Arınç: Attığımız her adımın hesabını veririz

/ Kaynak: AA
Arınç: Attığımız her adımın hesabını veririz

Politika Haberleri  / AA

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "düşünen, tartışan, okuyan, başkalarını dinleyen fikir sahibi insanlar olduklarını" belirterek, "Ben bebelere masal anlatmıyorum. Söylediğim zaman iz bırakmalı, doğruları konuşmalıyım, ezber bozulacaksa bozulmalı, fikirler ortaya konmalı" dedi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "düşünen, tartışan, okuyan, başkalarını dinleyen fikir sahibi insanlar olduklarını" belirterek, "Ben bebelere masal anlatmıyorum. Söylediğim zaman iz bırakmalı, doğruları konuşmalıyım, ezber bozulacaksa bozulmalı, fikirler ortaya konmalı" dedi. nbsp;
Arınç, Habertürk'te yayınlanan programa katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"17 yaşındaki bir genç kızken Diyarbakır Cezaevi'nde o kadar ahlaksızca işkenceye maruz kalmış ki o kadar kendisini zorlamışlar ki ben de aklıma gelse dağa çıkardım" sözlerine gelen farklı tepkilere ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Arınç, geçen hafta katıldığı bir televizyon programında Kürt meselesi ve terörle ilgili konuşmasında geçmişte yaşanan olumsuzlukları anlatma ihtiyacı duyduğunu söyledi.
Terörün bir sonuç olduğunu ve birçok sebebi bulunduğunu, sebepler teşhis edilemezse sonucu anlamanın mümkün olmayacağını belirten Arınç, geçmiş teki ret ve inkar politikalarının Türkiye'ye kaybettirdiklerini söylemek istediğini kaydetti.
Cezaevlerinde insanlara kötü muamele edildiği dönemler yaşandığın ı, insanların isyan ettiğini, bunun da silahı ve şiddeti özendiren bir faktör olduğunu ifade ettiğini dile getiren Arınç, bu çerçevede bir kadın milletvekilinin geçmişte yaşadığı olumsuzluklardan, işkencelerden bahsettiğini vurguladı. Arınç, şöyle konuştu:
"Ben tabii, sadece bununla ilgili değil ama Kürt meselesinin de bir şekilde ret ve inkar sebebiyle daha kronik, çözülemez hale geldiğini ve o zaman yaşanan bu işkencelere karşı insanların isyan ettiğini hatta 'ben de onları yaşamış olsaydım, aklıma gelse başıma gelse ben de dağa çıkardım' şeklinde güçlendirmek istedim.
Bu, 'herkes dağa çıksın, ben de zaten çıkacaktım' anlamına değil. O tarihte yaşanan kötü olayları anlattım ve hemen arkasından şunu ekledim: 'evet geçmişte bunlar yaşandı, insanlar kendilerini ifade edemiyorlardı, ifade özgürlüğü yoktu, kimliğini tanımlayamıyorlardı veya yarın endişesiyle yoksulluk sebebiyle veya başka sebeplerle bu şiddetin, terörün yolunu açan pek çok sebebi sayabiliriz' demiştim. 10 yıldan beri özellikle hükümetimiz döneminde, bir defa ret ve inkar ortadan kalktı. Biz kabulle yola çıktık. 'Bu ülkede yaşayan 75 milyon insan etnisitesi ne olursa olsun, kendini hangi etnik kimlikle ortaya koymak isterse istesin bizim yurttaşımız, vatandaşımız, kardeşimiz, kader arkadaşımızdır. Dolayısıyla onun kimliğini, kültürünü, folklorunu, dilini, yazısını hiçbir şeyini inkar etmeyeceğiz' diye yola çıktık. Bu sebeple de bir kucaklaşma oldu."

