Psikiyatrinin asırlık çınarı

Psikiyatrinin asırlık çınarı

SAĞLIK Haberleri

Altmış sekiz senelik doktor, elli sekiz yıllık psikiyatrist Prof. Dr. Özcan Köknel, hayatını anlatan kitapta günümüz insanının ruh sağlığına ayna tutuyor...

ZİYNETİ KOCABIYIK

Koca çınar deyince benim aklıma ulu, güçlü, kökleriyle bulunduğu toprağa tutunmuş, gölgesinde başka canlıların serinlediği kocaman, yemyeşil bir ağaç geliyor. İşte bu yüzden Prof. Dr. Özcan Köknel’i “koca çınar”a benzetiyorum. Bugün Allah uzun ömür versin, 91 yaşında. Türk psikiyatrisinin yaşayan bilgesi, hocaların hocası… Türk Psikiyatri Derneğinin kurucusu ve ilk başkanı… Günümüzde ve onun öncesindeki yüzlerce psikiyatristin yetişmesinde büyük emeği var. Sadece binlerce insana şifa olmakla kalmayıp toplumsal ruh sağlığına da ayna tutmayı başarmış bir isim. Milletine ve ülkesine âşık. Daha lise yıllarında tercihini bir Amerikan lisesinde okumak yerine köklü bir Türk eğitim kurumunda okumaktan yana yapmış. Sonrasında da yurt dışından gelen bütün teklifleri geri çevirerek milletine faydalı olmaya çalışmış. 1990-95 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanlığını yapmış. 68 yıllık doktor, 58 yıllık psikiyatrist…  
Samsun Alaçam’da öğretmen bir anne babanın tek çocuğu olarak dünyaya gelen Köknel’in İstanbul’a oradan da Türk psikiyatrisine uzanan yolculuğu, hem Türkiye’nin hem de toplumsal ruh sağlığının tarihçesi gibi. Bu yolculuğu gazeteci Mert İnan kaleme aldı. Mert İnan ve Prof. Dr. Özcan Köknel, baş başa verdiler ve yaklaşık bir sene süren uzun bir röportaj yaptılar. Bir yıla sığan “bir asır”ı da “Bilgenin Aynası” adını verdikleri bir kitapla okuyucuya sundular. Ne mi var kitapta? Prof. Dr. Köknel’in çocukluğundan günümüze kadar hayat hikâyesinin içine geçmiş Türkiye… Ancak kitapta kaleme alınanlar sadece halk sağlığı ve bilime adanmış bir hayatın hikâyesi değil elbette. Meslek hayatı boyunca on binlerce insanın derdine derman olmuş, ruhlarına dokunmuş, kitaplarıyla, gazete yazılarıyla ışık tutmuş bir hekimin, 90 yılın süzgecinden geçirdiği nasihatlerini ve günümüz Türkiye’sini de buluyoruz.

Psikiyatrinin asırlık çınarı

KİTAP BANA BENİ HATIRLATTI
Biz de bu kitaptan yola çıkarak Türk psikiyatrisinin duayeni ile günümüz insanının ruh sağlığını konuştuk. Biraz zor yürüyor, biraz daha az görüyor ancak yaşayan bir tarih gibi… İstanbul Nişantaşı’ndaki evinde yaptığımız ve eşi Ülkü Hanım’ın da bulunduğu röportajda ilk sorum “Bugüne kadar çok yüzlerce makale, onlarca kitap ve gazete yazısı yazdınız ilk defa kendi hayatınızın kaleme alınmasına izin verdiniz. Nereden çıktı bu fikir?” oldu.  Cevap son derece net ama mütevazıydı: “Mert teklif etti. Uzun yıllar gazetelerde yazı yazdım oradan da beni biliyor olabilir. Birlikte bütün hayatımı gözden geçirdik. Bana beni hatırlattı. Uzun zamandır çalışamıyorum, yazamıyorum. Bu kitapla sağlıklı mutlu kişiler yetiştirmek, gençleri topluma hazırlamak için ailelere ışık olmak isterim” dedi. Buyurun konuştuklarımızdan satırlar…

Psikiyatrinin asırlık çınarı

BİR PSİKİYATRİATİN MUTLULUK REÇETESİ
¥ Mutluluğun tarifini yapmak mümkün mü?
Mutluluğun tek bir tarifi yok. Her yaşa, kişiye ve konuma göre değişir. Bir ortaokul öğrencisi gireceği sınavı başarı ile geçmekten, lise öğrencisi üniversite imtihanını kazanmaktan, bir memur maaşına zam yapılmasından mutluluk duyabilir. Bir insanın mutlu olması, yalnızca sevindirici olaylardan değil, aynı zamanda bazı üzüntüleri aşarak memnuniyet duyma hâlidir. Günlük hayatımızda stres her zaman var olacak.
Mutlu olmak için çaba gerekiyor. Kimse yattığı yerden iyi hissedemez. İnsanın duygu dünyasında ilginin, sevginin, neşenin, sevincin olmaması kötü hissettirir. Ancak, her şeyinizi kaybetseniz bile umudunuzu asla kaybetmemelisiniz.

