Left
Lamba

HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__
Lamba
Right

Darbe Komisyonu, Aydın Doğan'ı dinledi

/ Kaynak: İHA
- Güncelleme:
Darbe Komisyonu, Aydın Doğan'ı dinledi

GÜNDEM Haberleri  / İHA

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan 28 Şubat-27 Nisan Alt Komisyonu, Doğan Medya Grubu Onursal Başkanı Aydın Doğan'ı dinledi. Doğan, 28 Şubat'ta hiçbir manşetlerine askerlerin dahli olmadığını belirterek, "Biz fotoğrafı çekip halkın önüne koyarız, yorumu halk yapar. Eğer siyasiler muktedir olurlarsa, o iktidar demokrasi dışı güçlere karşı dik durursa, nitekim 27 Nisan'da hükümet dik durdu. Durmasa daha çok üzerine gelinirdi. Hükümet dik durduğu için bir daha darbe tehlikesi olmadı" dedi.

nbsp; nbsp;TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan 28 Şubat-27 Nisan Alt Komisyonu, Doğan Medya Grubu Onursal Başkanı Aydın Doğan'ı dinledi. nbsp; nbsp;
nbsp; Doğan, Komisyon üyelerinin sorularını yanıtlamadan önce genel bir değerlendire yaptı. nbsp; Medyanın demokrasilerin vazgeçilmez bir unsuru olduğunu belirten Doğan, "Bir ülkede özgür medya yoksa o ülkede demokrasi yoktur. Demokrasi yoksa özgür medya da yoktur. Demokrasi ve medyayı birbirini destekleyen, tamamlan iki ayrı unsur olarak görüyorum" dedi. nbsp;