-"Cımbızla bir cümleyi çekip çıkarırsanız..."-

Güçlü bir siyasi iradeyle geçmişteki bütün olumsuzluklardan hesap sorulduğunu ve dağa çıkmak için hiçbir mazeret kalmadığını ifade ettiğini belirten Arınç, "Benim bu sözlerimi, bir buçuk saatin içinde yaptığımız konuşmada, özetleyebildiklerimi doğrusu herkesin çok iyi anladığı kanaatindeyim. Bir kısmı peşin hükümlü ki Bülent Arınç ne söylerse söylesin onlara göre fark etmiyor, eleştirecek bir yönünü mutlaka bulacaklardır, bir kısmı da 'evet hepsi çok güzel ama dağa çıkarım cümlesi keşke olmasaydı' diye bu konuyu eleştirdiler. Aynı şey Diyarbakır Emniyet Müdürü'nün de başına da gelmişti, onun da geçmişte yaşanan olayları anlatırken 'dağdaki bir insanın bile geçmişteki yaşantısı ile bugünü sorgulamak gerekir' şeklindeki bir cümlesine karşı çıkılmıştı."
Bir hukukçu olarak Avrupa'daki düzenlemeler ve Yargıtay içtihatlarını da hatırlatan Arınç, bir insanın ne konuştuğunun tümüne bakarak kanaate varılabileceğinin altını çizdi. Arınç, "Bu kadar anlattığımızın içerisinden cımbızla bir cümleyi çekip çıkarırsanız buradan çıkacak sonuç sadece haksızlık olur" dedi.
Arınç, "Sloganlar belki gündem oluyor ama esas vermek istediğiniz mesajı veremediğinizi hissettiğiniz dönemler oluyor mu?" sorusunu yanıtlarken, sözlerine "Çok, biz bu işin mağduruyuz aslında" diyerek başladı.
TBMM Başkanlığı yaptığı dönemden itibaren böyle durumlarla karşılaştığını ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim yaşantımız rutin bir yaşantı değil. Biz de düşünen, tartışan, okuyan, biz de başkalarını dinleyen fikir sahibi insanlarız. Ben bebelere masal anlatmıyorum. Torunlarıma masal anlatırım da konuşma yaparken sadece vakit geç irmek veya birilerinin yaptığı gibi çok şey söyleyip de hiçbir şey söylememeye muvaffak olan insanlardan değilim ben. Söylediğim zaman iz bırakmalı, doğruları konuşmalıyım, ezber bozulacaksa bozulmalı, fikirler ortaya konmalı. Bana sorulan hiçbir soruda ben cevabı taca atarak vermem. Bildiğimi söylerim, kim ne anlarsa da anlar. Ama isterim ki bu sözlerim bütünüyle ortaya konulabilsin ve insanların yorum yapmak, seçim haklarına da kimse engel olmasın. Yıllardır ben bunun çilesini çekiyorum. Ama artık bunlardan şikayet etmek yerine biz yolumuza devam ediyoruz. Çünkü gazete ne isterse yazsın, televizyon nasıl isterse yorumlasın nihayet vatandaşın bir vicdanı var, bu vicdan her zaman da doğruyu söylüyor."
Söylediklerini kötü yorumlayacak olanların var olduğunu bildiğini ancak bunu önemsemediğini söyleyen Arınç, "Bunu göze alarak yapıyorum. Çünkü ben öyle bir siyasetçiyim ki yarın gittiğim zaman arkada iz bırakmalıyım. Tutanaklar, sözlerim, yaptığımız konuşmalar, siyasetteki çalışmalarımız, başar ılarımız bize arkamızdan güzel şeylerle anılmaya vesile olsun. Hamdolsun ki dürüstlük, vicdan, bilgi, birikim noktasında bugüne kadar kimse bizi eleştirmemiştir. Sadece bir cümleye, bir kelimeye bakarak hiç kimse böyle ucuzculuğa kaçmasın. Kim ne derse desin yaptığımızı, söylediğimizi biliyoruz. Attığımız her adımı n da hesabını verebiliriz" diye konuştu.

