Evliya Çelebi’den İran yorumları: âsiler, işkenceciler, yalancılar

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Evliya Çelebi’den İran yorumları: âsiler, işkenceciler, yalancılar

Kültür - Sanat Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Seyahatnamesiyle meşhur Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi, İran’da karşılaştığı hadiseleri ve şehirlere dair yorumları arasında "İran Halkının Yerilecek Halleri" başlıklı bir bölüm bulunuyor. İlki 1646, diğeri 1655 yıllarındaki iki ziyaretinde yaşadığı çarpıcı bilgileri paylaşıyor.

Resmi vazifeli olarak İran’a giden Evliya Çelebi, Defterdarzâde Mehmed Paşa tarafından sınırdaki bazı problemler neticesinde Erzurum’dan Tebriz’e Kelb Ali Han'a elçi olarak gönderiliyor.

Bu görevle Safevi hâkimiyetindeki Azerbaycan, Şirvan, Dağıstan ve Gürcistan topraklarını geziyor. İkincisindeyse hamisi Van Beylerbeyi Melek Ahmed Paşa tarafından gönderiliyor. Önce Tebriz'e sonra güneye doğru inerek Sultaniye, Nihavend, Hemedan, Kazvin, Kum, Kaşan, Dergezîn, Dertenk gibi şehirlerini dolaşarak Bağdat'la sonlandırıyor.

Evliya Çelebi’den İran yorumları: âsiler, işkenceciler, yalancılar - 1. Resim

Bu vazifeler sebebiyle Evliya Çelebi’nin notları o devir için bir istihbarat vesikası olarak da kullanılıyor.

Ziyaret ettiği şehirleri belirli bir plan dâhilinde geziyor ve yazıya aktarıyor. Bunun için önce şehrin tarihinden bahsediyor ardından fizikî yapıları tasvir edip ve varsa şehrin kalesini anlatıyor.

YALAN SÖYLERLER

İran şehirleri hakkında sayfalarca bilgi veren Çelebi, şehirlerdeki uygulamalar ve halk hakkında da dikkat çeken yorum yapıyor.

Halkın dini ve örfi vaziyeti hakkında yaptığı tespitler İran’ın sosyolojik durumu hakkında da bilgiler sunuyor.

Erdebil’e giden Çelebi burası için “Bütün halkı Şâfiî mezhebinden geçinirler ama yalan söz söylerler. Şah İsmail onları Caferî mezhebine davet edip Sünniliği Şîîliğe çeviriliden beri hepsi nohudî mezheplerdir.” ifadelerini kullanıyor. (Evliya Çelebi, Seyahatnâme, 2 / sf. 174)

Nahcivan için ise “Bütün halkı Şâfiîlerdir, ama kızıl Kızılbaşlardır. ‚Şâfiî mezhebindeniz‛ diye iddia ederler, ama yalan söyleyip Caferiye mezhebinde bir alay beşinci mezheplerdir. Ezan okunduğunda beş vakit namazlarını kılarlar, fakat cemaatle asla kılmazlar…” (2/ sf. 151)

Tebriz Sehlan için “Bu de şehrin halkı Şâfiî mezhebinden geçinirler ama bunlar da melun Rafizilerdir.”

ŞERİATA UYMAYAN İŞKENCELER

İran seyahatinde “İran Halkının Yerilecek Halleri” başlığı altında suçluların ağır işkencelerle cezalandırıldığını anlatan Çelebi gördüğü vahşete itiraz ediyor. Bunun şeriata uygun olmadığını bölgenin idarecisi mevkiindeki Tebriz Hanıyla konuşuyor.

Han da İran halkının asi bir güruh olması sebebiyle başka türlü dizginlenemeyeceğini belirtiyor. Çelebi şu bilgileri veriyor:

“Nizam ve düzenleri bu şekilde yürümektedir ki bir suçlu adamı öldürmezler ve asmazlar. Daroga ve muhtesib, suçluları siyaset meydanına getirirler. Allah korusun acımasız cellatlar o suçlulara aman vermeden, usta cellatların 360 adet işkence çeşitlerini üç gün üç gece uygularlar. Evvela üç yüz tâziyâne kırbaç, kamçı ve kîrifil vurur. Daha sonra dizlerine nakkare sopasıyla devamlı vurur. Bundan sonra tırnaklarına kamış yürütür. Sonra bütün vücudunu dağlağılar (kızgın demir) ile dağlar.

Yağlı bürünceği ipiyle yutturur, ipiyle bürünceği çektiğinde bağırsakları ve midesini dışarı çıkarır. Bu sırada elbette ki o adam suçunu kabul eder. Ve yağlı sünger yutturur ve şakaklarına ceylan aşığı bağlar, şakağına ve alnına at mıhları ve at nalları mıhlar, dirseklerinden tüfenkçi burgusuyla dizlerinden delip burgu tabanının altından çıkar.”,

Evliya Çelebi’den İran yorumları: âsiler, işkenceciler, yalancılar - 2. Resim

"HALKI ASİ OLDUĞU İÇİN..."

Çelebi daha fazla ve uzunca detaylar veriyor ve Han’la diyalogunu şöyle anlatıyor:

“Bir gün Han huzurunda bu tür işkenceleri ettirip bizlere rağmen övündüğünü arz etti. Hakir, ‘Han’ım! Tâ bu derece insanoğluna işkence etmenin manası nedir?’ dedim. Han, ‘Ey birâder-i mâ (benim kardeşim)! Bunların varlıklarının ortadan kaldırılması âdil şahitler ile ispat olunup kesinleştikten sonra bütün halka rağmen bir anda öldürmeyip gafil insanları uyarmak için bu çeşit ezâ ve cefâ ederiz. İnsandan zorba ve asi yoktur ki Yüce Yaratıcı’ya âsi olur. ‚İşte ben sizin en yüce rabbinizim‛ (Naziat, 24) diyen insanoğludur. Onun için böyle işkence ederiz.

Hakir ise ‘Ama şeri değil, şeriata aykırıdır ki etkisi yoktur. Şer ile had acıdır’ dedim” diyerek delillerini söylüyor. Bunun üzerine şu cevabı alıyor:

“Gerçekten yahşı danışık edersin diye kabul eylediler. Ama böyle fazla işkence eylemeleri halkının asi, mezhepsiz ve sapık fırkalardan oldukları içindir. İstedikleri gibi böyle edegelmişlerdir.” Diyor. (Seyahatnâme, 2 / sf. 168.)

Düzenleyen:  - Kültür - Sanat
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...