Zekeriyyâ Aleyhisselâm Hazreti Meryem’in hâmîsi

Düzenleyen:
Zekeriyyâ Aleyhisselâm Hazreti Meryem’in hâmîsi

Ramazan Haberleri

“İzin verirseniz çocuk benim himâyemde kalsın. Çünkü teyzesi nikâhım altında.”

Şam vilayeti Batlamyûsîlerin elinde iken Beytü’l-Mukaddes ma’mûr, halk huzurludur. Müminler arasında gündüzü saim (oruç tutan), gecesi kaim (namaz kılan) zikirde daim abidler bulunur. 
Hatta bir kısmı mescitten hiç ayrılmaz, sadece ibadetle meşgul olurlar. 
Bu arada Hârûn aleyhisselâm neslinden gelen din büyükleri ders okuturlar. Enbiya oğullarından kendisini Beytü’l-Mukaddes’in hizmetine vakfetmeyen yoktur âdeta.  
O günlerde Müminler “Bir peygamber göndermesi için” Allahü tealaya niyazda bulunurlar. 
Bereyha oğlu Zekeriyyâ’nın işi marangoz olsa da vakitlerini ekseri Mescid-i Aksâ’da geçirir, saatlerce Tevrât yazar.  Kurban işlerini deruhte eder ayrıca. 
Hazreti Zekeriyyâ, peygamberliği bildirilince Müminler memnun olurlar. Asaletini bilir (Hazreti Dâvûd neslindendir) itirazda bulunmazlar. 

KUŞ YAVRUSU 
 O günlerde bazı kadınlar hâmile kalınca; oğlumu Beytü’l-Mukaddes’e vereceğim” şeklinde nezrederler ki “âzâdlı” denir bunlara.  Eğer çocuk kız olursa adak düşer, niyetlerinin sevabını alırlar. 
Mâsan oğlu İmran’ın hanımı Hunne, ağaç altında otururken, bir kuşun yavrusuyla oynadığını görüp imrenir ve “Allahü teala bana bir çocuk verirse onu Beytü’l-Mukaddes’e hizmetçi yapacağım” der. 
Ve hamile kalır. Beyi İmrân; “Oğlan olacağını nereden biliyorsun” der,  “Ya kız olursa?” 
Hunne nezrederken; oğlum dememiştir, erkek ya da kız, artık ne olursa. 
İmran bin Mâsan çocuğunu göremeden vefat eder, Hunne’nin bir kızı olur adını “Meryem” koyar. Ve alıp yavrusunu Beytü’l-Mukaddes’e götürür. Nezrinin kabûlünü ricâ eder ulemadan. Teamüllere göre kızlar alınmıyordur ama çocuk Dâvûd aleyhisselâm neslinden İmran’ın kızı olunca hayır diyemezler ona... Ki, Hazreti Meryem’in dedeleri (Mâsânoğulları) hayırlı insanlardır ayrıca. 
Zekeriyyâ aleyhisselâm mescidin idarecilerinden biridir; “Çocuk benim himâyemde kalsın” der, “Çünkü Meryem, hanımımın yakını (yeğeni) oluyor.”
Mescit uleması “İyi ama” derler “Mesele yakınlıksa, annesine vermek daha evla!”
Meryem hakikaten farklı bir çocuktur, bütün abidler himâyelerine almak için talip olurlar. Kırgınlık çıkmasın diye hoşça bir yol bulur, Tevrât-ı şerîfi yazarken kullandıkları kalemleri Ürdün nehrine bırakırlar.  Kimininki suya batar, kimininki kapılıp gider akıntıya. Hazreti Zekeriyyâ’nın kalemi ise sabit durur suda. “Tamam” derler “İşaret bariz, Meryem senin himayende kalsın bundan sonra!”
Zekeriyyâ Aleyhisselâm Hazreti Meryem’in hâmîsi

BIRAK KALEM YAZSIN
Hazreti Zekeriyyâ’nın maiyetinde yetmiş kişi vardır, gün boyu Tevrât yazarlar.  
Nasipsizin biri gelir  “Sen de yazıyorsun” der, “Yanındakiler de. Bir fark göremiyorum aranızda.” 
Cebrâil aleyhisselâm “Kalemini bırak” der, “O devam eder yazmaya.”
Kalem seri bir şekilde çalışmaya başlar, döndüğünde 12 sûreyi tamamlanmış bulur ki, hiçbir hattat yazamaz o hızla.  

