Left
Lamba

HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__
Lamba
Right

‘Kültürün Kalbi’ hatıralarda kalmasın

‘Kültürün Kalbi’ hatıralarda kalmasın

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Otuz altı yazar, bir araya gelerek Türkiye’de “kültürün kalbi” diye anılan Babıali ve bağlı mekânların tarihini ve burada geçen hatıralarını kaleme aldı. “İstanbul’un Kültürel Yüzü” adlı eserde, âdeta turizmin işgal ettiği Cağaloğlu’nu tamamen kaybetmemek için hâlâ şansımızın olduğu vurgulandı.

MURAT ÖZTEKİN

Babıali Caddesi dedikleri o eğri büğrü, çarpık çurpuk sokağın, renk renk harap dükkânları arasında, paçacı ve işkembeci kazanlarının sarımsak kokularına karıştığı camekânları süsleyen lop yumurtalı kırmızı turplu yeşil salataların sırıttıkları bu garip irfan sahnesinde, bir yazı kaynağı vardı ki bitmez tükenmez dalgalarını salıvererek yurdun her köşesine bucağına yayıyordu...
Halit Ziya'nın bu cümlelerle tarif ettiği; Divanyolu’ndaki Sultan II. Mahmud Türbesi'nden başlayan ve Sirkeci’ye kadar uzanan Cağaloğlu, Bizans ve Osmanlının merkezi olduğu gibi kültür hayatının da kalbiydi...  Hemen yanı başında Sultanahmet, biraz ötesinde eski kültür mahfilleri ve Sahaflar Çarşısı’yla Beyazıt... Buralar, sayısız yayınevine-gazeteye ev sahipliği yapan, kalem erbaplarının yollarını aşındırdığı, her kaldırımda başka bir meşhur yazara rast gelme ihtimalinizin olduğu, buram buram kâğıt ve mürekkep kokan mahallerdi... Ama ne yazık ki “kültürün kalbi”, 1980’li yılların ortalarından itibaren oteller ve restoranların işgaline uğramaya başladı. Geride az sayıda yayıncıyla birlikte hüzünlü hikâyeler kaldı...

‘Kültürün Kalbi’ hatıralarda kalmasın
İşte bu hikâyeler ve hatıralar bir kitapta toplandı. Otuz yedi yazarın kaleme aldığı “İstanbul’un Kültürel Yüzü: Cağaloğlu Sultanahmet Beyazıt” adlı eser, İstanbul Ticaret Odası tarafından neşredildi. Kitapta bazen subjektif bilgiler eşliğinde, bazen de farklı kaynaklardan süzülen bilgilerle Babıali ve irtibatlı muhitlerin dünden bugüne izleri sürülüyor. Cevat Özkaya’nın editörü olduğu eserde, farklı meşreplerden yazarlar, bazen geleneksel zaviyeden bazen de modernist bakışla maziyi anlatıyor. Otuz yedi yazarın arasında Dursun Gürlek, Murat Belge, Beşir Ayvazoğlu, Turgay Anar, Adnan Özyalçıner gibi kültür camiasının meşhur isimleri yer alıyor.

TARİHİ YAŞATALIM
Kitapta özelikle Cağaloğlu bölgesinin, kültürel hüviyetinin hatırlanması için çalışmalar yapılması gerektiği vurgulanarak, “Maalesef medeniyetlerin nabzını tutan Sultanahmet’i tamamen turistlere terk ettik; fakat Cağaloğlu için küçük de olsa bir şansımız var. Amacımız Cağaloğlu’nu on yıllar öncesine döndürmek değil. Ancak mekânın kimliğine katkıda bulunan dokunuşlar yaparak, geçmişi şimdiki hayatın içine tabii bir şekilde taşıyabilmek, tarihin yaşayan kısımlarıyla bugünü zenginleştirmek mümkün” ifadelerine yer veriliyor; “Kitap Sokağı” projesi yeniden hatırlatılıyor.

‘Kültürün Kalbi’ hatıralarda kalmasın

OKUMA YAZMA BİLMEYEN YAYINCILAR
Eserden öğrendiğimiz enteresan şeyler var... Kitapta Cağaloğlu’ndaki sıra dışı şahsiyetler de anlatılıyor. Onlar ikisi Malumat Neşriyat’ın sahipleri Hacı Kasım ve Hacı Hüseyin’dir. Ellerinden çay bardaklarını düşürmemeleriyle meşhur olan bu iki tiryaki kardeş, pek çok kitap yayımlamalarına rağmen maalesef okuma yazma bilmezlermiş.

FASULYE SATAN SAHAFLAR
Eskiden sahafların merkezi olan bugün ise tamamen eğitim kitaplarının satıldığı yerlere dönüşen Beyazıt Sahaflar Çarşısı, aslında 1920’li yıllardan itibaren canlılığını kaybetmeye başlamış. Sahaflar, savaş yıllarında aç kalmamak için bakliyat satmak zorunda kalmışlar. Kitapların yanına nohut, fasulye çuvalları dizilir olmuş. Ancak sahaflar bu hâllerinden yakınırlarmış...

KİTAP YÜKLÜ MERKEPLER!
Ayşe Olgun’un yazısından öğrendiğimize göre; Cağaloğlu’na eşekli kitapçılar da gelirmiş. Genelde Malatyalı olan bu kitapçılar, İstanbul’dan aldıkları eserleri, merkep sırtında köy köy dolaşarak satarlarmış. Cağaloğlu’nda en çok görülen manzaralardan biri de kâğıt ve kurşun taşıyan hamallarmış. Çünkü dizgi, baskı ve cilt ayrı yerlerde yapılıyor, iş hamallara kalıyormuş.

NECİP FAZIL İMDADA YETİŞTİ
Eserde yayıncılık hikâyeleri de var... Ahmet İyioldu ve arkadaşları, ellerinde ne varsa bir araya getirerek Ötüken Neşriyatı kurduklarında, ilk kitap olarak Peyami Safa’nın “Yalnızız” romanını basmaya karar veriyorlar. Safa’nın yaşlı ve hasta eşine telif ödüyorlar. Ancak son anda telif haklarının başka bir yayınevinde olduğunu, yaşlı kadının ise habersiz olduğunu öğreniyorlar. Ellerindeki paranın yarısı gidiyor ama şans eseri o esnada Necip Fazıl, “Reis Bey”i tamamlıyor ve ilk eserlerini basmaya muvaffak oluyorlar...

ALAN DA SATAN DA KORKUYOR
Harf İnkılabı sonrasında bazı yayınevleri batarken, kendilerine kitap akan sahaflar bir müddetliğine “ihya” olmuş! Kitapta bu “Harf İnkılabı’ndan dolayı insanlar, korkudan ellerindeki eski kitapları evinden çıkarma gereği duymuş, sahaflara getirip yığmışlardı. Esnaf birçoğuna para bile vermemiş. Müşteri de eski eseri almaya korkuyordu” ifadeleriyle anlatılıyor.

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...