“Bu yemek senin şerefine!..”

A -
A +

“Hoca ‘bu kadar uydurabilme kabiliyetine de ilk defa rastlıyorum’ diye epey gülmüştü”

 

 

 

Gerek okul hayatımın gerek hocalık hayatımın orada geçmesi ve dahi Akseki'ye giden yolun benim için hep oradan geçmesiyle askerî öğrencilik yıllarımdan itibaren Konya benim hayatımda her zaman için çok önemli olmuştur.

 

Konya’da askerî öğrenciyken Süleyman dayım bedelli askerlik yapmak üzere 13. Alaya gelmişti. Bedelli askerlik o zamanlarda da vardı. 30 altını veren (o zamanın 270 lirasına karşılık gelirdi) kısa dönem askerlik yapardı. 1930’lu yıllardan söz ediyorum. Giyecek, yiyecek, vb. her türlü ihtiyacını kendisi temin ederdi. Çok da gülünç durumlar ortaya çıkardı. Mesela herkes karavana yerken, bedelliler köşede yumurta kırıp onu yerdi. Dayımı hangi zamanlarda gördüğüme gelince biz askerî talebelere belirli zamanlarda Meram'da talim yaptırırlardı. Talime çıktığımızda sıklıkla 13. Alay da orada talim yapıyor olurdu. Mola zamanlarında dayımla birbirimizi bulur üç beş dakika da olsa konuşur hasret giderirdik.

 

Süleyman dayımın bedelli askerlik hayatını böylelikle görmüştüm. Hasan dayımın da askerliğini yine bedelli olarak Bergama'da yaptığını biliyorum. Hatta Hasan dayım Bergama’da askerlik sırasında “Zırhlı Dayı” diye birisinin himayesini bulmuş. Bir yaz ben Akseki'ye geldiğimde dayımın Antalya İmrasan’da bir yemek verdiğini duydum. Beni gördüğünde bana “bu yemeği senin şerefine veriyorum” demişti. Ben oraya gittiğimde çevreden, yemeğimin benim değil de Zırhlı Dayının şerefine olduğunu öğrenince kırılgan kişiliğimin de etkisiyle bu işe çok bozulmuş ve İmrasan’dan hiçbir şey yemeden iki saatlik yolu yürüyerek dönmüştüm...

 

Öğrencilik yıllarımla ilgili bir başka hatıram da şöyle:

 

Türkçe hocamız Hayri Bey derslerde genelde bize metinleri sesli okutur ve zaman zaman bazı deyimler hakkında bilgiler verirdi. Bir gün yine sınıfa "Bendeniz ne demek bilen var mı?" diye sordu. Sınıfta bir tek ben el kaldırdım. Söz aldım ve "Hocam eskiden insanların coğrafi bilgisi kıt olduğu için denizleri karalardan küçük zannediyordu. Onun için de karaların ihtişamı yanında deniz mütevazı kaldığı için kendimi sizin yanınızda deniz kadar küçük gördüm anlamında kullanılıyor" dedim. Malum “bende” köle demek, “bendeniz” ise tevazuun aşırı hâliyle “köleniz” anlamında ortaya çıkmış. Hoca "Bu kadar uydurabilme kabiliyetine de ilk defa rastlıyorum" diye epey gülmüştü...

 

     Mehmet Karavelioğlu-50 yıl Karavana

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.