Halife Mustafa Hazretleri Evliya babası

Halife Mustafa Hazretleri Evliya babası

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Hedefimiz, Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinin ilk hocası ve muhterem pederi Halife Mustafa Efendi hazretlerinin metfun bulunduğu Yüksekova - Suüstü köyü. Başkale’den 68 kilometrelik ve bir saatlik bir güzergâh var önümüzde.

MEHMET FATİH ORUÇ

Seyahat ekibimiz ile birlikte terörün ve birbiri arkasına yaşanan sıkıntıların yorgun bıraktığı topraklarda dolaşırken, bölge insanlarının yaşadıklarını az çok anlamaya gayret ediyoruz... Hâlbuki bu topraklar maneviyet ateşiyle yoğrulmuş ve âdeta ilim yuvasına çevrilmişti. Seyyid Abdurrahim Arvasi hazretleri, Seyyid Fehimi Arvasi hazretleri ve daha niceleri ile birlikte Abdülhakim Arvasi hazretleri gibi büyük zatlar bu toprakları âdeta ilmek ilmek işlemişler. Sonrası ise hüzün ve gözyaşı. Dile kolay, bizzat kendisinin yaptırmış olduğu ve yıllar boyunca insanları irşad etmiş olduğu yerden, memleketinden hicret etmenin ne kadar zor bir şey olduğunu ancak yaşayan bilir. Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri, Rus işgali ve Ermeni çetelerinin zulmü sebebiyle bu bölgeden hicret etti ve Irak, Adana, Eskişehir illerini ihtiva eden uzun bir yolculuktan sonra İstanbul’a vasıl oldu. Eyüp Sultan’da Gümüşsuyu Tepesi’ndeki Mürteza Efendi Dergâhına yerleşti ve ömrünün sonuna kadar burada birçok talebe yetiştirdi. Sultan Vahideddin Han tarafından Medrese-i mütehassısin denilen İlahiyat Fakültesinde tasavvuf müderrisi olarak da vazife yaptı. İşte şimdi hedefimiz, bu mübarek zatın ilk hocası ve aynı zamanda muhterem pederi olan Halife Mustafa Efendi hazretlerinin medfun bulunduğu köy. Yolumuz çok uzun değil, 68 kilometrelik ve bir saatlik bir güzergâh var önümüzde. Etrafı seyrederken coğrafyanın zorluğu ve yıllar boyunca çekilen çileler aklımıza düştü. Yollar düzelmiş, etraf biraz canlanmış ama yapılacak daha çok iş var. Sağlı sollu, ekilmeyi bekleyen bomboş araziler. Çiftçilik yapmak istemiyorsan göz alabildiğince arazilerde hayvancılık yapmak işten bile değil. Ancak terör belası bükmüş bu coğrafyanın belini.
İlk darbeyi Osmanlı Rus Harbi sebebiyle yemiş mübarek topraklar. Sonra II. Abdülhamid Han’ın tahta çıkmasıyla özel ilgiye mazhar olmuş ancak tahttan indirilmesiyle çile yeniden başlamış. Coğrafyanın gücünden korkan İttihatçıların hışmına uğramışlar. Sonrasında ise ardı arkası kesilmeyen harp yılları. I. Cihan Harbi yıllarında işgalci ülkelere bir de Ermeniler eklenmiş. Mücadele etmişler, yılmamışlar ve yıkılmamışlar. Ülke düşmandan kurtulmuş, selamete çıkmış ancak çileleri bitmemiş. Bu sefer de bölgedeki toprak sahibi ağalar ve onların halk üzerindeki nüfuzları birilerini rahatsız etmiş. Kesif bir baskı süreci derken halk yorgun düşmüş. Bunu fırsat bilen dış mihraklar, mal bulmuş Mağribî gibi saldırıp milliyetçilik çığırtkanlıkları ile teröre boğmuşlar, bir zamanlar hafızların sesiyle bereketlenen toprakları. Netice olarak on yıllardır devam eden terör belası ortaya çıkmış.

HALKIN HUZURUNUN TEMİNATI ASKERİMİZ
Çok şükür son yıllarda devletimizin ve askerimizin basiretli hamleleri neticesinde halk bir nebze de olsa huzura kavuşmuş. Yapılan yardımlar ve teşviklerle bölge âdeta şaha kalkmış. Elbette yılların yorgunu olan coğrafya bir anda toparlanamaz. Kimi bölgelerde ufak da olsa çiftçilik ve hayvancılık başlamış. İnşallah bu durum devam eder ve bölge halkı hasret olduğu huzura artık kavuşur.
Bu düşünceler içinde ilerlerken halkın huzurunun, refahının ve can güvenliğinin teminatı olan, canını vermeye hazır, dosta güven, düşmana korku veren çakı gibi civanmert askerlerimiz, Yüksekova kavşağında karşılıyor bizi. Kısa bir kimlik kontrolü ve ziyaret amacımızı anlattıktan sonra kendilerine Allah’a ısmarladık deyip yolumuza devam ediyoruz. Yürekleri pırpır olan anaların yiğit evlatlarını Allahü tealaya ısmarlayıp arkalarından her türlü tehlikelerden muhafazaları ve muzafferiyetleri için dua etmeyi de unutmuyoruz.

