Konya’daki bisiklet yolu araçlara park yeri mi oldu?

A -
A +
Merhabalar Feridun Ağabey, 3 Haziran 2019 Pazartesi günkü Türkiye gazetesinin 2. sayfasında yer alan "Konya'da her evde bisiklet var" başlıklı haberin içeriğinde, Konya'da 515 kilometrelik bisiklet yolu yapıldığı ve bu miktarla Türkiye birincisinin Konya olduğu belirtiliyordu. Bir Konyalı olarak bu gerçekten takdire şayan bir durum ancak acaba bu yolların ne kadarı bisiklet sürücüleri tarafından kullanılabilir durumda?
Sayın Belediye Başkanı’mız Uğur İbrahim Altay Beyefendi’den istirhamım, Büyükşehir Belediyesi binası civarındaki caddelerde (Nalçacı Caddesi Bankalar Önü, Demirci İş Merkezi, Hazım Uluşahin İş Merkezi civarları) araçsız bir şekilde veya bisikletine binerek bir dolaşsın da o bisiklet yollarının nasıl araç parkı hâline döndüğünü görsün?
Evet, bisiklet yolları yapmak çağdaş dünyanın bir gereğidir. Nefes alınabilir şehirler için de olmazsa olmaz bir durum. Ama bisiklet yolları yapmakla iş bitmiyor, bisikletliler o yolları kullanamadıktan sonra "dostlar alışverişte görsün" den öteye gidemiyor maalesef. O bisiklet yollarına araçlar park ediyor ve bu araçlara hiçbir yaptırım uygulanmıyorsa bisiklet yolu mesafesinde dünya birincisi olsanız da hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Kolluk kuvvetleri ne için vardır, neden vazifelerini yapmazlar? Trafik polisi yeterli gelmiyorsa zabıtalar ne iş yaparlar? O caddeleri gezip park hâlindeki araçların fotolarını çekip emniyete bildirmek bu kadar zor bir iş midir? Yahut da oralara park eden araçların çektirilmesi mümkün değil midir? Bu hususu Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı’mızın dikkatine sunar, bu meselenin takipçisi olması hususunu istirham ederim. O bisiklet yolları araç park yeri olmaktan kurtarılırsa daha modern bir Konya'ya ulaşmak için bir adım daha atılmış olacaktır.”
Mustafa Toker
***
 
En büyük vefasızlık unutmaktır…
 
Feridun Ağabey hep vefasızlıktan söz ederiz. ‘Vefa’nın İstanbul’da bir semt olduğunu dile getirir küseriz. Onca yapılan iyilik unutulur da birazcık ilgisiz kalınsa bizi unuttu deriz… Öte yandan düne kadar hiçbir mazimiz olmadığı hâlde bugün bize bir gülücük gösterene meylederiz. Çünkü ötekine küskünlüğümüz, berikine iter nefsimizi… E soralım bir kendimize kim vefasız? Vefasızlık nedir? Vefasızlık unutmaktır… Bu açıdan kendi kendime diyorum ki ey nefsim tamam bugün bir kenarda kaldığını düşünüyorsun, unutulduğunu düşünüyorsun. Ben de sana diyorum ki hatırlamayayım mı İstanbul’da yirmi sene önceki musluklardan çıkan tıs sesini… Kokudan geçemediğimiz caddelerde biriken çöp dağlarını… Yazın sıcaktan yanan, kışın soğuktan donan Demirperde ülkelerinden getirilen hantal otobüsleri… Kadrini bilmeyeyim mi çevre dostu ve her biri bırakın klimalı olmayı, araç Wi-Fi’si, şarj usb giriş aparatları bulunan; duraklarda hangi dakikada hangi aracın geleceğini belirten teknolojiyle donatılmış son model akıllı İETT otobüslerini… Görmezden mi geleyim, bugün Avrupa ülkelerinin bile ilerisinde şehrin altında, İstanbul’un bir yakısından öbür yakasına ulaşımı sağlayan yer altı metro ağını?
Fakir fukaranın alabileceği ekmeği sağlıklı ortamlarda üretip şehrin dört bir yanında 75 kuruşa sunan halk ekmek büfelerini hesaba katmayayım mı hizmet olarak? Belediyenin evde yaşlılara ve engellilere, kimsesizlere verdiği bakım hizmetini hiç mi dile getirmeyeyim? Recep Tayyip Erdoğan’dan önce belediye üst düzey çalışanlarına ait Florya Sosyal Tesisi gibi sosyal tesisleri biz halka açtıklarını ve yıllardır oralarda dinlendiğimizi unutayım mı? Hiç mi teşekkür etmeyeyim? Ev hanımlarına yönelik düzenlenen kurslara hiç mi dikkat çekmeyeyim?
Bütün bu ve saymakla bitmeyecek kazanımları kanıksamış olarak sanki İstanbul hep böyleydi kolaycılığıyla bu şehre tırnak tırnak emek vermiş bir belediyeciliği yok mu saymalıyım? Sonra da sorayım kendime en büyük vefasızlık nedir?”
Hakan Özdemir
***
 
Kim isen o olmalısın evlat
 
“Feridun Ağabey, içinde bulunduğum hayat bana çok sıkıcı gelmeye başladı. Daha huzurlu ve anlamlı bir hayat sürmek istiyorum, ne olur bana tavsiyelerde bulun” diyen Mehmet Taner isimli delikanlımıza… Konuşacak çok şey olabilir elbette ama özetleyecek olursak daha huzurlu ve anlamlı şeyler düşünmelisin.
Hani diyorsun ya “Kim isem, o mu olmalıyım?” Evet tam da öyle olmalısın… Ya olduğun gibi görünmelisin ya da göründüğün gibi olmalısın… Bu sözü bir yerlerden hatırlıyorsun değil mi?
Evet… Mevlâna hazretleri söylemiş bu sözü… Sen de onun söylediği işaret ettiği gibi olabilirsin…
Hatta olmalısın… Çünkü gelecek bu sözde. Saygınlık bu sözde… Yani bu sözün gereğini yerine getirebilmekte… Mevlâna hazretleri bunu yedi asır öncesinden söylemiş.
Ailede, işte, okulda sosyal çevrede huzurun temelini bu sözlerdeki şifrelerde gizlemiş…
İnsan göründüğünden farklı mıdır gerçekten? Veya görünmeyen bir farkı olduğunda onu göstermesi mi gerekir?
Evet tam da öyledir. Ama günümüzde insanlar aksine gerçek yüzlerini imaj adı altında gizliyor ve saklıyor. İçyüzü kapkara da olsa dış yüzlerini cilalı sözlerle aklıyor. Günümüzün anlayışına göre, kendini hemen ele vermemek marifet sayılıyor. Esas amacını gizlemek imaj sayılıyor…
Evlat… Huzurlu olmanın anahtarı bu değil işte… Doğrusu insanların olduğu gibi görünmesidir. Dürüstçe, mertçe… Bırak seni aldatmak isteyen aldatsın… Bırak kendini akıllı sananlar varsa sansın. F.A.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.