"Beni memnun etmek istiyorsan!.."

A -
A +
Dıhye-i Kelbî radıyallahü anh, îmân etmeden önce ticâretle meşgûl olurdu.
Ve çok zengindi.
Kabîlesinin de reîsiydi.
Resûlullah Efendimizi severdi.
Ziyâretine gelirdi.
Sohbetini dinlerdi.
Ama îmân etmezdi.
Ticâret için gittiği yerlerden her dönüşünde Resûlullahı ziyâret eder ve torunları Hazret-i Hasan'a ve Hazret-i Hüseyin'e hediyeler getirirdi.
Onları sevindirirdi.
Efendimizse üzülür ve;
"Yâ Dıhye! Beni memnun etmek istiyorsan îmân et de, şu güzel vücûdunu Cehennemde yanmaktan kurtar" buyururdu.
O, hiç (Hayır) demezdi.
Zîrâ Efendimizi severdi.
Onu üzmemek için;
"İnşallah o da olur" derdi...
Bedir Harbi sonrasıydı.
Hazret-i Cibrîl geldi.
Ve Dıhye'nin îmân edeceğini Resûlullaha haber verdi.
Aynı gün Dıhye geldi.
Resûl aleyhisselâm, üzerindeki hırkayı çıkarıp Dıhye'nin oturması için yere serdi.
Dıhye, onu gördü.
Hemen yerden aldı.
Öpüp yüzüne sürdü.
Sonra başına koydu.
Resûlullahın duâları bereketiyle kalbinde îmân nûru doğmuş ve parlamıştı.
Seve seve (şehâdeti) söyleyip, o huzurda Müslüman olmakla şereflendi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.