¥ Sizin tavsiyeleriniz neler?
>> Kendi gücünüzü bilin. Beden ve ruh gücünüzü iyi bilir, akıl düzlemi içinde kullanırsanız problemleri aşarsınız.
>> Bugünün işini yarına bırakmayın.
>> Hatalarınızı görün, başarısızlıktan ders çıkarın. Sakin olun.
>> Başkalarına ve kendinize güvenin.
>> Zamanın tutsağı olmayın. ‘Hayır’ demeyi bilin. Zamanın baskısından kurtulun.
>> Korkuyla davranmanın bedeli ağırdır.
>> Olaylara tarafsız olarak bakmaya çalışın.
>> Doğru, güzel, iyi, olumlu davranışlarınızın ödülleneceğini beklemeyin.
>> Neyi değiştireceğinizi düşünün. Unutmayın ki, tüm insanlar kendilerini üstün görürler çünkü her insanın buna ihtiyacı vardır.
>>  İnsanları sözleriyle değil, davranışları ve tutumlarıyla değerlendirin.
>> Gizli düşmanlık, kin duyguları beslemeyin.

YARIŞMALAR BİLE ŞİDDETİ KÖRÜKLÜYOR
¥ Mesleğe ilk başladığınız yıllara oranla günümüzü değerlendirirseniz kişisel ve toplumsal ruhsal problemler arttı mı?
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre toplum içinde ruh sağlığı tamamen yerinde olan kişilerin oranı yüzde 40-45. Ruh sağlığı problemi olan ancak hasta olmayanların oranı da yüzde 30-40 civarında. Doktorun ‘hasta’ teşhisini koyduğu kişilerin oranı da yüzde 20 civarında. Bu oranlar tüm zamanlar ve dünyanın bütün ülkeleri için aynıdır. Bu rakamlar içinde sadece hasta olmayan ancak ruhsal sıkıntıları olan kişilerin oranı değişiyor. Bir de korku, kaygı, depresyon gibi bu problemlerin tipi. Üzülerek belirtiyorum ki, Türkiye ruh sağlığı bozuk bir ülke. Günümüzde insanlar kendilerini yetersiz hissediyorlar.  Yalnızlık ve çaresizlik metropol insanının yeni sıkıntısı.

¥ Şiddet eğilimi geçtiğimiz dönemlere göre arttı mı sizce de?
Türkiye’de şiddet, bir dil hâline geldi. Dil, kavramların toplum tarafından aktarılmasıdır. Kavramları birer sözcük olarak kullansak bile arkasına koyduğumuz duygular, daha öfkeli, daha kızgın veya saldırgan olmamıza yol açabiliriz. Kitle iletişim araçlarında birinin bağırıp çağırarak konuşması, özellikle çocukları, gençleri ve ruhsal problemleri olan kişileri etkiliyor. Tamamen sağlıklı olan kişiler kendilerini koruyabilir ama o sözünü ettiğimiz o yüzde 30-40 ve çocuklar koruyamıyor. Bilinçaltına ‘Demek ki benim de böyle davranmam, bağırıp çağırmam gerek” diye yerleşiyor. Sonuçta aile içi şiddet, çocuğa şiddet, kadına şiddet, trafikte şiddet, cinayetler ortaya çıkıyor. Herkes birbirine bağırıyor. Özellikle televizyonlarda yemek programlarında bile şiddet reyting yapıyor. Şiddet dili öfkeyi tetikler. Şiddet dili en çok çocukları etkiliyor, aile içi şiddete, hayvana yapılan şiddete kadar gidiyor.

Psikiyatrinin asırlık çınarı

SOSYAL MEDYA SOSYAL HAYATA DARBE VURUYOR
¥ Siz bağımlılıklarla ilgili Türkiye’de çalışmalar yapan ve bu konuya katkıları olan bir kişisiniz. Günümüz bağımlılıklarından biri de sosyal medya. Bu bağımlılık, kişinin ruh sağlığını nasıl etkiliyor?
Sürekli sosyal medyada paylaşımda bulunan kişiler, sağlıklı bir ruh hâli içinde değiller. Bu, özellikle büyükşehir insana has bir davranış. Çünkü kendilerini yalnız hissediyorlar. Sosyal medyanın aşırı kullanımı da insanları toplumdan uzaklaştıran kötü bir alışkanlık hâline geldi. Bağımlılığın en önemli sebeplerinden biri de kişilerin kendilerini sosyal statü, maddi imkân farkı olmadan diğer bütün kullanıcılarla eşit ifade edebiliyor olduklarını düşünmeleri. Sanal âlemde ne kadar uzun süre kalırlarsa hayattan o denli kopuyorlar.  Bağımlılarda uzun vadede depresyon, öz güven azlığı, suçluluk hissi, umutsuzluk gibi başka ruhsal problemler ortaya çıkıyor.

