Sinemada bu hafta | 16 Ağustos

Düzenleyen:
Sinemada bu hafta | 16 Ağustos

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Türkiye sinema salonlarında bu hafta "Angry Birds Filmi 2", "Sesinde Aşk Var", "Gece Kuşu", "Sır Tutabilir Misin?", "Kaçış Oyunu", "Alcatraz" ve "Küçük Beyaz Yalanlar Devam Ediyor" filmleri sinemaseverlerin beğenisine sunulacak.

MURAT ÖZTEKİN

 

Dostluğun ‘Fransızcası’

Guillaume Canet’in yazlık ev hikâyesini devam ettirdiği filmde burjuva grup yeniden toparlanıyor. Eserde dostluk mefhumu “Fransızca” bir ruhla ele alınıyor.
Malumunuz Guillaume Canet oyunculuk kariyerinin ardından yönetmenliğe de el attı… Kara komedi ve polisiye filmlerden sonra 2010 yılında çok konuşulan ‘Küçük Beyaz Yalanlar’ı seyirciyle buluşturan Fransız sinemacı, dokuz sene sonra bu yaz hikâyesine bir ilave yapıyor: ‘Küçük Beyaz Yalanlar Devam Ediyor’... 
Yine aynı orta yaşlı arkadaşların yaz tatili macerasına ve dostluklarına odaklanılan filmde, yıldızlarla dolu kadro yeniden toparlanıyor. Filmin başrollerinde François Cluzet, Marion Cotillard, Gilles Lellouche, Laurent Lafitte ve Benoît Magimel gibi oyuncular rol alıyor. Bu defa arkadaş grubunun aralarını düzeltmek için buluştuğu dostluk filmi, Fransız sinemasının kalıplarına hapsoluyor. 

Sinemada bu hafta | 16 Ağustos

MAX’İN SIRRI…
Seyredenler hatırlayacaktır; ilk filmde aynı arkadaş grubu, arkalarında hastanede şuursuzca yatmakta olan dostları Ludo’yu bırakarak diken üstünde bir tatil yapmışlardı. Netice hüsrandı tabii… Bu filmde de hikâyenin merkezinde olan restoratör Max, başa çıkmakta zorlandığı bir ekonomik sıkıntının içerisindedir. Üstelik ayrı yaşadığı karısı Vero’yu henüz boşayamamıştır. Her sene arkadaşlarıyla buluştukları yaz evine bu defa tek başına “kafa dinlemeye” gider. Asıl maksadı ise para için yaz evini satmaktır. Fakat hiç olmadık zamanda kendisiyle barışmak isteyen eski dostları, sürpriz doğum günü kutlaması bahanesiyle yanına gelir. Duruma çok sinirlenen Max, ne arkadaşlarını kovabilir ne de yaşadığı zorlukları onlara anlatabilir. Derken bir çare bulunur ve tıpkı eski günlerde yaptıkları gibi bir ekip tatili başlar. Fakat Max’in sakladığı hakikat kendisini daha dibe çeker.

Dolambaçlı güzergâh
Zaman zaman mizahi diyalogları netice veren  ‘Küçük Beyaz Yalanlar Devam Ediyor’, ilk filme kıyasla daha makul bir zaman dilimine sığdırılmış olsa da “sıkıcılığını” üzerinden atamıyor. Filmde nihayete giden yolda, seyretmeseniz hikâyeden bir şeyler kaçırmayacağınız gereksiz sekanslarla karşılaşıyorsunuz. Fransız yıldızların ortaya koydukları oyuncuklar belki sahici ama filmin umumi havası bunları da buharlaştırıyor. “Dostluklar bunun için var” mottosuna sahip eser, açıkçası bu duyguyu hakkıyla yansıtmayı beceremiyor. ‘Küçük Beyaz Yalanlar Devam Ediyor’, hayata ve aileye bakışıyla da bize epeyce “Fransız” kalan bir film olmuş…

Yeni bir 'Alcatraz' hikayesi...

Alcatraz adası 1900’lerin ilk yarısında Amerika’nın “Buradan kimse kaçamadı” denilen en korunaklı hapishanesini barındırıyordu. Suçlular hapishanelere, hapishanelerde hadise çıkaranlar da Alcatraz’a atılırlardı.
Meşhur mahpushane hem namından hem de barındırdığı hikâyelerden ötürü “The Last Gangster”, “İlk Canilik” ve “Kaya” gibi sinemada pek çok filme mevzu oldu. Yönetmen Andrew Jones da bu filmlere yeni bir halka daha ekledi. Gareth Lawrence, Derek Nelson, Mark Homer ve Lee Bane gibi oyuncuların rol aldığı “Alcatraz” isimli film, gerçek bir hikâyeden yola çıkıyor. 
Sinemada bu hafta | 16 Ağustos 
Basit bir soygun suçundan hüküm giyip hapisten kaçmaya çalıştığı için Alcatraz’a tıkılan genç Clarence filmin merkezinde yer alıyor. Hiç kimseyi tanımadığı bu mekânda hemen başını belaya sokan Clarence, hayatta kalabilmek için eski mahkûmlarla yakınlaşıyor. Onlar da himaye ettikleri Clarence’ı ortak kaçış planlarına dâhil ediyorlar. Fakat diğerlerinin aksine şartlı tahliye ümidi olan genç adam, bir belanın ortasında kalıyor. 

Vasatın çok altında olan ve dar bir bütçeyle çekilen film, problemli bir senaryoya sahip. Filmde hapishanenin nasıl bir yer olduğu bile seyirciye aktarılamıyor; eser inandırıcı olmaktan uzak diyaloglarla ilerliyor. Böylelikle heyecan verici şekilde başlayan filme giderek sıkıcı bir atmosfer hâkim oluyor. 

Kameranın gerisinde neler oluyor?

“Gece Kuşu” televizyon dünyasının arka planına kadınlar üzerinden bakan, mesaj endişesiyle çekilmiş bir film.
Yönetmen Nisha Ganatra’nın bu hafta seyirciyle buluşturduğu  “Gece Kuşu” televizyon dünyasının arka planına bakan bir film. Geç saatlerin tek kadın talk şov sunucusu olan Katherine Newbury’i merkezine alan filmde, feminizmle yoğrulan bir mizah var. Eserin oyuncu kadrosu ise Emma Thompson, Mindy Kaling, Hugh Dancy, Paul Walter Hauser ve Amy Ryan gibi oyunculardan meydana geliyor. 
Elli yaşlarındaki sunucu Katherine, uzun bir zamandır geceleri “Late Night with Katherine Newbury” adlı programı sunmaktadır. Ancak hiç beklemediği bir zamanda programının geleceğinin tehlikeye girdiğini anlar. Zira reytingleri giderek düşmektedir. Zaten katı kurallarıyla tanınan Newbury, elemanlarına nefes aldırmamaya başlar. Bu arada renklilik adına Hint kökenli kadın yazar Molly’i işe alır. Kendine has bir rahatlığı olan Molly alışılmadık bir açık sözlülükle tecrübeli sunucuyu eleştirmeye başlar. Bu eleştiriler programın geleceğini değiştirir… 

Sinemada bu hafta | 16 Ağustos

MESAJLI MİZAH
“Gece Kuşu” bir noktaya kadar eğlenceli bir film. Ancak mizahın “eşitlik” üzerinden mesaj verme endişesiyle şekillendirildiği anlarda kalite düşüyor. Filmde orijinallik yakalamak için de özel bir çabanın sarf edilmediği görülüyor. Buna rağmen Emma Thompson, karakterinin zorluklarının üstesinden gelen, usta bir oyunculuk sergiliyor. 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...