Bu ümmete ışık olan âlim...

A -
A +
Bugün, Hanefi Mezhebi'nin kurucusu, İmâm-ı a'zam Nu'mân bin Sâbit hazretlerinin vefat yıl dönümüdür. Bu vesile ile bir nebze o mübarek zattan bahsetmek istiyoruz...Fıkıh ilmini kuran İmâm-ı a'zâm hazretleri, İslâm âlimlerinin en büyüklerindendir. 80 [m. 699] senesinde Kûfe'de doğdu.Hanefî mezhebindeki ahkâm-ı islâmiyye, Eshâb-ı kirâmdan Abdüllah ibni Mes'ûddan "radıyallahü anh" başlayan yol ile meydâna çıkarılmıştır. Eshab-ı kirâmdan sonra gelen müctehidlerin en büyüğü, İmâm-ı a'zam Ebu Hanife'dir. Bu büyük imam, her hareketinde, vera ve takva üzere idi. Her işinde Peygamber efendimize tam manası ile tabi idi. Öyle yüksek bir dereceye ulaşmıştı ki, buraya kimse varamadı.Peygamber efendimiz, İmâm-ı a'zâmın geleceğini haber verdi. Hadis-i şerifte; "Âdem ve bütün Peygamberler (aleyhimüsselam), benimle övündüğü gibi, ben de, ümmetim içinde, soyadı Ebu Hanife, ismi Nu'man olan bir kimse ile övünürüm ki, ümmetimin ışığı olacaktır. Onları, yoldan çıkmaktan, cehalet karanlığına düşmekten koruyacaktır" buyuruldu...İmâm-ı a'zâm hazretleri, Allahü tealanın rızasından başka bir düşüncesi olmayan büyük bir âlim idi. Onun fetvalarına herhangi bir siyasi düşünce ve şahsi dostluk ve düşmanlık gibi unsurlar asla girmemiştir.Zamanındaki siyasi olaylara hiç karışmamış, kendisine yapılan haksızlıklara, zulümlere rağmen talebelerini de karıştırmamıştır...Devlete karşı hiçbir zaman isyanda bulunmamış, yanlışları nasihat ederek, ikaz ederek düzeltme yolunu tercih etmiştir. Kendisinden sonra mensupları da hep böyle davranmışlardır...Bu mübarek zatın ömrünün son yıllarında Abbâsî devleti içinde karışıklıklar ve ayaklanmalar başgösterdi. İmâm-ı a'zâm bu karışıklıklara rağmen ders veriyor, talebe yetiştiriyordu... H. 145 yıllarında vukû bulan hâdiselerden sonra Halîfe Mansûr, onu Kûfe'den Bağdad'a getirterek, kendisinin haklı olarak halîfe olduğunu herkese bildirmesini, buna karşılık "Temyiz Reisliği"ni vereceğini bildirdi. İmâm-ı a'zâm, bütün zorlamalara rağmen hükümet ve siyâset işlerine asla karışmayıp ilim yolunda kalmak istediğinden bu teklifi kabul etmedi. Bunun üzerine Halîfe Mansûr, o büyük imâmı hapsettirip işkence yaptırdı. Bir müddet sonra çıkardı ise de, tekrar hapse attırdı ve işkenceye devam ettirdi. Her gün vurulacak sopa sayısını arttırdı. Nihayet o yüce imâm, zehirlenmek sûretiyle, 767 (H. 150) senesinde, yetmiş yaşındayken şehid edildi. Allahü teala şefaatine nâil eylesin...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.