Vekil ve Fahri Diyanet Çalışanlar Derneğinden açık mektup

A -
A +

Sayın Başbakanım Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu,
Zat-ı âlinizin Başkanlığında kurulan 62. Hükümet hayırlı olsun. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 12 yıldır Türkiye'ye önemli hizmetler etmiş tüm hükümetler gibi 62. Hükümetin de aynı başarılarla devam edeceğine inancımız tamdır.
Sayın Başbakanım;
Bizler Vekil ve Fahri Diyanet Çalışanları Derneği olarak Vekil İmam Hatip ve Vekil Müezzin Kayyımların yaşadıkları sıkıntıları arz ederken sizlerden bu sıkıntıların ivedilikle çözüme kavuşturulmasını istiyoruz.
Bizler  bu yüce görevi icra ederken büyük mağduriyetler ve sıkıntılar yaşıyoruz. 657 sayılı Devlet memurları kanunun 86. maddesince görev yapan kadrolu İmam Hatip ve Müezzin Kayyımlar ile aynı mesleği icra ettiğimiz halde aynı özlük haklarına sahip değiliz. Görevlerimizi tam olarak yapabilecek seviyede olduğumuz, fiilen bu görevleri Türkiye'nin her yerinde taşrada, köyde, mezrada ve hali hazırda yürütmekte olduğumuzdan anlaşılacaktır.
Fakat Vekil İmam Hatip ve Vekil Müezzin Kayyımlar yarınlarından hiç emin değiller. Elbette her şey bizlerin istediği doğrultuda olmayacak. Ama çıkarılan yasadan Vekil İmam Hatip ve Vekil Müezzinleri geri çekip, Sadece Vekil Kur'an Kursu Öğreticilerine hak verilmiştir. Sonuçta o kardeşlerimiz de vekil bizler de. Bu durum akıllarımızda neden ayrımcılık oluyor izlenimi bırakmıştır.
Torba yasadan faydalanmasının bir hak olduğu düşüncesini halen yaşıyoruz. Vekil İmam "acaba kadrolu imam ne zaman döner, dönerse ben ne yaparım" diye hep telaş içinde kara kara düşünmektir.
Bu vesileyle derneğimiz olarak özetle ifade etmeye çalıştığımız sıkıntımızın giderilmesini talep ederken, tekrar Türkiye'nin 62. Hükümetinin ülkemize, Türk milletine, dünya üzerinde yaşayan tüm Müslüman kardeşlerimize hayırlı olmasını yüce Mevla'dan niyaz ediyor yoğun çalışmalarınızda kolaylıklar diliyor, bekleyiş özlemimizin karşılık bulmasını temennisiyle şükranlarımızı sunuyoruz.

Talha Gökdaş- Bolu
***

İçişleri Bakanımdan yardım istiyorum


Ben 1938 yılında doğdum. Doğum yerim "Çay" olarak yazıldığı ve 76 yıldan beri aynı doğum yerim bütün resmi nüfus cüzdanımda, işe giriş tarihimde, emekli olduğum kurumda, diplomamda vb. hep "Çay" yazılı olduğu halde, nüfus ve vatandaşlık kanunundaki değişiklikten sonra nüfus müdürlüğünce değiştirilip tanımadığım bilmediğim bir ilçenin yeri yazılmış.
20.11.1950 yılında tanzim edilmiş doğum kâğıdı, Doğu illerindeki bir ilçede doğmuş gibi ve Ege Bölgesinde bir muhtar ve iki aza gibi başka yerden tanık seçilmiş. Bunlar benim doğumumda bulunmayan biri Garpta biri Cenupta iki kim olduğunu bilmediğim insanın tanıklığı nasıl kabul edilir?
Buna göre ben okulu bitirdikten sonra nüfus kâğıdı alınmış oluyor. Bu sahte doğum kâğıdına itibar ediliyor.  20.11.1950 tarihli doğum kâğıdı vardı da neden 76 yıl beklediler? Gerçek doğum kâğıdı 12.06.1940 tarihinde tanzim edilmiş ve ilçe Nüfus Müdürlüğüne o zaman verilmiş, buna itiraz etmiyorlar.
Bunun üzerine mahkemeye verdim. Bütün resmi evrakları sundum, mahkeme bunları delil olarak kabul etmedi. İlla ki tanık getirmemi istedi. Dedim ki: "Tanık istiyorsanız filan yerdeki mezarlık müdürlüğüne bir müzekkere yazın isimlerini verdiğim ve benim doğumumu yaptıran ebemi mezarlıktan çıkartıp mahkemeye getirin."
Hâkim Bey "böyle bir şey olur mu?" diye çıkıştı.
Ben de: "Sizin benden istediğiniz tanıkların hepsi ölü. Ölmüş olanları ben size nasıl getirebilirim?" dedim.
Akıllara bin ziyan, mahkeme davayı reddetti. Temyiz ettim. Temyizde de hiçbir gerekçe göstermeden reddettiler.
Bu belgeler Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünde mevcuttur. Benim gibi birçok insanın mağdur edildiği bu rezalete acilen çözüm bulunmasını ve bu yapılan hataların bir an önce düzeltilmesini Sayın İçişleri Bakanımdan saygılarımla talep ediyorum.
İsmi mahfuz
***

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.