"Beni tanıdın mı ey Halîme?"

A -
A +
Peygamber Efendimizin doğduğu târihlerde görülmemiş bir kıtlık vardı Benî Sa'd kabîlesinde. Açlık, Halîme Hâtun'u da bezdirmişti hayâtından. Ama o, hiç sızlanmadı. Dâima şükretti. Bir gece rüyâsında birisi buz gibi (su) verdi kendisine. İçip ferahladı. O kişi sordu: "Beni tanıdın mı ey Halîme?" "Tanımadım" deyince; "Ben, senin, sıkıntılı anlarda ettiğin 'şükür'lerim. Acele Mekke'ye git! Orada bir (Nûr)u evlât edineceksin" dedi. O anda uyandı. Karnı tok, bedeni dinçti. Kabîlenin genç hanımları bir hazırlık içindeydi o gün. Sordu onlara: "Nereye gidiyorsunuz?" "Mekke'ye" dediler. "İyi ama niçin?" "Bebek almaya" "Ben de geliyorum" dedi. Ve katıldı kafileye. Gâipten bir ses; "Ey Halîme! O (Nûr)u emzirmek sana nasip olacak" diyordu. Ancak o, gerilerde kalmıştı. Önce gidenler, varlıklı ailelerden birer çocuk almışlardı bile. O ara yaşlı biri seslendi: "Çocuk almayan kaldı mı?" Bir ümitle koşup; “Ben almadım" dedi. Yaşlı zât, ona; "Ey kızım, benim bir torunum var. Yetîm diye kimse almadı. Sen alır mısın?" diye sordu. (Devâmı yarın)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.