Firma hassasiyeti işte böyle olur, teşekkürler

A -
A +
"Feridun Ağabey, merhaba, 24 Haziran tarihli köşe yazınızda Süleyman Mutlu isimli müşterimizin bir şikâyetini okuduk. Yaptığımız imcelemede Türkiye genelinde değişik illerde dört kişinin aynı isimle bizden alışveriş yapan müşterimizin olduğunu öğrendik. Sistemdeki telefon numarasından kendisini aradık ama ulaşamadık. Gazetenizde isminin yanında İstanbul yazmasından yola çıkarak müşterimizin aldığı ürünlere sistemimizden ulaştık. Aldığı ürünün hakiki deri astarsız kauçuk alaşımlı hazır taban materyalli bir ürün olduğunu gördük. Mağaza tamirat sistemimizden Süleyman Mutlu ismine kayıtlı tadilat başvuru bilgisine ulaşamadık. Ama aldığı ürün yaklaşık üç yaz sezondur sattığımız bir taban ve üzerinde altı değişik model ve bazılarında dört bazılarında beş renk farklı modeller mevcut. Bu tabanlı ürünlerden üç sezondur 46.420 adet ürün yapmışız. Şu anda stokumuzda satışta 9.334 adet bu tabanlı ürün bulunmakta. Yine tamir-tadilat sistemimizden yaptığımız incelemede üç sezon içinde 117 adet tamirat geldiğini bunların bir bölümünün astarsız olduğu için bağcık problemi bir bölümü çarpmadan kaynaklı boya problemi olduğu gözlemlenmiştir. Bu sorunlar arasında taban problemi olarak gerek kayma gerek aşınma hele hele sünger benzetmesi sıfırdır. Kalite ve Müşteri memnuniyetini ön planda tutan firmamızın bu tür yazıların gerek internet gerek gazetelerde yer alması firmamız, müşterilerimiz, tedarikçilerimiz ve çalışanlarımız arasında hoş karşılanmamaktadır ve moral bozukluğuna sebep olmaktadır. Marka ismi zikredilen bu tür şikâyetlerin doğruluk payının olup olmadığının tarafınızdan markalara doğrulattırılıp yayımlanması kanaatimce daha uygun olacaktır. Saygılarımla arz ederim” diyen firma Direktörü Saygıdeğer Hüseyin Durmuş Bey'e öncelikle gazetemize ve okuyucumuza gösterdikleri ilgi ve hassasiyet sebebiyle teşekkür ediyoruz. Bu köşe okuyucularımızın olduğu gibi siz değerli firmalarımızın da duygu ve düşüncelerine açıktır. Zaten okuyucumuz da ürünlerinizden memnun olduğunu belirtmiştir. Bu vesileyle açıklamanızı okuyucularımızla paylaşıyor çalışmalarınızda üstün başarılar diliyoruz. (F.A.)     Kime inanacağız, kime inanmayacağız?   “Feridun Ağabey, gerek yazılı gerek görüntülü gerek sosyal medyada bize anlatılanlar, okuduklarımız öğrendiklerimizle bilgi zehirlenmesi yaşıyoruz. Sağlığımız adına bize o kadar yönlendirme o kadar korkutma o kadar ürkütme yapılıyor ki gıda zehirlenmesinden çok bilgi zehirlenmesinden zayi olacağız diye korkuyorum!.. Yıllar yılı margarinleri bile tereyağından üstün tutan algı yöntemlerinden neden sonra yeni yeni tereyağının masum olduğunu, biraz sonra da meğer tereyağının ne çok faydalı olduğunu öğretmeye başladılar. Bizler tereyağına yöneldik… Bu sefer de başka kafa karıştırmalar çıktı… Neymiş marketlerden alınan tereyağların katkılı olma sorunu varmış. Zeytinlere gıda boyası ile renk vermeler varmış. Bazı yoğurtlarda hile varmış… Ben de memleketimden getirdiğim yağı eğer iyi muhafaza edemezsem bir haftada acıyor, bozuluyor. Ama marketten aldığım kimi marka tereyağları bile buzdolabında bozulmuyor. Bunun sebebi koruyucu mu? Başka yağdan mı tereyağı üretiyorlar? Bunun bir denetlenmesi yok mu? Hileli gıdalara kim nasıl engel olacak?” diyen İstanbul’dan Rumuz “Dünya” isimli okuyucumuza, üretim ve tüketimin bu denli fazla olduğu bir ortamda denetimlerin de istenilen sonucu vermediği görülüyor. Marka isimlere göre hareket edilse de taklitleri veya harf renk vb. benzerlikleriyle beyinlerde algı oluşturulabiliyor. Size önerebileceğimiz genel kural şu olsun: Mümkün olduğunca ekmek de dâhil yoğurdunuzu, kekinizi; pastanızı, turşunuzu vb. kendi evinizde üretebileceklerinizi evinizde üretmeye çalışın. Mevsimi haricinde sebze ve meyve tüketmek yerine mevsimini bekleyin. Alacağınız ürünleri de tanıdığınız bildiğiniz yerlerden ve kimselerden temin etmeye çalışın. Bu imkânlara sahip değilseniz kesinlikle “marka” ürünleri tercih edin…     Bir dost yetermiş gerçekten...   Bazı şeyler görecelidir. Bazı şeyler değersizdir. Bazı şeyler vardır zamanla anlaşılır. Bazı acılar vardır turnusol kâğıdı gibidir dostluklar için… Ve bazen öyle olur ki düşmanın taş atmasından dostun gül atmasını bırakın susması bile yaralar yürekleri… Düne kadar ben sıkıntı çekerken, hayatta kalma adına mücadele ederken kıs kıs gülen nice dost bildiğim kimseler, bugün beni gördüklerinde yolunu çeviriyor. Ya da bazıları benden özür diliyor, “gel kırgınlıkları atalım, bir beyaz sayfa açalım” diyor. Benim affetmem neyi değiştirir ki o arkadaşlarım kendilerini değiştirmedikten sonra. Benim yaşadıklarım elbette kişisel bir durum ama edindiğim tecrübe şu ki atalarımızın söyledikleri sözler gerçekten çok önemli hakikatler içeriyormuş… Düşenin dostu yokmuş… Kimseyi kötü bilmemeli ama kimseye de güvenmemeliymişiz. Bir tane dostun olsun başka hiçbir şeyin olmasın yetermiş… Saygılarımla…            Mehmet Ali Mert-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.