddeden bir hiçlik girdabında boğuluyorlar. Varlığı yoklukla anlamlandırma çabası, yorgun ve tedirgin ruhlar biriktiriyor toplumda.

 

Anlayamadığını reddetme eğilimi, kulluk mertebesine erişemeyen insanların en büyük imtihanı galiba. Çünkü kendi aklını yücelten insanın anlam arayışı bir eziyete dönüşürken, aklına güvenmeyenlerin mütevazı duruşu, maddeyle mana arasındaki sır perdelerini ardına kadar sıyırıyor.

 

     ***

 

Zamanın kelepçesini koluna takan insanın kendini gerçekleştirme gayreti yorgunluktan öte bir işe yaramaz. Zaman, insanın sonsuzluğu anlayabilmesi için bahşedilen bir hediye aslında. Yani büyük resmi görmek için önce sonsuzluğun sınırına ulaşmak gerekir.

 

Anlamsız bir hayatın içinde çok anlamlı bir öz var sanki… Bir değsek oraya bitecek bu işkence. Azgın dalgalar dinecek, sütliman bir yolculuk başlayacak. Çatışmalar, çekişmeler, didişmeler bitecek, kalbimiz sükûn bulacak.

 

Öyle bir öz ki bu ruha müjde, bedene teselli verecek. Ona kavuştuğumuz anda bütün şüpheler silinecek, yorgunluklar dinecek, düşünceler berrak bir akarsu gibi akıp gidecek. Menzil netleşince yolculuk da anlam kazanacak.

 

Kavuşmak, anlamak ve rahatlamak dileğiyle...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Olcay20 Nisan 2024 14:37

Arayış başlıklı yazınız için çok teşekkür ederim, nefis bir yazı, sıhhat ve afiyet dilerim.

Recep YEŞİLYURT20 Nisan 2024 13:38

Teşekkürler Salih Hocam. Ayıkmak, anlaşmak ve yazışmak dileğiyle.

Bahri ARSLAN 20 Nisan 2024 11:44

Allahüteala razı olsun