Şarkın yıldızı

Şarkın yıldızı

Ramazan Haberleri

O, ana babayı saymayı, hısım akrabayı aramayı, dula, yetime sahip çıkmayı öğütler etrafına… “Gakgo”luk, “Dadaş”lık da budur aslında.

Eğer Elâzığ, Malatya, Erzincan, Bingöl, Erzurum civarında dolaşırsanız, erkek çocuklarının Osmân, Bedrî, Bedreddîn, kızların Bedriye adını aldıklarını göreceksiniz sıklıkla.
Halkımız vefakârdır. Harput’ta yatan bir Allah dostunu yaşatır evlâdının adında. İsterler ki yavruları da onun gibi olsun, yürüsünler yolunda.

İLME İŞTİYÂK
Seyyid Osman Bedreddîn 1858’de Erzurum’da doğar. İlk derslerini Babası Seyyid Selmân Sükûtî’den alıp hâfız olduğunda, dokuz yaşındadır daha. Sonra Erzurum medreselerinde; sarf, nahiv okur. Hoş, talebeliğe devam edecektir hayatı boyunca. Zekidir, girift meseleleri kolay kavrar, dahası aktarabilir halka.

ÜSKÛT!
 Hucurât Sûresi’nin tefsîrini okuduğunda, ibadetlerinin bilmeyerek işleyeceği hatalar sebebiyle silinmesinden korkar  ve çok az konuşmaya başlar. Adı “sessiz”e çıkar arkadaşları arasında.
Hocalarından Mehmed Tâhir Efendi, bir gün “Bak Molla” der, “Sana bildiklerimi de öğrettim, bilmediklerimi de. Sırf senin için çalıştım, bilgime bilgi ekledim çıktım karşına. Ancak ilim açlığını gideremedim.  Sen, benden daha âlim birine git, buralarda heba olma!”

BUHÂRÂ AYAĞINA
 O günlerde Buhârâ Ulu Câmi’de halka vâz ve nasihatte bulunan Seyyid Ahmed Merâmî (rahmetullahi aleyh), ani bir kararla kalkıp gelir Erzurum’a. Sen tut, Hasankale’nin Bevelkasım köyünde imamlığa başla. O günlerde yana yakıla hoca arayan Osmân Bedreddîn, hazretin methini duyar, düşer kapısına.
Henüz câmiden içeri girmiştir ki, Seyyid Hazretleri yetiştirmesi için kendisine işaret edilen gencin bu olduğunu anlar.
Yeter ki gönülden iste, ulemanın önderlerini getirirler ayağına. Hem de Asya’nın öbür ucundan.

GAYRET KUVVET
 Ve dersler başlar, hocası Molla Bedreddîn’in keskin zekâsına, berrak hâfızasına hayran olur.  Arzuludur, uykusundan feragat eder, vazifelerini sektirmeden yapar. Allah çalışanı sever.  “El-Kâsibü Habîbullah”
Osmân Bedreddîn, her gün Erzurum’dan Bevelkasım köyüne gidip dönmektedir. Yola geceden çıkar, sabah namazını Alvar’da kılıp, koşar hocasına. Yaz, kış, yağmur, çamur, fırtına…
Bir kış günü Nebî Çayı dolaylarında şiddetli tipiye yakalanır. Ne tarafa gittiğini bilemez, çaresiz kalır. Yapacak şey yoktur, oturur Allahü tealaya sığınır. Görelim neyler Mevlâ?

HİMMET, ŞERBET, HURMA…
 Bir atlı çıkagelir, kırbasından şerbet içirir, dağarcığından hurma verir. “Hocana benden selâm söyle” der,  çok güzel duâlar eder ona. Baksa ki mescidin kapısında.
Seyyid Hazretleri “Sen, Hızır aleyhisselâmın himmetine kavuşmuşsun” der,  “Var git, kendine bir mürşid ara!”

VATAN SEVGİSİ
 O günlerde doksan üç harbi başlamış, Ruslar Azîziye tabyalarını ele geçirmiştir silâh zoruyla.
Osmân Bedreddîn hazretleri, kendini kıyama hazırlanan halkın arasında bulur. Erzurum mahallelerinde gümbür gümbür davullar çalınmakta, halk cihada çağrılmaktadır. Tanyeri ağarırken Ayaz Paşa Camii minâresinden öyle bir sabah ezanı okunur ki, coşku, müjde, ne ararsanız vardır tonunda. Dağ, taş, o sesle yankılanır, Nene Hatunlar satırını kapar, şehadete koşarlar. Evler sokağa, sokaklar caddelere akar ve kalabalık bir anda tabyalara dayanıp Moskof’u boğar.
Osmân Bedreddîn’in silâhı yoktur, ancak attığı taşlar mermi olur adeta. Nasıl Hazreti Dâvûd, taşını Câlût’un beynine çaktıysa, onun attıkları da bir düşman yıkar her defasında.