CİNER VE KARAMEHMET DE DİNLENDİ

DİNÇ BİLGİN'DEN ÖZELEŞTİRİ

nbsp; Türkiye'de 1946'da çok partili döneme geçilmesinden itibaren siyasi partiler ve medya arasında çekişmeler olduğunu ifade eden Doğan, Milliyet gazetesinin 12 Eylül'de sorgu sual yapılmadan 15 gün kapatıldığını, yine o dönemde Hürriyet gazetesinin de bir süre kapatıldığını söyledi. Kendisinin de tehditler aldığını, gazetesinin kurşunlandığını belirten Doğan, "Ekonomik bağımsızlığı olmayan bir yayın grubu, haber bağımsızlığına sahip değildir. Dünyada iki tip yayın grubu var. Bazıları bir hükümetin, fikrin bir davanın, yanlısıdır, bazıları da bağımsızdır. Biz bağımsız gazeteci olmayı seçtik, öyle olmaya çalıştık. Bu yüzden de mesleğe başladığım 1979'dan bu yana hiçbir siyasi parti ile uzun vadeli dostluk içerisinde olmadık. Muhalefetten de, iktidardan da eleştiriler aldık. Tarafsız yayınladığımız haberler bazen iktidarı, bazen muhalefeti rahatsız etti" dedi. nbsp;
nbsp; Refah-Yol hükümetinden sonra kurulan kabinede bakan olan Yaşar Okuyan'ın 'Aydın Doğan bana 'Sen niye bu İş Güvencesi Yasası'yla uğraşıyorsun' dediği yönündeki açıklamasının hatırlatılması üzerine ise Doğan, "O gün yanılmıyorsam eşinin Tepebaşı'ndaki otelde bir resim sergisi olduğunu, ilgi göstermemizi istedi. Ben de arkadaşlara 'sergi ile ilgilenin', 'haber yapın' dedim. Yaşar Bey iş yasasını sordu. 'Niye uğraşıyorsun' demedim. 'İş olmayan bir memlekette İş Güvencesi Yasası çıkartmaya çalışıyorsun, hayırlısı olsun' dedim. Benden çıktıktan sonra maalesef televizyonda 'Yasadan dolayı beni tehdit etti' dedi. Maalesef söylediklerimi istismar etti, hala da Yaşar Bey'e kırgınım" diye konuştu. nbsp; nbsp;
nbsp; Beyaz TV'de Med Cezir programına bağlanıp '28 Şubat'ta MİT ve emniyet bizi kullanmış olabilir' dediğinin anımsatılması ve MİT ile emniyetin gerçekten kendilerini kullanıp kullanmadığının sorulması üzerine Aydın Doğan, "Olay nasıldı hatırlamıyorum ama sanırım Fadime Şahin olayıyla gündeme geldi. Ben medyayı emniyet de, MİT de, hatta pek çok haber kaynağı da kullanmış olabilir' dedim. Fadime Şahin olayının nereden alındığını sordum, gazeteciler polis telsizinden duymuş. 'Bizi nbsp;kullanmıştır' diye spesifik bir konu söylemedim. 'Belki bizi kullanmış olabilirler' dedim. Hala basını kullandığı oluyor. Basın da dikkat ediyor ama eğer yayıncılık yapıyorsanız haber kaynakları ile de ilişki içerisinde olmak zorundasınız. Kamudan gelen haberleri çok incelemezler. MİT'in, polisin tarafsız olduğunu kabul ederler. Beyaz TV'de söylediğim budur. Beyaz TV'ye de bu konu ile ilgili bağlanmadım" şeklinde konuştu. nbsp;
nbsp; nbsp;
nbsp; "BAŞBAKAN İLE MEDENİ İLİŞKİLER İÇİNDEYİZ" nbsp;
nbsp; Aydın Doğan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile aralarının nasıl olduğunun sorulması üzerine de, "Gayet iyi. Aramızda bir dostluk, samimiyet, arkadaşlık ilişkisi yok. Ama medeni ilişkiler içindeyiz. Kendisini görünce gerekli saygıyı gösteririm, o da hal hatır eder. Eğer Başbakana gidecek bir meselem olursa giderim. Bundan birkaç yıl evvel kamuoyuna yansıyan sertlikler şu anda yok" dedi. nbsp;
