Sinemada bu hafta | 18 Eylül

Sinemada bu hafta | 18 Eylül

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Radyoaktiviteyi keşfederek dünyayı değiştiren birçok buluşun önünü açan, çift Nobel mükâfatlı ilk kadın Marie Curie’in hayatı “Radyoaktif” filmine taşındı. Gereksiz izahlarla dolu eserde, sıra dışı bir hayat üzerinden sıradan bir portre çıkarılıyor.

MURAT ÖZTEKİN

YEŞİL IŞIĞIN HİKÂYESİ
Sinemada tarihten “kadın başarı” hikâyelerini çıkarmak son yıllarda trend hâline gelmiş durumda. Hâkim politik kadın söylemleriyle atbaşı giden ve “Gizli Sayılar”ın öncüsü olduğu bu filmlere bir yenisi daha eklendi. Eşiyle birlikte radyoaktiviteyi keşfederek atom bombasından kanser tedavilerine kadar iyi ve kötü birçok buluşun önünü açan, çift Nobel mükâfatlı ilk kadın Marie Curie’in hayatı, yönetmen Marjane Satrapi’nin “Radyoaktif” filmine mevzu oldu. Filmde Curie’yi Rosamund Pike canlandırırken ona İngiliz oyuncular Sam Riley ve  Aneurin Barnard refakat ediyor.
20. asrın başında Paris’te geçen hikâye, Marie Curie’nin son anlarında mazisini gözlerinin önüne getirdiği sahne ile başlıyor ve film şeridi dönüyor: Marie, anne acısı yaşamış, asosyal bir kadındır. Üniversitede maddelerdeki ışıma üzerine çalışırken, erkeklerden meydana gelen  idare elinden laboratuvarını alır! Ama merhametlileri de vardır; bilim adamı olan Pierre Curi, o günlerde karşısına çıkar ve kendisine laboratuvarında çalışabileceğini söyler. Genç Marie, mecburen Pierre’in teklifini kabul eder. Sonrasında çalıştığı konunun birlikte çözebilecekleri bir mesele olduğunu anlarlar. Tabii evlenmeleri de uzun sürmez!
Marie ve Pierre çifti el ele verdikleri yorucu dört senenin sonunda polonyum ve radyum isimli elementler ile suni radyoaktiviteyi keşfederler. Bilim dünyası da onları Nobel’le mükâfatlandırır. Ancak kocasının bir at arabasının altında ani ölümü, Marie’yi iki çocuğuyla kanadı kırık bir hâlde bırakır. Marie’nin insanların kabul etmediği bir yaşayışa girişmesi ise herkesçe dışlanmasına sebep olur...

Sinemada bu hafta | 18 Eylül

ANLAMADIYSANIZ ANLATAYIM
“Radyoaktif” Marie Curie üzerinden “ataerkil” olarak tanımlanan bir dönemin bilim dünyasına odaklanıyor. Curie’yi yüceltme üzerine kurulu hikâye, sinemada şaha kalkan eşitlik söylemleri için yer yer ajite ediliyor, aynı maksatla devre anakronik şekilde bakılıyor. Şüphesiz Marie’nin hayatı o devrin sınırlarının ötesinde ama çizilen asi portre yine de sahici durmuyor. Öte yandan filmin seyirciyi fazlasıyla aptal yerine koyuyor oluşu; sık sık “Anlamadıysanız, anlatayım” diyalogları ve dokümanter filmden alınmış gibi duran görüntüleri rahatsız edici bir hâl alabiliyor. Neticede merak uyandıran bir hayat hikâyesi, o kadar merak uyandırmayacak bir şekle sokuluyor. Ama eser, çift yönlü keşif üzerinden bir “Medeniyet nedir?” muhakemesi yapmaya fırsat veriyor...

EVREN GENİŞLİYOR
SCOOBY'NİN MAZİSİNE YOLCULUK

∂ Amerikan çizgi dizi karakteri Scooby Doo, yine bir animasyon filmle beyazperdede. Yönetmenliğini Tony Cervone’un yaptığı “Scoob!” isimli film, bazı ülkelerde online “vizyon” yaptıktan sonra Türkiye’de sinemalarda seyirciyle buluşuyor. Scooby-Doo karakterinin köklerine inilen hikâyede Shaggy ile tanışıp “Gizem Avcıları”nı kurmaları anlatılıyor. Ancak kısa zamanda aralarına kara kedi giriyor. Gruptan ayrılan Scooby ve Shaggy dünyayı ele geçirmek isteyen Dick Dastardly’nin robot çetesinin radarına takılıyorlar. Efsane kahraman Blue Falcon ikiliye yardım etse de arkadaşları olmadan dünyayı kötülüklerden temizlemeleri imkânsız görünüyor... Film, Scooby evrenini genişletse de beklenen eğlenceye sahip değil. Asıl hedef kitlesi olan çocukların dünyasından uzak öğeler içeren animasyon filmin görselliği de yenilikçi değil.

Sinemada bu hafta | 18 Eylül

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
¥ “Ajan Jade Black”
¥ “Ben Böyle Şansın”
¥ “After Paramparça”

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...