Dibini aydınlatan mumlar!

Dibini aydınlatan mumlar!

Ramazan Haberleri

Medine’ye gelen sefirler ekseri İslâm’la şereflenir, yurtlarına dönünce birer muvahhid, mübelliğ, mücahid olurlar.

“Bir gün Mescid-i şerîfte Fahr-i âlem Efendimizle oturuyorduk. Kapıdan biri girdi, devesini çökertti. Dönüp sordu “Muhammed hanginizdir?”
Eshâbı kiram işaret etti, “Şu ak benizli.”
Bunun üzerine ziyaretçi “Ey Abdü’l-Muttalib’in oğlu” dedi, “sana bir sualim var. Yalnız sert ve çetin soracağım; lütfen incinmeyin bana!”
- Çekinme sor, hatırına ne geliyorsa.
- Rabb’in ve senden evvel gelenlerin Rabbi için doğru söyle! Hak teala hazretleri seni bütün insanoğullarına peygamber olarak gönderdi mi?
- Vallahi, evet.
Yine Hak teala hazretleri üzerine and verip “Ramazan ayı oruç tutulmasını emretti mi?”
- Vallahi, evet!
Ondan sonra yine and verip “Hak teala sana zenginlerden zekât alıp, fakirlere taksim etmeyi emretti mi?”
- Vallahi, evet!
- Peki Hak teala hazretleri sana emretti mi ki, yalnız kendisine ibadet edilsin ve atalarımızın taptığı putlar giderilsin?
- Vallahi, evet!
O zat imana geldi ve “ben, Benî Sâ’d’dan Zımâm bin Salebe’yim. Şimdi gidip kavmimi İslâm’a da’vet edeceğim” dedi. (Enes bin Mâlik radıyallahü anh)

KANAAT SAHİBİ
Necîb kabilesinden gelen elçiler on üç kişidir. Mallarının zekâtını da getirmişlerdir yanlarında. Fahr-i âlem çok memnun olur “Ya Bilâl! Misafirlerimize bir ziyafet verelim” buyururlar.
Resûlullah Efendimize veda etmeye geldiklerinde yine Hazret-i Bilâl’e emreder; ziyadesi ile ikramda bulunurlar.
Sonra sual ederler “arkadaşınız kaldı mı başka?”
- Bir genç daha var, bekliyor yüklerimizin başında.
Onu da da’vet ederler. Delikanlı Efendimizin yanına gelir ve “Ya Resûlallah” der, “yoldaşlarımın hepsi İslam’a rağbet edicidir. Fakat ben daha fazlasına talibim. İsterim ki Hak tealadan benim için mağfiret ve rahmet dileyesin. Bana kalp zenginliği versin.
Hak teala hazretleri, Fahr-i âlem’in duası bereketiyle onu malik eyler kenz-i lâ-yüfnâ’ya (tükenmez hazinelere)
Hicretin onuncu yılında içlerinden birkaçı Minâ’da Peygamber Efendimizle buluşurlar. Fahr-i âlem o yiğidin ahvalini sorar.
- Ya Resûlallah! Biz onun gibi kanaat ehli görmedik. Dünya paylaşılsa dönüp de bakmaz.

YAŞI KÜÇÜK AMA...
Ebû Nu’man babasından nakleder: “Kavmim Benî Sa’d Hüzeym taifesinden birkaç kişi ile Resûlullah hazretlerine elçi gittik. Medine civarında bir yere konduk, Mescid-i şerîfte ezan okundu. Bir tarafta durduk bekledik, halk ile namaza girmedik. Tâ ki Fahr-i âlem hazretleriyle buluşup İslam üzere biat edinceye kadar da girmeyecektik. Dönüp menzilimize geldik. Resûlullah Efendimiz, arkamızdan adam gönderip bizi da’vet etti. Küçük bir hizmetkârımız vardı, onu da aldık, huzura vardık. O bizden ileri varıp bîat eyledi.
“Ya Resûlallah! Bu bizim en küçüğümüz, hizmetkârımızdır”.
Fahr-i âlem hazretleri “Kavmin küçüğü hizmetkâr olur” dedi ve ona “Bârekâllahu aleyke” diye dua eyledi, üstümüze emîr tayin etti.
Vallahi o genç duanın bereketiyle hepimizden âlim oldu. Kur’ân-ı kerîmi çok iyi bilirdi. Hak teala bütün tâifeye İslam’ı nasip eyledi.

RAHMET-İ İLAHİ
Resûlullah hazretleri Tebük Gazâsı’ndan döndüğünde Beni Fezâre kabilesinden 10 kişilik bir elçi heyeti gelir. Liderleri Hârice bin Hısn ve Harrâ’ bin Kays kıtlık ve kuraklıktan söz açar Efendimizden dua talebinde bulunurlar.
Fahr-i âlem, minbere çıkıp dua eder. Hak teala bereketli yağmurlar ihsan eyler onlara.

BU NASIL LEZZET?
Yemen diyarından gelen Behrâ’ kabilesi elçileri on üç kişidir. Mikdad (radıyallahü anh) tarafından ağırlanırlar. Hepsi doyuncaya kadar yer, Hazreti Mikdad kalan yemeği Resûl-i Ekrem’e yollar. Efendimiz üzerinden azıcık alır, kaldırırlar.
Elçiler birkaç gün daha kalmaya niyetlenir. Efendimiz yemek kabını tekrar Hazreti Mikdad’a yollar. Yemek öylesine lezzetlenmiş, bereketlenmiştir ki yer yer bitiremez, tadına doyamazlar. Bu nasıl bir taam diye hayran kalırlar.
Mikdad (radıyallahü anh) olanları anlatınca seve seve iman ederler. Emir ve yasakları bizzat Efendimizden öğrenir, katılırlar halkaya.

HİDAYET ALLAH’TAN
Üzre kabilesinden de on iki kişilik bir heyet gelir. Önderleri Hamza bin Nu’man da vardır aralarında. Fahr-i Âlem onlara izzet ve ikramda bulunur, Müslüman olur, dönerler Yemen diyarına.
Yemen’den Beliyy halkından da birkaç kişi gelip İslâm’a girer ki Arabistan Yarımadasının taa öbür ucundandırlar. Fahr-i âlem “Elhamdü lillâhi’llezî hedâküm lil-İslâm” (Sizi İslâm’a yönelten Allah’a hamdolsun) buyururlar.

ŞEHİT MELİK
Şam diyarında Maân mevkiinde hükümran olan Rum meliki Ferve bin Amr elini vicdanına koyup iman edenlerden biridir. Resûlullah Efendimize gizlice bir elçi yollar ve Müslüman olduğunu açıklar. Hediye olarak sevimli bir ak katır gönderir hatta.
Ancak Rumlar bunu öğrenir ayaklanırlar. Ferve’yi bir su kenarında ağaca asar, palalarla paralarlar. Derecesi âlâ ola.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...