nbsp; Bir başka soru üzerine Tansu Çiller ile siyasi bir kavga yapmadığını anlatan Aydın Doğan, "Tansu Hanım bizi isim vererek, itham etti. Dedi ki; 'Doğan Grubu Erzurum'da mahkemeyi ayarladı, uydurma haber yayınladı'. Ben de telefonda, 'Bizi itham ediyorsunuz. Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz?' dediğimde Tansu Hanım da 'Sen kartelsin' falan dedi, tartışma oldu. Keşke olmasaydı, kavgalarımızın temelinde bu tür şeyler yatmaktadır. Refah-Yol döneminde Tansu Hanım, Sultanahmet Meydanı'nda 'Doğan Grubu'nun cebine 2 milyon dolar koydum' dedi. Ben şaşırdım. Mahkemeye verdim ve 26 milyon para kazandım. Tansu Hanım daha sonra bir sohbette bana 'Canımı yaktın' dedi. 'Siz de benim çok canımı yaktınız' dedim. Siyasetçiler bize kızdıklarında 'Biz seçilmişleriz, siz mi yöneteceksiniz' diyorlar. Tabi ki seçilmişler yönetecek. Seçilmişlere fevkalade saygılıyım. Muhtar seçilmek bile zordur. Tansu Hanım'la da hiçbir kavgam, bir siyasi meydan okuma adına olmamıştır. İtham ettiği için kendisinin karşısında konuştum" diye konuştu. nbsp; nbsp;
nbsp; nbsp;
nbsp; "EMİN ÇÖLAŞAN, YÖNETİLEMEZ HALE GELMİŞTİ" nbsp;
nbsp; Yayın grubu içindeki bazı yazarların işten kovulmasında siyasi iktidarın bir telkini olup olmadığının sorulması üzerine Doğan, bu konuda ilk akla gelen isimlerin Emin Çölaşan ve Bekir Coşun olduğunu belirterek, Çölaşan'ı kovmasında hiçbir siyasi partinin telkini olmadığını söyledi. nbsp;Emin Çölaşan'ı kendisinin kovduğunu belirten Doğan, "Emin yönetilemez hale gelmişti. Emin 'Bu gazetenin sahibinin gücü bana yetmez' diyordu. Takıntıyı meslek haline getirmişti. 'İ Melih', 'İ Melih' diyerek her yazısında 10 bin dolar ceza ödemeye başlamıştım. 'Emin takıntıyı bırak, kampanya açmayı bırak' dediğimde de 'Hükümetin aleyhine yazmayayım mı?' dedi. Ben de ağzıma geleni söyledim. Ben sana 'hükümet aleyhinde yazma' demiyorum, burası babanın çiftliği değil' dedim. Emin'i ben çıkardım, çıkarttığıma da hiç pişman değilim. Şimdi de benim aleyhime yazıyor" dedi. nbsp; nbsp;
nbsp; Bekir Coşkun'un ayrılması ile ilgili de konuşan Doğan, "Bekir'e hakkımı helal etmiyorum. Bekir'in gitmemesi için çok uğraştım. 'Gel sana İstanbul'da daire alalım' dedim. Emin her defasında bizden götürdü. Bekir öyle bir şey de yapmadı. Çünkü Bekir'e çok para vermişler. Gazetelerden insanlar ayrılır, giderler gelirler. Bana hiçbir siyasi iktidar ne Turgut Özal ne Süleyman Demirel ne de askerler 'bunları işten atacaksın' demedi. Sadece telkinde bulundukları olmuştur. 'Bekir'e git' demedim" ifadelerini kullandı. nbsp; nbsp;
nbsp; Doğan, Tufan Türenç'in halen yazı işyeri müdürü olarak görev yaptığını, Ferai Tınç'ın kendi arzusuyla ayrıldığını, Rahmi Turan'ın ayrılmasında da siyasi bir yön olmadığını söyledi. nbsp; nbsp; nbsp;
nbsp; Hükümetlere verdikleri destekle aynı dönemde alınan ihalelerin ilgisinin sorulması üzerine Doğan, 28 Şubat döneminde hiçbir ihale almadığını söyledi. POAŞ'ın televizyonda da yayınlanan açık artırmaya çıkartıldığını, Koç ve Şahenk grubu ile kendi grubunun sona kaldığını ve ihaleyi 1 milyon 260 milyon dolarla kazandığını söyleyen Doğan, kamu bankalarından hiç para kullanmadığını da söyledi. Aydın Doğan, eski İstanbul Valisi Erol Çakır ve Çevik Bir Paşa ile evinde görüştüğü iddiaları ile ilgili de şunları kaydetti: nbsp;
