Derdimiz acil, evimize icra gelmeden!

Feridun Ağabey, Merkez Hukuk Bürosundan arkadaşlar bizleri arayıp “ya tüm borçlarınızı ödersiniz ya da evinize 2-3 gün içinde icra göndeririz” dediler. Bu mektup size ulaştığında evimize icra gelir mi bilemem. Ama evlerimizde kalp ameliyatlı, stentli, tansiyon hastası, panik atak ve benzeri hastalıkları olan hastalarımız, anne babalarımız kayınvalidelerimiz, kayınpederlerimiz var.

Onlara üzüntüden kahırdan bir şey olacak diye korkuyoruz. Çünkü onların bu durumdan haberleri yok. Doktorlar onlara böyle üzücü haberleri ani bir biçimde iletilmesin diyorlar. Bizler borçlarımızı ödemek istiyoruz ama ödeme şartları bizim imkânlarımıza göre çok ağır. Bizler emekliyiz. Ortalama 1.500 lira maaş alıyoruz. On bin liralık borcu için 48-50 bin lira ödersiniz diyorlar. En az aylık taksit olarak da 900 lira ödersiniz diyor hukuk bürosundaki saygıdeğer avukat…

Nasıl ödeyelim Ağabey? Her kesime düşük faizli yapılandırma yapıldı bu yapılandırma emekliler için de düşünülmelidir. Niçin düşünülmüyor? Avukatlar bu kadar yüksek faizin bizimle ilgisi yok diyorlar. Devlet alıyor diyorlar. Biz ise inanmıyoruz. Devlet vatandaşını bu kadar üzmez diyoruz.

Sesimizi kimseye duyuramıyoruz. Yetkililer bizlere yardımcı olsunlar… Bizler kredilerimizi ödemek istiyoruz. Çaresizlikten ödeyemiyoruz. Ya bize düşük faizli bir yapılandırma yapsınlar. Ya da emekli maaşlarımızı biraz artırsınlar insanca yaşayalım. Bu tür aramalara aile içi huzursuzluklara ve korkulara maruz kalmayalım. Emeklilerin ortalama her birinin üç kredisi var. Bunun için zorlanıyoruz. İnanın sağlığımız bozuldu. İnsan içine çıkacak hâlimiz kalmadı. Hepimiz depresyon ilacı kullanır olduk. Bu konuda yetkililerimize inanıyor ve güveniyoruz. Bize en kısa zamanda sevindirici bir haber verecekleri ümidiyle…

***

 

Feridun Ağabey, iki defa arkadaşlık kurduğum iki can arkadaşımın beni sattığını gördüm. Birisi bana koymadı ama öteki çok fena koydu. Ondan hiç ummazdım. Şimdi insanlara güvenim kalmadı. Ne yapmam lazım bilmiyorum. Bu dünyada tek yaşanır mı Abiciğim?” diyen İstanbul’dan Metin Karaçay isimli okuyucumuza: Evet haberlerde de bu tür şaşkınlıkları okuruz izleriz. Yılların ortaklarının birbirine kurşun sıktığını gördüğümüzde, yıllarca bir yastığa baş koyarken birbirine ihanet eden, birbirinin canına kasteden birbirinden nefret eden eşleri gördükçe… İnsan karşısındakinin özü sözü bir olup olmadığını gerçekten merak ediyor… Ne var ki insanoğlu çiğ süt emmiştir. Burada “çiğ” kelimesi pişmemiş süt olmakla birlikte kinaye olarak “olgun” olup olmamak konusudur. Yani dürüstlük söz konusudur işte… Çiğ insan dürüst olmayan insan demektir… Dürüst insan ise çiğ olmayan insandır… Bu çiğlik insanın göründüğü gibi olmamasını anlatmak için anne sütünden yola çıkarak tanımlanmış bir benzetmedir. Ama insanoğlunun hiç ummadık zamanda hiç ummadık bir cahilliği, bir hainliği bir aldatmayı gerçekleştirebileceğine de işaret etmektedir. Onun için insanlar karşısındakine kolay kolay güvenmez… Güvenseler bile yıllar sonra kandırılabilirler… Ya da kandırıldıklarını yıllar sonra fark edebilir… Derler ki “kimseyi kötü bilme, kimseye güvenme” bir büyük bilge zat da demiştir ki “İnsanoğlu hilebazdır kimse bilmez fendini, yap yine iyiliği sonra koru kendini” Bu kandırılma veya görünen yüzün arkasında bambaşka bir yüz olma hâli tarih boyunca hep olmuştur… İnsanlar göründüğü karakterde olmayıp başka kimlik ve kişiliklerde de olabilmişlerdir. Buradan yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki eğer meslek olarak rol yapmak gerekmiyorsa bunun dışında kim olursa olsun mutlaka ama mutlaka olduğunuz gibi görünmeyi tercih edin… Kimseye aldanmamakla birlikte kimseyi aldatmamaya özen gösterin. Ama bilin ki siz ne kadar dürüstseniz, sizin gibi nice dürüst insanlar da vardır. Unutmayın, dürüstlerin sayısı her zaman sahtekârdan fazladır.