O bir fakir babasıydı...

A -
A +
Bir fakir, Şabân-ı Velî'ye gelerek; "Bir merkebim vardı, öldü. Şimdi ben çocuklarımın geçimini ne ile temin edeceğim? Dua edin" der...

Bugün, Şeyh Şâban-ı Velî ve Kastamonu Evliyalarını Anma Haftası başladı... Bu ilimizde; Seyyid Ahmet Siyahi ve Ahmed Hicâbî gibi nice Allah adamlarının türbesi var. Biz bu vesileyle Şâban-ı Velî hazretlerinin bir menkıbesini paylaşmak istiyoruz sizinle...
Şabân-ı Velî rahmetullahi aleyh, on altıncı yüzyılda yaşayan Osmanlı velîlerindendir. Kastamonu'nun Taşköprü kazâsında doğdu. Küçük yaşlarda İstanbul'a giderek; tefsîr, hadîs, fıkıh ilimlerini öğrendi. Zâhirî ilimlerde yetişmiş bir âlim olarak Kastamonu'ya dönerken, Bolu'da Halvetî yolunun büyüklerinden Hayreddîn-i Tokâdî hazretlerine uğradı. Tokâdî hazretleri, kendisini ziyâret eden bu kâbiliyetli talebeyi bir müddet memleketine göndermeyip yanında bıraktı. O da senelerce hocasına hizmetle şereflendi ve tasavvuf yolunda yüksek derecelere kavuştu. Hocasının vefâtından sonra da halîfesi oldu. Kastamonu'ya giderek, halkı irşâda, yetiştirmeye başladı. 1569 (H.976) senesinde vefât etti ve Hisaraltı civarındaki türbesine defnedildi...
Şabân-ı Velî hazretleri, dünyâya hiç meyletmezdi. Kendisine sığınanları boş çevirmez; getirilen hediyeleri, kendisi zâhiren çok fakîr olduğu halde, muhtaçlara, yetimlere dağıtırdı. Fakir babasıydı... Bir gün dergâha garip bir kimse gelerek;
-Efendim, bir merkebim vardı, o da öldü. Şimdi ben çocuklarımın geçimini ne ile temin edeceğim? Ne olur duâ buyurun da, cenâb-ı Hak beni nâmerde muhtaç etmesin, dedi. Şabân-ı Velî hazretleri, bu fakir için dua etti...
O sırada bir atlı, yedeğinde bir katır ile Şabân-ı Velî hazretlerinin huzûruna varıp;
-Efendim! Bu katırı size hediye etmek niyetiyle memleketimden geldim. Lütfen kabul buyurunuz, dedi. Şabân-ı Velî, yanında duran fakîre dönerek buyurdu ki:
-Allahü teâlânın sevdiklerine olan bağlılığın ve muhabbetin sebebiyle, cenâb-ı Hak sana, merkebin yerine daha güçlü bir katır ihsân etti. Nimetinin şükrünü bil ki, daha da çoğaltsın...
Katırı getiren kimse, bu işe şaşıp kaldı ve; "Sübhânallah" dedi. Orada bulunanlar; "Niçin hayret ettin?" diye sordular. O kimse de;
-Bu katırı yarın getirecektim. Lâkin içime, "hayırlı işi geciktirme" diye bir düşünce geldi ve aceleyle yola çıktım, deyince mesele anlaşılmış oldu...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.