İMAM EFENDİ!
 Zaferi müteakip Gazi Ahmed Muhtar Paşa sorar: “O sabah ezanını okuyan kimdi?”
Bulup getirir, çıkarırlar karşısına. “Bizim senin gibi bir tabur imamına ihtiyacımız var, hemen başla!”
İşte “İmam Efendi” diye tanınır o günden sonra.

NASİBİNDİR GEZDİREN…
 Onun vazifeli olduğu tabur, Doğu Anadolu’yu dolaşır. Bu sayede Seyyid Tâhâ-yı Hakkâri’nin oğlu Ubeydullah ile Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî halifelerinden Şeyh Muhammed Kufrevî ile, Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi ve Terzi Baba adıyla ma’ruf Şeyh Hayyât Vehbî hazretlerinin talebelerinden Hacı Fehmî Efendi ile sohbet şansı yakalar. (Rahmetullahi aleyhim ecmaîn)

ARAYAN BULUR
Ve tabur dönüp dolaşır gelir Diyarbakır’a. O günlerde Palu’da Seyyid Mahmûd Sâminî hazretleri ile tanışır ve yön verir hayatına.        
İmam Efendi onun sohbetlerine bayılır… Ah bir de tütün kullanıyor olmasa.
O eşiği de aşar, “kusur değil huzur” araması gerektiğini öğretirler kibarca. Sâminî hazretlerinin dergâhında arınır pişer, olur elhamdülillah! Hem sadece 18 gün zarfında.

MA’MÛRATÜ’L-AZÎZ
 Tabur daha sonra Çemişgezek’e intikal eder. O, civarı köy köy gezer, ders okutur, sohbetler yapar. İlme, marifete ve feyze susayan taliplerin ellerinden tutar.
Tekaüt olunca Harput’a yerleşir, temiz Anadolu çocuklarını ağırlar dergâhında.
Dile kolay 200 bin kişi istikâmet bulur kapısında.

HOCAMIN BEREKETİ
 Kendisine sorarsanız “hocamın bereketi” deyip geçecek, Sâminî Hazretlerinden söz açacaktır mutlaka.
Sâminî hazretleri de “karşılaştığımız güzellikler” diyesidir, “hep Seyyid Ali Septi Hazretlerinin hatırına!”
Ali Septî Hazretleri de Şam meşâyıhından Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin (rahmetulllahi aleyh) halifesidir. Âşıktır hocasına.
İşte böyle böyle tamamlanır halka…
Abdullah-ı Dehlevî, Mazhar-ı Cân-ı Cânân, Seyyid Nûr Muhammed Bedâyûnî, Seyfeddîn Fârûkî, Muhammed Masûm ve İmâm-ı Rabbânî…
Altın Silsile Şâh-ı Nakşibend ile taçlanacak, Selmân-ı Fârisî ve Hazreti Ebûbekir ile ulaşacaktır kaynağa.
Ve pınarın başında aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz, Muhammed Mustafâ!

HARPUT KRİTERLERİ…
 Harput, Anadolu’yu mayalayan büyüklerle dolu. Beyzâde Efendi, Arab Baba, Ankuzu Baba, Seyyid Ahmed Çapakçuri, Murat Baba, Ömer Hüdayi, Hacı Tevfik Efendi ve Fatih Ahmed Baba...
Hepsi de ana-babayı saymayı, akrabayı aramayı, dula, yetime sahip çıkmayı, kul ve hayvan hakkından korkmayı, vatanı ve vatandaşı sevmeyi, affetmeyi, hoş görmeyi, elif gibi doğru olmayı, helâl yemeyi öğütler etrafına.
“Gakgo”luk, “Dadaş”lık da budur aslında.
İnanın Türkiye’mizin önü açık, eğer gençlerimiz bu büyükleri tanır ve onlar gibi olmaya çalışırlarsa…
 NOT: Bu yazı Prof. Dr. Ramazan Ayvallı ile araştırmacı Ahmed Yazıcı’nın “Şarkın Üç Parlak Yıldızı ve Hocaları” adlı çalışmasından derlenmiştir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...