ÇOCUK KORKUYLA BÜYÜMEMELİ
¥ Türkiye’deki ailelerin kendi korkularını çocuklarına yansıttığını düşünüyor musunuz?
Çocuklar için güvenli alanları oluşturmak biz yetişkinlerin görevi. Ancak bir süre sonra aileler bir süre sonra tehlikesiz yerlerde bile çocuklarını gözlerinin önünden ayırmamaya, çocuğu evden çıkarmamaya başlıyor. Aşırı endişe çocuğa geçiyor. Aileler içlerindeki korkuları çocuklarına yönlendiriyor. Oysa çocukların başına sadece sokakta kötü şeyler gelmez. Çocuk hayatı hayatın içinde öğrenmelidir.

ANTİDEPRESAN KULLANIMI ARTTI MI?
¥ Türkiye’ye modern manada psikofarmakolojiyi getiren kişisiniz. Fısıltı gazetesinde şöyle bir şey vardır:  ‘Türkiye’de aşırı oranda tüketiliyor” denir. Katılıyor musunuz bu görüşe?
Antidepresan kullanımı son beş yılda yüzde 27 arttı. Bu artışın önemli sebebi internet, sosyal medya ya da kulaktan dolma bilgilerle antidepresan kullanımı. Günlük hayatta biraz sıkılan, tedirgin olan, kafasına fazla takan danışanlara çok hafif dozlarda ilaç reçete edilebilir. Ancak gelişigüzel ilaç kullanımı kesinlikle doğru değil. Öte yandan  intiharın eşiğindeki kişiye ‘ilaçsız tedavi’ dediğiniz noktada hayati tehlikeyi göze almışsınız demektir.

ASLA BÜYÜK HAYAL KURMADIM
¥ Kendiniz için mutluluk reçeteniz nedir?
Hiçbir zaman ümitsizliğe kapıldığımı hatırlamıyorum. Asla üstesinden gelemeyeceğim büyük hayal ve hedeflerin peşinde koşmadım. Üzerine gittiğim her şey, yapabileceğim, çözüme götüreceğim meseleler oldu. Bu sayede aşırı mutsuz, aşırı üzgün hissetmedim. Ne yaşanırsa yaşansın, başıma ne gelirse gelsin, hayata biraz iyimser bakmaya, olayları olumlu tarafından görmeye çalışıyorum. ‘Niçin böyle oldu?’ demek yerine, ‘Nasıl üstesinden gelirim, nasıl çözüm üretebilirim’ düşüncesine odaklanıyorum.

YAŞAM KOÇLARINI KABUL EDEMİYORUM
¥ Günümüzde yaşam koçu diye bir meslek çıktı. Eski bir psikiyatrist olarak bu kavramı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben eski bir hekimim. Bazı şeyleri benim kabul etmem güç olabilir ama bence hekimler ve psikologlar dışındaki kişilerin, kişilerin ruhsal problemleri, kendisiyle ve başkalarıyla olan ilişkilerine karışmaması onlara yardımcı olmak adına yönlendirmemesi gerekir. Bu, aynı zamanda kişilik haklarına da ters gelen bir durum.  Aklı, zekası, eğitimi yerinde olan kişilere ne yapacağını söylemek hoşgörüyle karşılanabilecek bir durum değil. Belki beni eski kafalı olarak görecekler ama yaşam koçlarını kabul edemem.

HER DEĞERLİ ŞEY GİBİ SEVGİ DE EMEK İSTER
Ülkü Hanım, Prof. Dr. Özcan Köknel’in 52 senelik hayat arkadaşı. Sanat tarihi eğitimi gören Ülkü Hanım, 18 yıl öğretmenlik yapmış. Prof. Dr. Köknel, mesleki başarısını düzenli aile hayatına bağlıyor. Ülkü Köknel, mutlu evliliğin sırrını ilgi,  sevgi ve saygı olarak tarif ediyor ve ekliyor: Biz her şartta birlikteliğimiz için ortak çaba harcadık. Her değerli şey gibi sevgi de emek istiyor.

Psikiyatrinin asırlık çınarı

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...