Üniversite Giriş Sınavları hakkında bir öneri

A -
A +
Feridun Ağabey, Üniversite Giriş Sınavlarının 27-28 Haziran 2020 tarihlerinde yapılacağı açıklandı. Ben kişisel olarak bu tarihlerde yapılacak sınavların bazı mahzurları olduğunu düşünüyorum. Bunun yerine, hâlen Üniversite Sınav Puanlarını %30 ila %50 arasında etkileyen Orta Öğretim Başarı Puanlarının sadece 2020 yılı için Üniversiteye Girişte kullanılmasını, bu puanlara göre üniversitelere yerleştirme yapılmasını öneriyorum.
Hem başarı ölçme yönünden hem salgın yönünden mahzurları şöyle sıralayabilirim:
1) Sosyal mesafe açısından mevcut binaların yeterliliği söz konusu olmayacaktır. Önceden tasarlanan sınava giriş binalarının üç mislinden daha fazla yeni sınav binası bulunmasını gerektirebilir.
2) Sınav salonlarında yaşanacak muhtemel öksürme hapşırma gibi durumlar ister istemez öğrencilerin kimilerinde virüse maruz kalır mıyım endişesi oluşturacaktır. Bu durumda öğrencinin dikkati dağılır ve soruya odaklanması güçleşir.
3) Sınava girişte su ve dezenfektan dışında anahtar kolye cep telefonu vb. gibi eşyalarda virüs olma ihtimali vardır ve bu eşyaların geri dağıtımında bu risk artarak devam edecektir.
4) Sınava girenleri, emniyet görevlileri omuzlarından paçalarına kadar arıyorlar, sosyal mesafe kalmıyor. Böylece virüsü olan kişilerin emniyet görevlilerine bulaştırma ihtimali var. Sokağa çıkma kısıtlamaları ile görev yükü artan polisimizi bari bu riskli durumdan korumak gerekir.
5) Sınav soru kitapçıkları poşetli olarak dağıtılıyor. Yırtılmış poşetleri daha sonra sınav görevlileri toplayıp çöpe atıyor. Bu uygulama da koronavirüs açısından riskli bir durum.
6) Meteorolojinin tahminlerinde mevsim normallerinin üstünde olan sıcaklıkların daha da artacağı bildiriliyor. Sınav salonlarında mecburen kullanılacak klimaların koronavirüs açasından olumsuz etkisi uzmanların sıkça söyledikleri bir konu.
7) Bu yüzden kimseye sınav telaşı yaşatmadan Orta Öğretim Başarı Puanları esas alınarak Üniversite programlarına yerleştirme yapılmasının daha iyi daha adil olduğu görüşündeyim. Yetkililerin ve kamuoyunun dikkatine sunarım...
           Behzat Gümüşay
 
 
 
Raporluların, reçetesiz ilaç temini sürekli hâle getirilsin
 
“Her şerde bir hayır vardır” derler. Korona belası başta ülkemiz olmak üzere dünyaya korku ve endişe dolu günler yaşattı. Birçok uygulama değişti. Kurumlar bile yılların alışkanlığını değiştirmek zorunda kaldı. İnsanların davranışları değişti.
Ders alanlar oldu. Bu arada yıllardır bir istek olan raporlu hastaların ilaçlarını doktora gitmeden direkt eczaneden günü gelince alabilme şansı da bu dönemde uygulandı. Sayısız hasta ve hasta yakını bu kolaylık için dua etti.
Feridun Ağabey, köşenizde de bu konuda birçok istekler yayınlandı. Bakanlıklardan uygulamanın değiştirilmesi, raporlu hastaların sadece ilaç yazdırmak için hastane yollarına düşmesine, çekilen çilelere, yaşanan sıkıntılara son verilmesi talep edilmişti. Demek ki reçete yazdırılmadan raporlu hastaların eczaneden ilaç alma imkânı olabiliyormuş.
15 Mart 2020 tarihinden itibaren uygulamaya konulan "Kronik hastalığı nedeniyle raporlu ve sürekli kullanımı gerektiren ilaçların sağlık kuruluşlarına giderek reçete yazılmasına ihtiyaç duyulmaksızın sadece raporlu ilaçlarını eczanelerden alınabilecek" kararı ile tüm raporlu hasta ve yakınları derin bir nefes aldı. Ne yazık ki, uygulamanın Haziran 2020 tarihi ile biteceği endişesi var. Vatandaşlar olarak başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı'ndan bu uygulamanın sürekli hâle getirilmesini istiyoruz. Bu uygulama hastanelerin iş yoğunluğunu, randevu alma sıkıntısını, doktorların reçete yazmak gibi bürokratik işlerle uğraşmasını da ortadan kaldırdı. Engelli, yatalak ya da yaşlılıktan dolayı dışarıya yalnız çıkamayacak durumda olanların da rahat nefes almasını sağlayacaktır. Saygılarımızla...
         Erol Kara
 
 
 
“Unutuluyormuş ölünce!..”
 
Gece yarısı bir kış vakti, penceremde deli çizgili bir ayaz... Bir bende değil bu yalnızlık hâli… Gece bir garip, yıldızlar bir garip… Bir acayiplik var uğuldayan rüzgârda.
Bakıyorum ben de bir garibim bu gece…  Kış vakti hudutsuz bir huysuzluk her uzvumda… Sevdiklerimi hatırlıyorum her şeyden öteye… Ayrılıkmış, hasretmiş, sevmekmiş… Ne de olsa zamanla alışıyormuş insan. Ölümden mi bu huysuzluk, anlam veremiyorum. Kalbime ağır gelen gönlümde gizlediklerimden… Bir de ne gördük geçmek bilmeyen gariplikten. Güneşli günlermiş, güzel yarınlarmış, mutlu sonmuş… Ne edip gördük zamanda kaybolmaktan başka.
Ölünce çıkar belki tene işlemiş gariplik. Zaten bir tek ölünce güzel adam olunuyor. Yoksa hayaller bu umutlar yer bitirir insanı. Kötülükmüş, aldanışmış, gariplikmiş… Ne de olsa unutuluyormuş ölünce...
      Salih Sezgen
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.