Gelmezsen benden al

Gelmezsen benden al

Ramazan Haberleri

Târik bin Abdullah anlatır: “Zü’l-Mecâz pazarında duruyordum. Karşıdan bir kimse geldi; “Ey Âdemoğulları! Kelimeişehadet getirin, felâh bulun” diye çağırıyor, biri de arkasından taşlar atıp “Sakın o yalancının sözüne uymayın” diyordu.

Sordum kim bunlar?
- Öndeki benî Hâşim’dendir. Peygamberlik iddiasında.
- Ya o taş atan?
- O da amcası Abdü’l-Uzzâ. (Sonra adı Ebû Leheb - Ateş Babası- olacak)
Aradan yıllar geçti, Medine’ye yollanmıştık. Niyetimiz hurma almaktı. Şehre yaklaşınca durduk, soluklandık. Üstümüze çeki düzen veriyorduk ki biri geldi, selâm verdi. “Nereden?”
- Rebze’den.
- Hayrola?
- Hurma alacağız, kısmet olursa.
Kızıl tüylü bir deveyi gösterip sordu: “Bunu satar mısınız bana?”
-Şu kadar ölçek hurma verirsen niye olmasın. Ticarete geldik sonunda.
Devenin yularından tuttu ve yürüdü gitti. Bahçeler arasında kayboluverdi.
Eyvah dedik, güzelim deveyi kaybettik. Nerede bulursun bir daha.
Kafilede bir hanım vardı; “Devene kefilim” dedi, “sen hiç öyle temiz bir sima gördün mü hayatında? Eminim gelecek meraklanma.
-Ya dönmezse?
-Bedelini ben öderim sana!
Nitekim o şahıs birazdan geldi. Konuşulan miktar hurmayı da ayırmış bir kenara. Gidip baktık, hatta bir miktar daha fazla.
Bilahare şehre girdik. Mescidin önünden geçiyorduk, içeride yine onu gördük. Minberde hutbe okuyordu “Sadaka verin. Zira yukarıda olan el aşağıdakinden hayırlıdır” diyordu Müslümanlara.
O zaman hatırladım “Zü’l-Mecâz pazarında karşılaşmıştım onunla.”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...