İstişare etmek ibadettir!

A -
A +
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, Mesnevî'de buyuruyor ki: "Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap!.."
 
 
Dinimizde, danışmanın, yanlışları ikaz etmenin ayrı bir yeri vardır. Danışarak iş yapmak sünnettir. Danışmak insanı pişman olmaktan koruyan bir kale gibidir. Kur'ân-ı kerimde, iyi kimseler, büyük zatlar övülürken "İstişare ederek iş yaparlar" buyuruluyor. (Şura 38)
Bu bakımdan din büyükleri, "İstişare etmek, sebebe yapışmaktır ve kıymetli bir ibadettir" buyuruyorlar.
Peygamber efendimiz Eshabı ile istişare ederdi. Bazen bir iş için, akıl, takva, hikmet ve tecrübe sahibi on kişiye danışırdı. Her şeyi bildiğimizi zannederiz; hâlbuki bildiğimizi zannettiğimiz nice şeyleri bilmediğimiz meydana çıkıyor. Danışılarak yapılan işin neticesi iyi olur. "Meşveretsiz yapılan şeyden hayır gelmez" demişlerdir...
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, Mesnevî'de buyuruyor ki: "Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap!.."
Danışmamanın temelinde kibir vardır. Kibirli, kendini üstün gören insan başkasına danışamaz. Kendini beğenmenin en kötüsü, hatalarını, nefsinin arzularını beğenmektir. Hep nefsine uyar, nasihat kabul etmez. Başkalarını bilmez zanneder. Hâlbuki bilmeyen kendisidir...
 
"EY HABİBİM, İSTİŞARE ET!"
 
Ebû Bekr-i Sıddîk "radıyallahü anh" halife idi... Hazreti Ömer'e biri geldi müşriklerden ve "Ya Ömer bunu imzalar mısın?" diyerek bir kâğıt uzattı. Bu adama, Ebû Bekr-i Sıddîk, kalbi İslama ısınsın diye bir parça toprağın tapusunu vermişti.  (Peygamber efendimiz, "Müellefe-i kulüb" denilen, yani Müslüman olmaları niyetiyle, kendilerine ihsanda, ikramda bulunulan veya kötülükleri önlenmek istenilen bazı kimselere böyle davranırdı.)  Fakat adam "Nasıl olsa Ebû Bekr'den sonra Ömer halife olacak. Onun zamanında bu kâğıt itibarını kaybetmesin, bir de ona imza ettireyim..." düşüncesiyle getiriyor evrakı o zaman Beyt-ül-mal emini olan Hazret-i Ömer'e. O da "Hadi gel beraber Ebû Bekr'e gidelim" diyor... Birlikte gidiyorlar. Ebû Bekr-i Sıddîk ile Hazreti Ömer arasında şu tarihî konuşma geçiyor:
-Sen mi verdin bu evrakı yâ Ebâ Bekr?
-Evet ben verdim yâ Ömer.
-Nasıl verdin?
-Cenab-ı Peygamber verdiği için verdim. O veriyordu ben de verdim.
-Ama o zaman İslamiyet zayıftı, biz o zaman çok sıkıntıdaydık, şimdi o hâlde değiliz. Fakat bunu kendi başına veremezsin!.. En azından Eshab-ı kiramdan üç dört kişiyle istişare etmelisin. "Ben bu kişiye, şu yeri vermek istiyorum, vereyim mi, vermeyeyim mi?" diye danış, ondan sonra ver. İstişare etmeden, sakın Beyt-ül maldan (hazineden) bir kuruş harcama!..
Hazreti Ömer; Hazreti Peygamberin vekili, dünyadayken Cennetle müjdelenen Ebû Bekr-i Sıddîk'a şunu da hatırlatıyor:
O Peygamberdi, (aleyhissalatü vesselam) O dahi istişare ederdi. Çünkü Allahü teala Ona bile emir verdi: "Ey Habibim! Bir şeye karar vermeden evvel, istişare et!"
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.