Değişirken ve devam ederken kaybolan mutfağımız

Anadolu’nun kendini gizleyen esrarlı güzelliğinden en az bilineni mutfak kültürleri. Artık gerçek olduğu için gördüğümüz, dokunduğumuz ve denediğimiz için ANADOLU MUTFAK KÜLTÜRLERİNİN farkında olabilmeli ve inanarak dünyaya anlatabilmeliyiz.

Geleneksel mutfaklarımız, türkülerin şarkıların, şiirlerin, fıkraların, romanların, evlerin, sokakların, köylerin, kasabaların, şehirlerin ve nihayetinde ülkelerin konusu olmuştur. Birçok insan tarafından sadece karın doyurmak olarak görülen YEMEK ASLINDA NEDİR?
Restoranlar, sokak satıcıları ve onlara ürün sağlayan kasaplar, manavlar ve dahası tarladaki çiftçi, denizdeki balıkçı, yayladaki arıcı, besici ve tüm bu farklı uğraşlar YEMEK denilen ve biraz da hafife aldığımız bir hadise. Yani basit bir karın doyurma hadisesi değil, uzun bir yolculuğun sofradaki son hâlidir yemek. Korkarım hızla değişen dünya, insanların düşünme şekillerine de etki etmiş, doğru ve yanlış, kişiye göre şekillenen bir durum hâlini almıştır. Şehirlerimizin hafızaları silinmiş, bellek kaybı ile kimliksizlik öne çıkmış, toplumsal hafıza yerini bireysel ve kısa süreli kısır hafızaya bırakmış, bencilliğe yol açmıştır. Yerel ya da genel idarelerin yanlış politikaları şekilden şekle dönüşen kentlerde, nostalji kelimesini yok etmiş ve şehir nostaljisi olmayan bireyler, birer yabancı gibi yaşamaya başlamıştır.
Tekrar bu soruyu sormak isterim YEMEK NEDİR?
Bu soru insanların yaşadıkları yerleri hissettikleri, benimsedikleri ölçüde cevap bulacaktır. Kentli insanların algıladığı, tasarladığı ve yaşadığı mekânlara kimlik kazandırmaya çalışırken modern çağın bir özelliği olarak bir şehre, caddeye, sokağa ait olmadan turist gibi hayat sürmeleri anlaşılması zor bir ikilemdir. Tam da bu noktada geleneksel olanı anlatma, savunma veya güzelleştirme çabaları modernleşmeye bir engel değil bilakis güçlendiren, kalıcılığı artıran çabalardır. Farklılıklar hatta karşıtlıklar daha iyinin anahtarıdırlar. Birinin diğerini yok etmesine gerek yoktur. Demem o ki geleneksel düşünce ile modern anlayış mücadele etmek durumunda değildir. Birlikte var olmalıdırlar.

TÜM DÜNYANIN ESİN KAYNAĞI
Elbette her dönem kendisine yeni kıymetler oluşturacaktır. O nedenledir ki; mutfaklar yaşanan dönemlerin, coğrafyaların hafıza mekânlarıdır. Anadolu sadece bizim değil tüm dünyanın esin kaynağıdır. Elbette Anadolu kültürü, coğrafyası ve tarihi ile vardır. Her şeye rağmen Anadolu’nun kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği, bereketli bir coğrafyası olduğu unutulmamalıdır. Anadolu’ya doğudan, batıdan, kuzeyden ya da güneyden hangi yoldan girerseniz girin sizi esrarlı güzellik ve değerler bütünü karşılar. Anadolu bilinen hâli ile on iki bin yıllık tarihi geçmişinde gördüğü büyük savaşlar ve doğal değişimler içinde ihtiraslara, kinlere, felâketlere rağmen bugün hâlâ değerlerini ve güzelliklerini koruyor. İşte bu güzelliklerin belki de en az bilineni mutfak kültürleri. Bilen bilmeyen herkesin bir tarafından tutup çekiştirdiği, kendi sınırları içerisinde bile hâlâ birçok sorunun cevabı bulunamamış muhteşem bir zenginlik mutfak kültürümüz.

TEK PROBLEM FARKINDALIK
Dünyaya şöyle seslenebiliriz. İster mitolojik efsanelere dayandırın, isterseniz kutsal kitaplara, her şeyin başladığı yer Anadolu coğrafyası. Öyleyse bu muhteşem coğrafyanın insanları olarak dünyanın var oluş zamanlarına ya da lezzetin sırlarına güzellemeler yapabiliriz. Bu bizim en doğal hakkımız. Tek sorunumuz her şeyde ve her zaman olduğu gibi farkında olabilmek.
Sandıklarımızla ya da duyduklarımızla değil gerçek olduğu için gördüğümüz, dokunduğumuz ve denediğimiz için ANADOLU MUTFAK KÜLTÜRLERİNİN farkında olabilmeli ve inanarak dünyaya anlatabilmeliyiz.
Artık birileri görsün - duysun, bizi maddi-manevi bir yerlere getirsin.
Neden mi bugüne kadar anlatamadık? Çünkü kime soracağımızı bile bilmiyoruz.  

RESMİN BÜYÜK HALİ İÇİN GÖRSELE TIKLAYIN