Vatandaşı soyanları protesto edelim

A -
A +

"Gıda, beyaz eşya, elektronik eşya, telefon, tablet, bilgisayar vb. gibi ürünlerde on yıllardır büyük soygun yaşanıyor. Çoğunluk ithalatçılarımız, distribütörlerimiz toptancılarımız, tüccarlarımız, manavlarımız, AVM'lerimiz bizi soymak için kurgulanmış gibi.

Tarlada 50 kuruşa alıcı bekleyen tarım ürünleri market raflarında 5 TL etiket taşıyor. Kayıtlı ekonomiye geçilmedikçe bu soygun devam edecek.

Geçtiğimiz yaz bir kabzımal tanıdığıma nasıl vergi kaçırdığını sormuştum. Şöyle anlatmıştı: Antalya'dan domatesi 25 kuruşa alıyoruz. Bunu şehre getirip 2.5 TL'den satıyoruz. Ancak hiçbir müşteriye fiş kesmiyoruz. Ay sonuna doğru 25 kuruştan aldığımız domatesleri çeşitli kişilere 50 kuruştan satmışız gibi fatura düzenliyoruz. Kârımız az görünüyor. Vergimiz de düşük oluyor.
Elektronik ürünlerdeki soygunlar ise % 90'lara varıyor. Çin'de 1 ila 10 dolara yaptırılan tablet, telefon, radyo, kulaklık vb. gibi ürünler burada 10 katı fiyata satılıyor.

Giyim sektöründe faaliyet gösteren büyük zincir mağazalar Pakistan, Bangladeş, Çin gibi ülkelerde 1 dolara çalıştırdıkları işçilere hatta işçi denilmez kölelere ürettirdikleri 1-2 ay dayanan albenili giysileri bizlere 10 kat fiyata satıyorlar. Sezon sonlarında yüzde 50-70 indirim yapsalar bile yine yüzde 500 kâr ediyorlar. Çok yüksek kazançları olmasa 20 yıl önce 10 metrekare dükkânla işe başlayıp bugün dolar milyarderi olamazlardı.

Son 2 aydır sebze, meyve fiyatlarındaki artış tamamen soygun amaçlıdır. Bolu Seben'de yazın 10 kuruşa alıcı bekleyen elmalar şu anda 3 TL, 1 TL'lik patatesler ne oldu da 3 TL oldu? Fındık nasıl oluyor da 50 TL oluyor? Bizi soyanları protesto edelim."
Ali Özdemir-Bolu

Merhametli Valim yine size haber veriyoruz
Sayın merhametli Samsun Valimiz, öncelikle Samsunlu bu annenin geçen defa yazdığımız dramını okuyup hemen ilgilendiğiniz için yürekten teşekkür ediyoruz.

Bir de İstanbul'dan arayıp kendi imkânınca yardım eden gazeteci meslektaşımıza da teşekkür ediyorum.

Yalnız gelen yeni fakstaki bilgilere göre bu annenin bir defalık para yardımıyla rahatlaması mümkün gözükmüyor. Bu annenin sürekli bir gelire ve önceki sıkıntılarının giderilmesine ihtiyacı var.

Eminim bu defa bu anneyi bizzat görerek devletimizin merhametli kanatları altına alırsınız.
Bu merhametinize yürekten inanarak ve görevinizde başarılar dileyerek Yeter Aycan annenin ikinci feryadını sizlere arz ediyorum:

"Ben Yeter Aycan, Samsun'da yaşıyorum. İki evladım var, geçim sıkıntısı çekiyorum. Çalmadığım kapı kalmadı. 5 senedir çareler arıyorum. Kendim % 45 özürlüyüm. Ameliyat oldum, zor geziyorum. Çocuklarım küçük. Oğlum ilkokul dördüncü sınıfa gidiyor. Kızım beş yaşında. Çalışamıyorum. Evim kira. İki senelik kiramı ödeyemedim. Elektrik, su, şu an sobaya atacak odun dahi yok. Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Başbakanımıza sesleniyorum. Cinnet geçirip kendime kıyacağım ama çocuklarıma acıyorum. Allah rızası için elimden tutun.
Çocuklarım için yalvarıyorum. Tüm Türkiye'ye sesleniyorum. İnanın çok şey istemiyorum. Bana ayda yetecek kadar yardım istiyorum. İnsanlık öldü mü? Milletvekillerimize sesleniyorum inanın sizin bir yemek masrafınızla ben üç ay idare ederim.

Samsun Valisi gazetede okumuş. Beni aradılar. Gittim 500 lira verdiler. Ama benim evde oturacak eşyam yok. Oğlum takdir getirdi ama onu bir ay okula gönderemedim ameliyat oldu. Alın yazısı. Fakir olmayı ben istemedim. Dünya malı dünyada kalır. Ben de gülmek istiyorum. Çok yoruldum. Allah insanı muhtaç etmesin..."
Yeter Aycan-Samsun

Biz insan taşıyoruz
"Sevgili İETT yetkilileri, İstanbul'a verdiğiniz hizmet için gerçekten teşekkür ediyorum. Sizleri inanın kutluyorum. Ama bir vatandaş olarak yine de gördüğüm aksaklıkları sizlere iletmeyi de vatandaşlık görevi sayıyorum.

Geçtiğimiz dönemlerde İETT otobüslerinde 'Biz insan taşıyoruz' afişleri vardı. Bazen esprilere konu olsa da meğer o afişlerin halka yazıldığı gibi 'siz insan taşıyorsunuz!' diyerek şoförlere de yazılması gerekiyormuş.

Geçen hafta Kadıköy-Ümraniye hattında çalışan bir otobüste yolculuk ederken, şoför beyin yaptığı ani frenle otobüsün içinde savruldum. Sol omuzum engelli sandalye bölümündeki boruya çarptı ve şu anda kolum omuz kısmından avuç içi kadar morardı. Kafamın çarpmadığına, kolumun kırılmadığına şükrettim. Bu şoför arkadaşın telaşı neydi böyle ki bu kadar sürat yapıp aniden önünde ne olduysa bu kadar sert fren yapmak zorunda kaldı?
Ben İETT şoförlerine empati yapan bir vatandaşım. Çok zor şartlarda ve gerçekten cansiperane çalışıyorlar. Ama yine de 'insan taşıdıklarını' unutmasalar iyi olacak. Bir de şoförlerinizi bu kadar yormayın, dinlendirin ki onlar da böylesi agresif hallere düşmesinler. Onlar da insan..."
Emekli vatandaş-İstanbul

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.