Kumburgaz’da insanlar ölmeden bir şeyler yapmak lazım

A -
A +
“Feridun Ağabey, son zamanlarda Marmara Denizi'nde sürekli depremler oluyor. Televizyonlara çıkan hocalarımız muhtemel büyük depremin Kumburgaz önündeki çukurda bulunan fay hattında olacağını söylüyorlar. 6,5-7 civarında bir deprem bekleniyormuş. Hâl böyle iken maalesef Büyükçekmece Belediyesi Kumburgaz ve Celaliye’de hiçbir şey yapmamaktadır.
Buradaki insanlar 40 senelik sitelerde oturuyorlar. Evlerde de çatlamalar mevcut…
Daha önce de size göndermiştim ve yayınlamıştınız. Kumburgaz ve Celaliyle 10-15 sene önce Büyükçekmece Belediyesine bağlandı. Buralardaki sitelerin çoğu 30-35 sene önce yapıldı ve çoğu da deniz kumu ile yapıldı. Denize 50-100 metre gibi çok yakınız ve doğrusu korkuyoruz.
Böyle bir deprem olursa hâlimiz ne olacak? Çok insan ölecek. Tsunami ayrı bir korku yapmakta…
Bu bakımdan belediyenin site yönetimleriyle görüşüp bir an önce bizde de kentsel dönüşüm işlemlerine başlaması lazımdır. Müteahhit alsın kat karşılığı buraları yenilesin ki bizler de huzur içinde evlerimizde oturalım. Ne yazık ki bağlı olduğumuz belediyenin bu konuda nasıl bir çalışma içinde olduğunu bilmiyoruz. Arsa istiyorlarsa işte arsa alıp da yapsınlar. İnsanlar ölmeden bazı şeyler yapmak lazım. Çevre Bakanımızın da buralara el atması gerekir. Burası birinci derece deprem bölgesi ama kimsenin oralı olduğu yok. Bahsettiğim evler sahil şeridindeki siteler ve tehlike içinde olanlar buraları… Saygılarımla.
            Bir vatandaş-Kumburgaz
 
 
AYEDAŞ ve TEDAŞ müşteri isteği umurunuzda değil mi?
 
AYEDAŞ ve TEDAŞ sizin için müşteri veya müşteriniz, vatandaş umurunuzda değil mi?
Geçtiğimiz günlerde okuyucumuzun derdini bu köşeden duyurduk. Ne arayan oldu ne soran oldu. Ne de sorun çözülmüş. Okuyucumuz bir kez daha bize rica ediyor, “Feridun Ağabey bu konuyu yayınlayıver ne olur” diyor. Yetkililerin dikkatinden kaçmış olarak değerlendirip bir kez daha yayınlıyoruz ama bu konuya bu defa lütfen bir çözüm bekliyoruz:
“İstanbul’da Şile ilçesi Kervansaray Mahallesi Gâvurderesi Mevkiinde bulunan, 5.630 metrekare tapulu tarlamızın içinden, 2 adet yüksek gerilim elektrik direği geçmektedir. Bu elektrik direklerinin kaldırılması için 2 yıldır mücadele veriyoruz. Fakat maalesef bir netice alamadık. AYEDAŞ’a 2 yıl içinde 3 defa dilekçe verdik. Birinci dilekçe 2017 yılı başlarında ve 9206308394 numaralı. İkinci dilekçe 19.2.2019 tarihli ve 9228824616 numaralı. Üçüncü dilekçe 29.5.2019 tarihli ve 9232101735 numaralı. Tarlamızın tam ortasından geçen bu direkler sebebiyle buraya bir şey yapamıyoruz ve mağdur olduk. Bu elektrik direkleri çok uzun süredir tarlamızda bulunduğu için aslında bu kurumlardan işgaliye bedeli de talep edebiliriz. Fakat bunu yapmıyoruz ve AYEDAŞ ile TEDAŞ’ın bir an önce 2 direği kaldırarak bu mağduriyetimizi gidermesini bekliyoruz.”
        İsmi bizde mahfuz
 
 
Sağlık adına artık yeter! Anneleri bebekleriyle korkutmayın…
 
“Feridun Ağabey, ben bu sağlık adına bize sunulan hatta dayatılan önerilere kahroluyorum. Bir tanesi yoğun bakıma alınan hasta ile yakınlarının bir daha görüşemeyişi. Hâlbuki nice örneklerini okuduk, izledik öğrendik; hasta kimse, sevdiği insanların yanı başında olduğunda onun sesini duyduğunda, elini tuttuğunda ondan enerji alır ve güç kazanır diye. Sırf hasta mikrop kapmasın diye hastayı en lazım olan zamanda en yakınlarından uzakta tek başına tutmanın mantığını anlamıyorum. İnsan makine değil ki onun bir de manevi gıdaya ihtiyacı var. Bu sağlıklı bir yaklaşım olamaz! Bir diğeri hastalanmadan “hastalanmaya karşı tedbir” diyerek insanları kontrole çağırmak. Arkadaş bir insan ya hastadır ya değildir. Yapmayın! Sağlık adına bu sağlıksız yaklaşımdan vazgeçin. Şimdi bir de annelere "bebeğinizin kaşığıyla bebeğinizin mamasının tadına bakmayın" diyorlar. O da nereden çıktı? Bebeğin ağzı sterilmiş, enfeksiyona karşı hazırlıksızmış. Sanki enfeksiyon sadece annenin ağzında var. Anne mamayı ağzına almayınca bebek enfeksiyon kapmaz. Güldürmeyin adamı… Anneleri de korkutmayın… O annenin çocuğuyla biyolojik bağından haberiniz olmazsa işte böyle komik yaklaşımlarda bulunursunuz. Araştırmasına göre gökteki kimyasal olay sonrası yağmur yerine asit yağacağını düşünerek sığınacak yer arayan zavallı bilim adamı gibi olursunuz. Oysa gökten asit değil rahmet olarak yağmur yağmaktadır. Burada da bir bebeğin anne ile biyolojik bağının o kadar önemi vardır ki... Bu önemi sağlık adına hiçe sayıp konunun sadece enfeksiyon penceresine indirgenmesine kahroluyorum.”
         Rüştü Kazım Aktaş-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.