Böyle velî nâdir gelmiştir!..

A -
A +
Seyyid Tâhâ hazretleri, büyük âlim ve velî idi. İhlâsta, Hazret-i Ebû Bekr'e çok benziyordu. Şecâatte Hazret-i Ömer'e. Hayâda Osmân-ı Zinnûreyne. Evliyâlıkta hazret-i Alî’ye... Allah’tan çok korkardı! Öyle ki bu korkunun çokluğundan eğilmişti boyun kemiği. Heybetinden bakılmazdı yüzüne! Böyle velî nâdir gelirdi yeryüzüne. Onu gören, âşık olurdu. Sohbetini dinleyense kâmil insan. Hocasının emriyle Berdesur'a gitti. Allah’ın kullarını irşat etti. Sonra Nehri'ye yerleşti. Herkes sohbetine gelirdi akın akın. Bir ışık kaynağına üşüşen pervaneler gibi, herkes, her taraftan Nehri’ye koşuyordu. Oraya giden, nûra kavuşuyordu. Nehri’ye abdestsiz girilmezdi. Resûlullahın yolu, ilim, ahlâk ve edep, Nehri’den yayılırdı hep. Mektep ve medreseler. Yüzlerce müderrisler. Ve binlerce talebeler. Orada ihyâ oluyordu. Nehri'ye sanki (nûr) yağıyordu. Seyyid Tâhâ hazretleri, ne zaman sohbete başlasa, dinleyenler kendinden geçiyor, medresesinde her gün kazanlarla yemek pişiyordu. Yalnız talebeler değil. Herkes orada yiyip içiyordu. Bin yedi yüz hâne. On altı bin Müslüman. O medreseden geçinirlerdi...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.