 

MESCİD GÜLÜ
 Zekeriyyâ aleyhisselâm Meryem’i (Radıyallahu anha) alıp evine götürür. Onu ablası (ya da teyzesi) Elîsâ büyütür. Ders okuyabilecek yaşa gelince Beytü’l-Mukaddes içinde yüksekçe bir mekân hazırlar ki, merdivenle çıkılabilir anca. 
Zekeriyyâ aleyhisselâm, günde bir gelir, hem yiyecek getirir hem de dersini öğretir. Yanına başka giren çıkan olmaz. Meryem ibadetten büyük haz alır, hâllere sırlara gark olur zamanla. 
Hazreti Zekeriyyâ bakar bir kış günü yaz meyveleri konmuş odaya. 
- Meryem bunlar nereden geliyor?
Çocuk normal bir şeymiş gibi cevaplar “Rabb’im veriyor!”  
İbn-i Abbâs’a göre (radıyallahü anh) cennetten gelmektedir onlar.  
O günlerde Zekeriyyâ aleyhisselâm 120, hanımı da 97 yaşındadır. Büyük Nebi Hazreti Meryem’in temizlik ve sâfiyetine imrenip Hak tealadan bir evlât ister. Ki, vâris olsun makâmına.
Biliyorsunuz peygamberler mal mülk, dinar dirhem bırakmaz, onların mirası ilim hikmettir.  
Duası kabul olur, müjdeyi bizzat Cebrail aleyhisselâm getirir hatta.
“Allahü teala, Zekeriyyâ aleyhisselâmın, duâsına icâbetle buyurdu ki; “Ey Zekeriyyâ! Biz seni Yahyâ isminde bir oğulla müjdeleriz. Ondan önce bu isimle kimseyi tesmiye kılmadık” (isimlendirmedik) (Meryem Sûresi: 8) 
Allahü teala, dinini onunla ihyâ edeceği için, Yahyâ! 
KARNIMDAKİ
KARNINDAKİNE...

 Annesi, Hazreti Yahyâ’ya hâmile iken, Hazreti Meryem de İsâ aleyhisselâmı taşımaktadır karnında. Bir gün karşılaşırlar Elîsa Hatun; “Meryem sen hamile misin?” diye sorar. 
- Çünkü karnımdakinin karnındakine ta’zîm ettiğini hissediyorum açıkça. Sen ne tarafa gidersen o da dönüyor o tarafa.
Yahyâ aleyhisselâmın, Hazreti İsâ’yı ilk tasdiki budur. Zaten tâbi olacaktır hayatı boyunca.
Müddet tamam olunca, Yahyâ (aleyhisselâm) dünyâya gelir. Aileye saadet getirir. Olgun bir çocuktur, yüzünün nuruyla ev aydınlanır âdeta. 
Bir süre sonra da Hazreti İsâ doğar. 
Meryem Vâlide’miz oğlunu alıp çıkar kavminin karşısına. “Meryem! Sen ne yaptın” derler, “Baban fena bir adam değildi oysa!” 
Tam ona atmak için taş aramaya başlamışlardır ki Hazreti Meryem; Eliyle Hazreti İsâ’yı işâret eder. Bebek fasih cümlelerle konuşunca şaşırıp kalırlar.

ÇAMUR AT İZİ KALSIN
 Ama çeneleri durmaz, “hiç babasız çocuk mu olur” diye konuşurlar aralarında. İblîs dedikodu meclislerini dolaşır Hazreti Zekeriyyâ’ya iftirâ atar. “Yanına girebilen sadece oydu” der, “ne olabilir ki başka?” 
Bunun üzerine İsrâiloğulları ayaklanır Zekeriyyâ aleyhisselâmı aramaya başlarlar. 
Mübarek; olacakları hissetmiştir, uzaklaşmaya çalışır aralarından. Müfteriler peşine düşer, öfkeleri artar.
Zekeriyya aleyhisselâm Beytü’l-Mukaddes yakınlarında bir bahçeye girer. Ağacın biri “Ey Allah’ın peygamberi gel” diye seslenir. Onu gövdesinin içine alıp saklar. 
Zalimler izleri takip ederek ağacın yanına kadar gelirler. Nereye gitmiş olabilir acaba? 
İblîs, insan suretinde gelir. “Ağacı bıçkı ile kesin” diye fısıldar “aradığınız burada!”  
Ağacı biçer, Zekeriyya Aleyhisselamı şehîd ederler. 
Rivâyet edilir ki; Testere mübârek başına değince, canı çok yanar ama ah bile demez, sabreder ıstırabına. 
“Belâların en şiddetlisi, peygamberlere gelir” Hadîs-i şerîf.
 Zekeriyyâ aleyhisselâmın Halep Ulu Cami içinde bir kabri (ya da makamı) var. Halep’e gelenler mutlaka uğrar, feyiz alırlar. Zikirler, tekbirler, yanık sesli hafızlar…  Şeker, şerbet, meyan ikramları, hurmalar, çerezler, pilavlar… 
Renkli huzurlu bir mescittir ancak…
Ancak rejim güçleri ve İranlı militanlar camiyi de türbeyi de yakıp yıktılar. Şu an perişan durumda... 

Düzenleyen:  - Ramazan
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...