SUÜSTÜ KÖYÜ VE HALİFE MUSTAFA EFENDİ
Yüksekova kavşağına gelmeden önce uzunca bir müddet sağı solu geniş arazilerle kaplı olan yolumuz, ilk önce tepeler, sonra da keskin dağlar ile çevrilmişti. Arabamızı Yüksekova cihetine çevirip Çataksuyu Çayı’nı ve Yeniköprü mevkiini geçtikten sonra insanın içini sıkan o dar boğaz, yerini tekrar geniş arazilere bırakıyor. Biraz ilerledikten sonra sanki sıcak havaya inat dağların tepesinde hâlâ varlığını muhafaza eden kar birikintilerini görüntülemek için duruyoruz. Yol arkadaşımız Seyyah-ı Fakir Raşit Ağzıkara Kardeş’im için bulunmaz bir manzara. Çıkıyor kameralar, kuruluyor tripodlar ve başlıyor çekim. İlk önce bir anons, sonrasında ise bol bol manzara detayı. Muhteşem bir tabiat âdeta bize poz veriyor. Fakat yolumuz uzun, durağımız ise çok. Sait Eken Ağabey’imizin işaretleriyle tekrar arabalara binip yola revan oluyoruz. Çok gitmeden de Suüstü köyü sapağı gözüküyor. Sağa sapıp derenin üzerinden geçiyoruz ve hafif tepelik olan köye varıyoruz. Fazla vaktimiz olmadığı için hemen kabristanlığa gidiyoruz ve köylünün tarifiyle Halife Mustafa Efendi’nin kabrini buluveriyoruz. İçeriye girdikten sonra tepeye doğru çıktığımızda sol tarafta karşılıyor bizi mübarek. Kabrin sağ baş tarafına geçip ellerimizi açıyor ve o mübareğin huzurunda, onun hürmetine yalvarmaya ve yakarmaya başlıyoruz. Sessizlik kaplıyor etrafı. Rüzgârın, yaprakların ve kıpırdayan dudaklardan dökülen fısıltıların haricinde çıt çıkmıyor. Dualarımızı bitirdikten sonra bölgenin en kıymetlisine, en büyüğüne, bu toprakların manevi Sultanı’na doğru yolumuza koyuluyoruz. Şemdinli, Nehri’de buluşmak üzere.

Halife Mustafa Hazretleri Evliya babası
MANEVİ İŞARETLE SUÜSTÜ'NE DEFNEDİLDİ

Halife Mustafa Efendi bir defasında ziyaret için gittiği Nehri’den Başkale’ye dönerken, hocası Ubeydullah Efendi kendisini uğurlamış ve “Bu gece Şakitan’da misafir olursun” demişti. Hakikaten de Halife Mustafa Efendi, Yüksekova’nın Şakitan (Suüstü) köyüne geldiğinde rahatsızlanarak vefat etti ve buraya defnedildi. Kabri kaybolmuşken sevenleri tarafından bulunup tamir edildi. Kabir taşında Arabi harfler ile “Haza kabru Esseyyid Halife Mustafa ...” yazıyor.

Halife Mustafa Hazretleri Evliya babası
NAMAZ KILMAYANI YÜZÜNDEN ANLARDI

Halife Mustafa Efendi, Seyyid Taha Hakkâri’nin oğlu ve amcası Seyyid Salih’in talebesi Seyyid Ubeydullah’ın halifesidir. Kerametler sahibi olup din ve fen ilimlerinde derya gibiydi. Mustafa Efendi’nin en büyük kerameti ise bir kimsenin hangi namazı kılmadığını yüzünden anlamasıydı. İlimde ve tasavvufta çok talebe yetiştirdi. Dokuz oğlu ve iki kızı vardı. Şeyh Mustafa Arvasi Hazretleri, Peygamber Efendimizin 46. kuşaktan torunudur.

YÜCELİĞİNE YÜKSEK ŞEHADET
Abdülhakim Arvasi hazretleri babası Seyyid Halife Mustafa Efendi ile ilgili şöyle demektedir: Pederim merhum Seyyid Mustafa Efendi’dir. Kendisinin ilk evladıyım. Nakşi tarikatı şeyhlerinden, din ve ilim neşri yolundaki gayretleri ve cömertlikleriyle maruf, şeriat ölçülerine bağlılıkta fevkalade titiz, malını ve canını ‘Kâinatın Efendisi’ uğruna feda etmekten çekinmez, yüksek hasletler sahibi bir zat idi.” Allahü teala şefaatlerine kavuştursun…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...