“Bıktım artık bana karışmanızdan” diyor

A -
A +
Feridun Ağabey, yirmi sekiz yaşındaki oğlum bizi terk edip gitti. Bütün yalvarmalarıma rağmen dönüp bakmadı bile. Nereye gittiğini sorduğumda “size ne!” dedi. Aradan bir hafta geçtiğinde ısrarlı telefonlarıma çıktı. İstanbul’a gitmiş. Telefonda niye böyle yaptığını sordum. Cevap olarak bizi suçladı. Beni ablasını babasını suçladı… Bize “kendinizden başka kimsenin bir şey bilmediğini sanan akıllı insanlarsınız ya!” diye sitem etti. Biz çocukluğundan beri onun iyiliği için uğraştık. Çocukluğunda kötü kimselerle arkadaş etmesin diye evden dışarı çıkarmadık. Okula gidip gelirken servise bile vermedik. Babası alıp getirip götürdü… Ben lokmaları tek tek ağzına verdim. Ablası aynı şekilde üzerine titrerdi. Okulda başarılı olamadı. Mahalledeki gördüğü kuruyemişçiye takılıyordu ondan zor kurtardık. Bir üst sokakta kuş yemi satan dükkâna takılmak istedi ne işin var eften püften işlerde dedik. Top oynamasına bir yerini kırar sakat kalır diye izin vermedik. Hep onun iyiliği için yaptık ama galiba çok üzerine gittik. Şimdi hiçbir işe yaramayan kimseyle konuşup görüşemeyen, derdini bile anlatamayan bir kimse olup çıktı. Sonra da içinde yaşadığı bu hayata tepki olarak çekip gitti. “Bıktım artık bana karışmanızdan, ne hâliniz varsa görün” diyor telefonda… Geri gelmesi için ikna edemiyoruz… O şimdi oralarda tek başına ne yer ne içer; ne yapar? Perişan olur… Bize bu konuda yardım edin ne olur? Ne yapmalıyız?” diyen Rumuz: “Anne” isimli okuyucumuz, bir kere hatanızı kabul ediyor olmanız büyük bir aşama… Ona bu hayatı zindan eden sizin farkında olmadan yaptığınız bu tip müdahaleler olmuş. Bakın o kafa dinlemek adına sizden uzaklaşmış, ona bile müdahale ediyorsunuz. Nasıl ikna edelim de gelsin diyorsunuz. Koskoca adam olmuş. Hâlâ onu ikna ederek sizin sözünüzü dinlemesini istiyorsunuz. Bırakın kendi hâline… Arayıp sorarken de geçmişten ve gelmesi için gereken sözlerden konuşmayın. En fazla “nasılsın iyi misin, rahat mısın?” gibi insani sorular sorabilirsiniz. Sonra bırakın kendi hâlinde size gelip gelmemeye kendisi karar versin. Çok geçmeyecektir o size gelmek için sizi yoklayacaktır. Ama hepsinden önemlisi siz kendinizi değiştirin. O gelene kadar, onu arkasında kurma anahtarı olan bir oyuncak gibi görmekten uzaklaşın. Onun bir birey olduğunu hayatı kendisi için yaşaması gerektiğine inanın… F.A *** “Neden öyle söylemiş?” Geçen gün bir markete girdim. Market dediysem bir büyükçe şarküteri gibi bir yer. Karnım acıkmıştı, yemeği beklerken bir bisküvi alıp atıştırayım dedi. Marketin uç tarafından bisküviyi aldım, kasaya yaklaşırken de dayanamadım ambalajını açıp ağzıma bir tane attım. Marketin sahibi bana bakıp gülümseyerek “helal olsun” dedi… Pek bir şey anlamadım. Kasaya geldim, paramı çıkartırken dedim ki: “Neden öyle söyledin abi?” Verdiği cevap enteresandı: “Sen onu ağzına attığında daha parasını ödememiştin. Kasaya gelene kadar ömrün olduğuna ne senin ne benim garantim var mı? Yok. Öyleyse eğer sen kasaya gelene kadar bana emrihak vaki olursa benim hakkımla gitmeyesin diye söyledim. O şarküteri sahibinin o sözü beni şoke etti… Kul hakkının ne kadar önemli olduğunu o zaman anladım. Bize bu hassasiyeti neden anamız babamız, aldığımız eğitim, okuduğumuz kitaplar, dinlediğimiz isimler vermiyor? Ben şimdi ömrüm boyu kul hakkına bu derece dikkat ederim… Saygılar” İbrahim Turan – İstanbul     Gelir mi gelmez mi bilemiyorum “Didim tatil beldesinde yıllar önce bir Moldovyalı bayanla tanıştım. Çok iyi bir insandı. Ama imkânım olmadığı için evlenemedim. Evlenme hayalleri kurarken o çekip memleketine gitti… Günlerce unutamadım… Niyetimiz çok ciddiydi ama şartlar bizi birbirimizden ayırmıştı… Yıllar sonra beni aradığında bir hoş oldum… Bir çocuğumuz olduğunu söyledi… İkinci bir şok yaşadım… Yaptığım cahilliğe kahroldum. “Gel Türkiye’ye evlenelim” diyorum, gelmek istediğini söylüyor ama şartları elvermediği için gelemiyor… Ben zaten gideyim desem de gidemiyorum. Ne yapacağımı da bilemiyorum. Hasret duygusuyla onun Türkiye’ye gelmesini dört gözle bekliyorum. Ah günler geçmiyor… Gelir mi gelmez mi onu da bilemiyorum… Çaresizlik içinde gözlerim yolda bekliyorum…” İsmet Ercan – Antalya
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.