"Yâ İlâhî! Beni ümmetimden ayırma!"

A -
A +
Peygamber Efendimiz, ümmetine karşı çok merhametliydi.
Nitekim şöyle anlatılır:
Vaktiyle zengin bir adam, mükellef bir sofra donatıp, gâyet fakîr bir âlim zâtı evine dâvet etti.
Âlim gelip oturdu sofraya.
Fakat bir türlü yemiyordu.
Eli sofraya gitmiyordu.
Ev sâhibi üzülüp; “Efendim yemeklerimiz helâldir, niçin yemezsiniz?" dedi.
O âlim zât da;
"Biliyorum, ama benim evde birkaç yetîmim var. Onlar evde aç susuz beklerken elim yemeğe varmıyor" dedi.
Adam, bunu duydu.
Bir tepsiye her yemekten koydu.
Ve gönderdi o yetîmlere.
O vakit âlimin yüzü güldü.
Ve başladı yemeye...
İşte bunun gibi, kıyâmet gününde Hak teâlâ, sevgili Habîbini Cennete dâvet eder.
Efendimiz gelirler.
Ama içeri girmezler.
Daha doğrusu giremezler.
Zîrâ mübârek kalbi rahat değildir.
Günahkâr ümmetini düşünür.
Ve ellerini açıp;
"Yâ İlâhî! Beni ümmetimden ayırma. Ya beni onlarla Cehenneme gönder, yâhut onları benimle Cennete ilet" diye niyâz eder.
Hak teâlâ da;
"Ey Habîbim! Cenneti senin için halk ettim. Haydi ümmetini al da, birlikte Cennete girin" buyurur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.