nbsp; "Erol Çakır'la Çevik Bir'in bizim evde olduğunu samimiyetle hatırlamıyorum ama Çevik Paşa ile 'ailecek görüşür' müydüm. Emekli olduktan sonra görüştüm, olmadan görüştüğümü bilmiyorum. İstanbul'da 1. Ordu komutanları ile mesleğim dolayısıyla Cumhuriyet Bayramları'nda, resepsiyonlarda tanışırdım. Genellikle 1. Ordu'dan gelenler de Genelkurmay'a geldiklerinden Genelkurmaydakilerle tanışırım. Özkök'le, Karadayı ile Başbuğ ile görüşürdüm. Ama bu görüşmenin suç olduğu veya 'bir gazete sahibinin askerlerle görüşemez' diye bir şey olduğunu da kabul ediyorum. Beraber oturdunuz, beraber karar verdiniz. Bunlar şehir efsanesi. Böyle bir şey olamaz." nbsp;
nbsp; nbsp;
nbsp; "MESUT YILMAZ'I DESTEKLEMEDİK" nbsp;
nbsp; Sabah ve ATV'nin eski sahibi Dinç Bilgin'in, 'Biz Tansu Hanımı destekliyorduk, Doğan Grubu Mesut Bey'i destekliyordu' sözlerinin sorulması üzerine de Doğan, "Mesut Bey'i desteklemem diye bir şey yok. Sabah gazetesi, Tansu Hanım'ı desteklemeye başladı ve bizimle de rekabetini sürdürüyordu. Biz Tansu Hanım'a karşıydık, çünkü Tansu Hanım'ın ABD'deki mal varlığını yayınlamıştım. O haberden sonda aramızda hasmane değil ama limoni bir gerilim oldu. Bilgin grubu da daha ziyade Tansu Hanım'ı destekledi. Biz Mesut Bey'i desteklediğimiz için değil, Tansu Hanım'a karşı olduğumuz için Mesut Yılmaz'ın tarafında görüldük" dedi. nbsp;
nbsp; Mesut Yılmaz'dan ihale almadığını da belirten Aydın, "Ben Refah-Yol iktidarı zamanında İstanbul enerji dağıtımını aldım. O dönemde iktidar değişti, Mesut Bey geldi. 1.5 yıl bizi oyaladıktan sonra bu ihaleyi iptal etti. Ben Mesut Bey'den ve kamudan ihale almadım" diye konuştu. nbsp; nbsp;
nbsp; Medya grubu olarak siyaseti dizayn etme iddiasına da Doğan, "Ben siyaseti dizayn etmedim, siyasiler beni kendi yönetimlerine almadıkları için yıpratmaya çalıştılar" karşılığını verdi. nbsp;Siyasetin kendi kendini dizayn edebileceğini belirten Doğan, "28 Şubat döneminde hiçbir zaman bizim 'askerler yönetime el koysun, askerlerden yana olalım' diyemeyiz. Askerler geldiği zaman beni 80 ihtilalinde Recep Ergun Paşa, Bülent Ecevit'in 'Arayış' dergisini çıkarıyorum diye 'hapse atarım' dedi. 'Ben yayınlıyorum, siz yasaklayın' dedim. Askerin olduğu bir rejimde demokrasi olmaz, demokrasinin olmadığı yerde yayın olmaz'. Benim başka işlerim de var ama ana işim yayıncılık. Eğer yayıncılık hakkıyla yapılırsa 'doğru iştir.' Para da kazandırır ama yayıncılık yaparken 'devletten bankadan bir şey götüreyim' derseniz uzun ömürlü olmazsınız. Türk basınında 33-34 yıl kesintisiz gazete sahipliği yapan tek adam benim. Aileden gelmiyorum. Aileden gelenler hiç bu kadar uzun süre kalmadı" diye konuştu. nbsp;
nbsp; nbsp;
nbsp; 28 ŞUBAT MANŞETLERİ nbsp;
nbsp; Aydın Doğan, 28 Şubat'ta hiçbir manşetlerine askerlerin dahli olmadığını belirterek, "Biz fotoğrafı çekip halkın önüne koyarız, yorumu halk yapar. Eğer siyasiler muktedir olurlarsa, o iktidar demokrasi dışı güçlere karşı dik durursa, nitekim 27 Nisan'da hükümet dik durdu. Durmasa daha çok üzerine gelinirdi. Hükümet dik durduğu için bir daha darbe tehlikesi olmadı" dedi. nbsp;
