"O talebemiz az uyur çok çalışır Sultan’ım!"

A -
A +
Sultan Fâtih, bir gece geç vakitte sarayının penceresinden medrese tarafına göz gezdirdi. Bir odanın ışığı yanıyordu. Padişah, o saatte ders çalışan bu talebeyi merak etmişti!..     Fâtih Sultan Mehmed Hân, Allahü teâlânın velî kullarını ziyâret edip, onların duâsını almayı, feyiz ve bereketlerine kavuşmayı çok severdi. Her zaman onların ziyâretlerine ve hizmetlerine koşardı. İlme ve âlime çok önem verirdi. İstanbul'un fethi de bu âlimlerin, velîlerin yardımı ile gerçekleşmişti...          *** İlme ve Allah dostu ilim adamlarına âşık olan Fâtih Sultan Mehmed Hân, Kazasker Molla Alâeddîn'den bütün İslâmî tabîr ve terimleri ihtivâ eden bir eser bulmasını rica etti. O zamana kadar bu mevzûda, derli toplu bir eser yazılmamış, değişik eserler içerisine serpiştirilmişti. O kitaplardan da bu bilgileri temin etmek, bir hayli mesâi isteyen bir işti. Ancak, her ilimde kâmil bir İslâm âlimi, her ilimdeki tabîr ve terimlerin istenildiği gibi açıklamasını yapabilirdi. Fâtih Sultan Mehmed Hân gibi bir âlimin suâllerine de, Molla Câmî hazretlerinden başkası tam cevap veremezdi. Molla Alâeddîn de, Sultan'a arz edip; - Sizin suâllerinize ancak Horasan ulemâsından Molla Câmî hazretleri cevap verebilir, dedi. Sultan, daha önceleri de birçok defa methini işittiği Molla Câmî'yi bir mektupla İstanbul'a davet edip, derdine dermân olmasını arzu etti. O da, bir risâle yazıp, Sultan Mehmed Hân'a gönderdi. - Eğer bu risâlemizle gönlünüze su serpebilirsek, daha sonra da kendimiz geliriz, dedi. Daha sonra kendisi de yola çıktı. Konya'ya kadar geldi. Fâtih'in vefâtını haber alarak geri döndü. Fâtih Sultan Mehmed Hân, bazen tebdîl-i kıyâfetle şehirde dolaşır, halkının durumunu bizzat kendisi teftiş ederdi. Gündüzleri medreselerde dersleri dinler, geceleri de medreselerde kimin daha çok çalıştığını kontrol ederek, lâyık olanları mükâfatlandırırdı. Padişah, bir gece geç vakitte sarayının penceresinden medrese tarafına göz gezdirdi. Molla Hüsrev'in talebelerinin kaldığı bölümde bir odanın ışığı yanıyordu. Ertesi gün, daha ertesi gün baktı. Işık her gün sabahlara kadar yanıyordu. Sabahlara kadar ders çalışan bu talebeyi merak edip, Molla Hüsrev'den sordu. Muhyiddîn Manisavîzâde olduğunu öğrendi. -Bu talebe hiç uyumaz mı ki, sabahlara kadar ışığı yanar? diye sordu. Molla Hüsrev de; -Efendim o, az uyur, çok çalışır, dedi. Emir verip, Manisavîzâde'ye daha çok ihtimam gösterilmesini istedi. Vezîr Mahmûd Paşa'nın inşâ ettirdiği medrese tamamlanınca, Pâdişâh'ın emriyle Manisavîzâde oraya müderris tayin edildi. Daha sonra Sultan, Manisavîzâde'ye kazaskerlik verdi...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.