Anadolu lezzetlerine bakış açınızı değiştirin

A -
A +

Ülkemizin yok sanılan “büyük kaynağı” Anadolu’da saklıdır ve yapılması gereken bakmasını görmesini bilmektir. Anadolu’nun gerçek manada farkında olur ve onu doğru anlarsak bu kadim coğrafya gastronomi adına herkese fayda sağlayacaktır

Son otuz yıldır yazılarım, konuşmalarım ya da içinde olduğum bütün sohbetlerde ve etkinliklerde bıkmadan usanmadan altını ısrarla çizdim. Anadolu, kendi gastronomi varlığı ve gücünü yeniden gözden geçirmeli, farkına varmalı, ortak gastronomi değerlerinin yaşatılması-zenginleştirilmesi yolunda adımlar atmalı. Bu çalışmalar için büyük kentlerden destek bekleme çabası artık bitmeli. Çünkü öncelikle her coğrafyanın kendi varlıklarının farkında olması sağlanmalı. Büyük paralar harcanarak gerçekleştirilen etkinlikler yanında mütevazı harcamalarla envanter çalışmaları yapılmalı ve yereldeki insanların farkındalığı artırılmalı. Aslında bu düşüncem kendisini Anadolu’dan soyutlamış büyük kentlerin de darboğazlardan çıkması anlamını taşır ve Anadolu’da doğduğu topraklarından kopmuş insanların, büyük kentlere bakışını sağlıklı kılar. Bir başka açıdan kafası karışmış, zorlanan toplumsal hayatımızın dengesi içinde gerekli bir yaklaşım ve her bireyin kendi değerlerinden kopmadan, hayatını gölgelemeden, yarınlara sağlıklı, kimlikli bakabilme mücadelesi olarak görülebilir. İnanın Anadolu’nun İstanbul’daki hemşehrileri, bu gerçeği herkesten çok daha iyi bilirler.
Güzel ülkemizde bu kadim coğrafyanın her miliminde toprağın-suyun-havanın gücünü kaybetmeden güçlendirilmesi, göçün önlenmesi, kırsal kalkınmanın anlamlı bir çizgiye ulaştırılması şüphesiz ki “büyük kentlerin kurtuluşunun da işareti” olacaktır. Bütün bu çabalar içinde gastronomi hiç şüphesiz en önemli aktörlerden biridir, çünkü içinde üretim, üretici, kültür, ekonomi sizin anlayacağınız hayata dair her şey vardır. Anadolu’nun gerçek manada farkında olur ve onu doğru anlarsak her dönemde olduğu gibi bu kadim coğrafya doğanın-tarihin-kültürün binlerce yılda gerçekleşen bütünlüğünü sağlayan yolu açacaktır ve burada gastronomi etkili bir başlıktır.
Bu yolda fayda; başarı, onur, gurur şüphesiz “doğruları erken bulanların” olacaktır. Biraz derinlikli baktığınızda görürsünüz ki TABİAT-İNSAN-KÜLTÜR kavramlarının sağlam ilişkisi aynı zamanda uygarlıkların Anadolu’da varoluş sürecine de işaret eder. Bugün ve yarınlarda ülkemiz uygarlık tarihinde gerçek yerini alacaksa ki, geç kalmış bir dilektir, bu sürecin kesilme noktaları doğru saptanmalı ve bu kadim coğrafyada yeniden yapıştırılarak bereketli coğrafya gerçek kimliğine ulaşmalıdır.
Şüphesiz en etkili şahit her zaman söz değildir; ama göz her zaman en önemli şahittir. Ülkemizin yok sanılan “büyük kaynağı” Anadolu’da saklıdır ve yapılması gereken bakmasını görmesini bilmektir. İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de masa başında dünyadaki rüzgârların etkisiyle fetva verenlere, yönlendirmeye çalışanlara en iyi cevap DEĞİŞMESİ GEREKEN ANADOLU’NUN BAKIŞ AÇISI DEĞİL SİZLERİN ANADOLU’YA BAKIŞ AÇISI olmalıdır. Biliyorum; günümüzün yaygın kültürün temsilcileri, bu çabaları çok da anlamlı bulmazlar, otuz yıl önce de böyle idi şimdilerde de Anadolu üzerinden çıkarılan altı boş yaygaraların temelinde Anadolu’nun farkında olmaktan çok üzerinden faydalanma çabaları yatar. Yapmanız gereken sadece biraz araştırıp doğru bakmak olacaktır. Ama çok da mesele değil hangi sebeple olursa olsun bu farkına varış bile önemli bir mesafe olarak görülmelidir. Çünkü biliyorum ki, geleceğin her anlamda kalıcı değerlerini Anadolu sağlamıştır ve sağlamaya devam edecektir.
Ancak bütün bu övgü dolu sözlerden sonra bir tespit yapmakta fayda var. Ne yazık ki güzel ülkemin insanlarının unuttuğu dayanışma gücü. Bu coğrafyanın bereketine, gücüne tekrar inanmayı başarmalıyız. Şüphesiz bu, bazıları için unutulmuş bir düş olabilir. Bu iddiamın altını çiziyorum sakın yanlış anlamayın son zamanlarda YEREL, GELENEKSEL ANADOLU kelimeleri popüler olduğu için değil ısrarla son otuz yıldır söylediğim için ANADOLU her şeyin başladığı yerdir. 2005 yılında Tokat’ta başlattığımız GELENEKSEL LEZZETLER ŞENLİĞİ üzerinden neredeyse on beş yıl geçmiş. Şenlik ateşinin çevresinde insan bulamadığımız günlerden ağzımızdan Anadolu ve değerlerini düşürmediğimiz günlere gelmişiz ne mutlu. Ülkemiz için zenginlik bir düş değil gerçektir. Umarım herkesin düşü bu kadar gerçek olsun. Dilerim, kendisine güvenen yeni bir hayat biçimi, geleceği sağlam temellere dayalı kılsın. Dilerim, bilinçli heyecan, azim ve kararlılığımızı hiçbir engel durduramasın. “PARA HER ZAMAN ZENGİNLİK OLMAYABİLİR”. Üretilen nitelikli hayat hem uygarlık hem zenginlik hem de kalıcılık demektir. Çabalarımız daim olsun.