nbsp; Gazete sahiplerinin gazetenin her manşetinden haberdar olmadığını, bazılarını ertesi gün öğrendiğini belirten Doğan, "Benim yüzde 98'inden bilgim vardır ve demokrasi dışı manşetlere izin vermem" dedi. nbsp;
nbsp; nbsp;
nbsp; "BUGÜN OLSA YİNE AYNI MANŞETİ ATARIM" nbsp;
nbsp; Genelkurmay'ın birliklere 130 firmanın ismini göndererek, irticacı oldukları gerekçesiyle alışveriş yapılmamasını emrettiğine ilişkin manşetin sorulması üzerine Aydın Doğan, "Bugün o manşetin kaynağı doğruysa, bugün de yaparım. Eğer doğru bir kaynaktan alındıysa bugün de yaparım" dedi. nbsp;
nbsp; Komisyon Başkanı Nimet Baş'ın Genelkurmay'ın böyle bir liste göndermediğinin mahkeme kararıyla ortaya çıktığını söylemesi üzerine ise Doğan, "Milliyet gazetesinde biri oturacak, bir iç yazışma bulacak ve manşete koyacak. Bunlar bizim reklam verenlerimiz, bu akılla izanla izah edilemez. Bunun haber yapılmasını doğru buluyorum. Ama yalan haber olduğunu bana söyletemezsiniz" diye konuştu. nbsp; nbsp;
nbsp; nbsp;
nbsp; '411 EL KAOSA KALKTI' MANŞETİ HATAYDI nbsp;
nbsp; Doğan, başörtüsü yasağının kaldırılmasına ilişkin haberle ilgili olarak '411 el kaosa kalktı' manşetini ise yanlış bulduğunu söyledi. Doğan, "Keşke bu soruyu Ertuğrul Özkök'e sorsaydınız. Bu manşeti yanlış buldum, hataydı. O zaman da söyledim hata olduğunu" dedi. nbsp;
nbsp; TÜSİAD'ın 11 Aralık 1996'da Atina'da düzenlediği Türk-Yunan İşadamları Konseyi toplantısında Refah-Yol hükümetine karşı neler yapılacağının konuşulduğuna iliştin iddiaların sorulması üzerine de Doğan, bunların şehir efsanesi olduğunu söyledi. 'Gerekirse silah kullanırız' şeklindeki bir beyanın neden manşet yapıldığına ilişkin bir soruya ise Doğan, "Bundan büyük gazetecilik olur mu? O kendini bilmez paşayı cezalandıracak olan ben değilim. Ülkeyi yönetenler cezasını verecek. Benim görevim söylediğini yazmak" dedi. nbsp;
nbsp; Doğan, Ahmet Kaya ile ilgili 'Vay şerefsiz vay' manşetini de doğru bulmadığını ve 'Niye bu manşeti attınız' diye tartıştığını belirterek, "O manşeti atanlar, o dönem Türkiye için kötü şeyler söylediğini söylediler. Ama ben yine de doğru bulmuyorum, keşke bu kadar keskin, sert manşet olmasaydı" dedi. nbsp;
nbsp; nbsp;
nbsp; VERGİ CEZALARI nbsp;
nbsp; Grubuna yönelik kesilen vergi cezalarının siyasal bir baskı aracı olup olmadığının sorulması üzerine Doğan, "Bana 'Vergi cezası haklı yazılmıştır' dedirtemezsiniz. Bu dünyadaki en büyük vergi cezasıdır. 4.5-5 milyar dolar vergi cezası dünyada yoktur. Ben bu davaların hiçbirinde kaybetmedim. Ne mahalli mahkemelerde, ne Danıştay'da kaybettim. Bu davalarla uzlaştım, devlet uzlaşma yasası çıkardı. Uzlaştım ve Maliye ile devletle barıştım. Yeniden yumruklaşmak istemiyorum. Ama Allah şahit ben bu işlerde hatalı değilim" diye konuştu. nbsp; nbsp;
nbsp; Doğan, BBP'nin eski Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu'na, 'RTÜK yasasına destek ol, seni Türk dünyasının lideri yapayım' dediği yönündeki haberlerin de tamamen şehir efsanesi olduğunu, böyle bir gücü bulunmadığını söyledi. 28 Şubat döneminin olağanüstü bir dönem olduğunu belirten Doğan, "28 Şubat'ta siyasiler yönetemediği için askerler öne çıktı. Siyaset halk tarafından dizayn edilmeli" dedi. nbsp; nbsp;

GÜNDEM
Kaynak: İHA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...