-"Belki ezberler bozmaya çalışıyorum ama Türkiye'nin buna ihtiyacı var"-

Sözlerinden doğru anlamı çıkaran ve kendisini destekleyen yazarlara teşekkür eden Arınç, "Ben insanların vicdanlarına hitap ediyorum, belki birilerine çok ağır gelecek şeyler söylüyorum. Belki ezberler bozmaya çalışıyorum ama Türkiye'nin buna ihtiyacı var. Bülent Arınç konuşursa da böyle konuşmalı. Yoksa topu taca atarak, sulandırarak, lafını geveleyerek... Ben böyle hiçbir zaman yola çıkmadım, hiçbir zaman da bunları konuşmaya ihtiyacım yok" ifadesini kullandı.
Siyaset hayatında müspet hareketi, fikirleri ortaya koymayı, siyaset yoluyla demokrasiyi genişletmeyi tercih ettiklerini, zorbalıkla despotizmle istediklerini kabul ettirmeye çalışmadıklarını ifade eden Arınç, siyasi hayatı nda yaşadığı bazı olayları hatırlatarak isyanı, şiddeti, dağa çıkmayı hiçbir zaman düşünmediğini belirtti.
Siyasi hayatının da özel hayatının da sükunetten, müspet hareketten yana olduğunu vurgulayan Arınç, oğlu Mücahit'in doğduğu günlerde İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi'nden 5 yıl hapis cezası verildiğini, o zaman bile dağa çıkmayı düşünmediğini dile getirdi. Arınç, "TBMM Başkanı oldum, iki gün sonra eşimin başörtüsü nedeniyle bizi topa tuttular. Bu kadar masum bir düşünceyi, bu kadar samimi bir ifadeyi, Sayın Cumhurbaşkanı'nın eşiyle seyahate çıktığı zamanda onu eşimle birlikte uğurlamaya gitmişken üzerimize gelen insanları Allah'a havale ettik, o zaman da dağa çıkmayı düşünmedik" dedi.
"Bu ülkede bir gün kardeşliği bulacağız, ayrımcılı k ortadan kalacak ve her şey çok güzel olacak" ümidiyle yaşadıklarını anlatan Arınç, bu duygunun kendilerine has olduğunu, şiddet gördükten sonra intikam için şiddeti seçenler de olabileceğini anlattı. Arınç, "Şu anda dağa çıkanların profiline bir baksanız hepsinin mutlaka bir sebebi vardır. Bize düşen hükümet olarak, devlet olarak, bu ülkenin sorumluluk sahibi insanları olarak bu sebeplere tek tek alıcı gözle bakmak, kavramak ve onlara çözüm bulmaktır. Benim yüreğim yanarak söylediğim şey, bir genç kadının işkence görmesinden sonraki haletiruhiyesini ortaya koyabilmektir" değerlendirmesinde bulundu.
Arınç, bir soru üzerine, 12 Eylül sonrasına ilişkin bir anısını paylaştı. İzmir'de 1985 yılında Refah Partisi'nin İzmir il başkanlığınca düzenlenen bir gecedeki konuşması dolayısıyla yargılandığını belirten Arınç, savc ılığa ifade vermeye gittiğinde konuşması sırasında salonda atılan slogana ilişkin soruyla karşılaştığını dile getirdi. Refah Partisi'nin amblemine atıfta bulunularak atılan "Hilal başak iktidar olacak" sloganının yanlış anlaşıldığını, savcının "Bilal Paşa iktidar olacak diye slogan atılıyor. Evren Paşa ve Ankaradakiler de merak etti, Bilal Paşa kim?" diye sorduğunu anlattı.
Arınç, salonda yapılan konuşmaların görevli polislerce kaydedilmesi ve sonrasında çözümü sırasında "Hilal başak iktidar olacak" sloganını n "Bilal Paşa iktidar olacak" şeklinde kayda geçirildiğinin anlaşıldığını ifade etti.

Politika
Kaynak: AA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...