AYİNESİ İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ
İsmi Hacı Mehmet Sönmez ama herkes onu ALTIN DEDE olarak biliyor. Kayseri’de İstasyon Caddesi’nde 1991 yılından beri hizmet veriyor. Fırından yeni çıkmış sıcacık bir TAHİNLİYE kim hayır diyebilir ki? Ramazan aylarında yok satıyorlar ama normalde de çok kısa sürede tükenen olağanüstü bir lezzet. Vatandaşlar arasında “TOK TUTAN PİDE” olarak biliniyor. Yoğun talep için ustalar ciddi bir emek veriyorlar. Bu “TAHİNLİNİN” her şeyi özel. Bir tahinli ile üç beş kişi doyuyor. Tahinlinin tok tutma özelliği var. Genellikle çay, hoşaf ile birlikte tüketilmekte.

 

Gelelim ALTIN DEDE yani namıdiğer Hacı MEHMET SÖNMEZ’e. 23 Nisan 1948 Kayseri doğumlu. Babası ticaret odası genel sekreterliği yapmış. Enteresan bir eğitim yolculuğu var, bu yolculukta son durak Ankara İlahiyat Fakültesi olur. Bu arada ticaret yapmaya devam eder. Arapça sebebiyle iki yıl okuduğu okulu geçemez, okulu bırakır. Babası rahatsızlanınca Kayseri’ye döner. Dönerken trende tesadüfen kendi deyimi ile nur yüzlü yaşlı bir amca ile yolculuk eder, Koyunlu halılarının  sahibidir aynı zamanda bu yaşlı amca. “BU DÜNYADA CEBİNDE HİÇ PARAN EKSİK OLMASIN DERSEN YA İNSAN YEMİ YA HAYVAN YEMİ SATACAKSIN” der. Mehmet Sönmez bu sözü hiç unutmaz. “KRAL ÇİFTLİĞİ” ismi ile Kayseri’de 1981 yılında ilk süpermarketini açar. 1982’de babasını kaybeder. Yeniden İstanbul’a gider, annesi ve kardeşleri sebebi ile İstanbul’dan Kayseri’ye temelli döner, 1991 yılında ALTINDEDE fırınını açar.
Öylesine yürekli, gönlü bol ve düz bir insan ki “KAYSERİ’DE FIRINCILIĞI BİLMEYEN TEK FIRINCI BENİM” diyor. Kayseri lezzetlerinin hepsini annesinden öğrenmiştir. 2007 yılında SU BÖREĞİ -ki ben böyle bir şey yemedim- sonrasında yine sıra dışı bir lezzet KAYSERİ HALKASI olağanüstü bir lezzet olan TANDIR BÖREĞİ ve KAYSERİ KETESİ gibi birçok lezzeti tek çatı altında toplamayı başarır. Siz şimdi diğerlerinden farkı ne diyeceksiniz. Sadece tereyağı ve zeytinyağı kullanıyor. Tahin Tarsus’tan, un Konya ve Samsun’dan alınıyor. İş aşkı çılgınlık boyutunda “Otuz senedir ailemle akşam yemeği yemedim” diyor. Yirmi dört saat açık olan dükkânında artık gençlerin değişim yapması ve kendini daha sistematik hâle dönüştürmesini, her şeyin kayıt altına alınmasını istiyor. KAYSERİ VALİSİ, BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI, TİCARET ODASI BAŞKANI şehirlerindeki bu değerin farkındalar mı, çok merak ediyorum. Eğer ülkemde Hacı MEHMET SÖNMEZler çoğalırsa mesele yok, yoksa vay hâlimize. Allah yolunu açık, tuttuğunu altın etsin. Kayseri’ye yolunuz düşerse gidin, Nevşehir’den geçiyorsanız yolunuzu değiştirin yine gidin, hatta sadece adam gibi bir SU BÖREĞİ, TAHİNLİ, TANDIR BÖREĞİ yemek için Kayseri’ye ALTINDEDE’ye gidin pişman olmazsınız, ama kendinize hâkim olun.

Anadolu lezzetlerine bakış açınızı değiştirinAnadolu lezzetlerine bakış açınızı değiştirin

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.