Anahtarlık işi var diye dolandırıldım

A -
A +
Efendim selamünaleyküm... Son günlerde artan dolandırıcılık olaylarına bir şekilde eşim de maruz kaldı. Bizim gibi birçok insanın da maruz kalmaması için bu olayı sizinle paylaşmak istedim. Bir de ilgililerin bu konuda tedbir alması için derdimi kamuoyuyla paylaşmak istedim. Aile bütçesine katkım olsun düşüncesiyle internette "evlere iş verilir" diye bir siteye giren hanımımın ricasıyla bu siteye kapora olarak 140 TL gönderdim. (Banka dekont belgesini ekte size gönderdim) Vadettikleri sürede yapılacak işin kargosu gelmediği gibi mesajlarımıza da cevap verilmedi. (Mesajlarımın ekran görüntüsünü de paylaştım) Farklı isimler altında farklı iş kollarında bu tür çağrılar yapmaya başlamışlar. "Milenyum anahtarlık", "Suna toka", "Suna anahtarlık" gibi isimler kullanıyorlar ve yorumcuların da tamamı aynı. Bizim gibi kaç tane mağdur var bilemiyorum. Bir avukat arkadaşım “savcılığa dilekçe ver” dedi. Ben öncelikle sizin vasıtanızla yetkililere buradan sesimi duyurmak istedim. Gerekli bilgi ve belgeleri ve yazışmaları ekte gönderiyorum. İsmi mahfuz olarak yayınlamanızı rica ediyorum. Saygılarımla...
            İsmi mahfuz
 
 
Foyası ortaya çıktı
 
“Sağlık alanında, Avrupa Birliğinin, kapitalizmin, neoliberal politikalarının kirli yüzünü gördük. AB bu sefer karizmayı çok fena çizdirdi. İskambil kâğıdı gibi birbirinin üstüne devrildiler. AB’nin aslında bir birlik olmadığını gördük. Birbirlerinin sağlık ürünlerine el koydular. Sınırlarını kapattılar. Yaşlılarını bakımevlerinde ölüme terk ettiler. Sağlık çalışanları çöp poşetleri ile hizmet sunmaya çalıştılar. AB’de doktor hemşire 8 saat çalışır gider, bizde bir hekim hemşire mesai mevhumu olmadan canı pahasına çalışmaktadır. Yabancı turistler ülkemizde gözlük de dâhil neden Türkiye’yi tercih ediyorlar? Verilen sağlık hizmet sunumu kalitesi yüksek, uzman doktora kolay ve ucuz ulaşıyor, sağlık hizmeti son derece ucuz.
Fransa’da bir göz doktorundan 3 aydan önce randevu alamazsınız. Yıllarca yazdık söyledik. AB ülkelerindeki sağlık uygulamaları AB müktesebatı olarak dayatılamaz. Sağlık AB müktesebatı değildir. Her ülke ekonomik imkânlarına, sağlık ihtiyaçlarına göre istediği düzenlemeyi yapar.
Sağlığı AB ülkelerindeki gibi piyasalaştırırsak ticaret mesleğine dönüştürürsek sağlık harcamalarımız altından kalkamayacağımız kadar büyür. Bizle aynı nüfusa sahip Almanya'nın sağlık harcamaları 250 milyar avro, ülkemizin ilaç+tedavi masrafları+Tıbbi cihazlar+Gözlük vs. hepsi dâhil 22 milyar avrodur. Türkiye'de Sağlık mesleğinde kalmamız sosyal devlet anlayışı ile sağlık hizmetlerinin sunulması, en uygun çözüm olarak gözüküyor. Aslında pandemiden sonra bu konu tüm ülkelerde tartışılacaktır.
Yine kesintisiz sağlık hizmetini büyük özveri ile en ön cephede seferberlik ruhu ile geleneksel müesseseler vermektedir. Sermaye zincirlerinin “AB’ye aday ülke" söylemleri bitti, foyaları ortaya çıktı, bakalım bundan sonra ne söyleyecekler!
Foya ne demek? Mücevherciler ve meraklıları bilir. Bir yüzük yapılırken işlenmiş elmas, taş bir yuvaya mıhlanır. Elmas parlak görünsün diye de mücevherle yuva arasına madeni bir yaprak konur. Bu gümüş yaprağa “foya” denir. Üstteki elmas düşerse, aslında kendi başına parlamadığı, ışıltısını altındaki foyadan aldığı anlaşılır. Buna da “foyası meydana çıktı” denir.
               Taylan Küçüker-Eczacı Gözlükçü
 
 
Üç asırdır "lüks tüketim hastalığı"na tutulduk
 
“Çevremde yer alan (tanıdığım) insanların çoğunun geliri 2400 ila 10.000 TL arasında. Ancak bu kitle hep pahalı markaların peşinde, lüksün peşinde. Satın alınan her gereksiz, pahalı ürün paramızın (servetimizin) dışarıya gitmesi anlamına geliyor.
Almanların müzelerinde sadece Almanca açıklama var. Hepsi İngilizce biliyor ama bilerek kendi dillerini kullanıyorlar. Bir Alman başka bir ülkenin malını nadiren kullanıyor.
300 yıldır yabancı malların bağımlısı olarak devam ediyoruz. “Asılacaksan İngiliz ipi ile asıl” diye atasözümüz bile var. Giysiler, aksesuarlar, ev eşyaları, arabalar hep yabancı. Böyle olunca ithalat 250 milyar dolar civarında. Sadece yöneticileri suçlamakla çözüme ulaşamayız. Asıl suçlu tüketim toplumu olma hâlimiz. Siyasetçilere yaranma gibi bir düşüncem yok. Böyle bir beklentim de yok. Ama üç asırdır tüketme hastalığına tutulduk.
Asgari ücretle yaşayanlar bile 500-1000 dolarlık telefonlar kullanıyor. Telefonum, ev eşyalarım, giysilerim, arabam hep yarı ya da tam olarak yerli malı. 30 yıldır bunun çok faydasını gördüm. İthal ürünlerin yedek parçası, bakımı da daha pahalı… Gelin el ele verelim tasarruf edelim, lüks tüketimden uzak duralım.
            Ali Özdemir-Eğitimci
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.