Bu yaşadığımı Arçelik’e haber veriyorum

A -
A +
 
Feridun Ağabey, 7 Temmuz günü çağrı merkezi ile servis çağırdık. İstanbul Güngören’den geldiğini belirten bir yetkili Arçelik bulaşık makinesinin açma tuşunu değiştirdi. “Ücret ne kadar?” deyince “170 lira” dedi. “Çok pahalı” deyince “bir de beyazlaştırıcı tablet hediye” deyip fiş, fatura vermeden ücreti tahsil etti. Şüphelenip çağrı merkezini tekrar arayınca söz konusu parçanın 40 lira olduğunu beyazlatıcının da 25 lira olduğunu öğrendim...
Bugünün üzerinden iki hafta geçti. Müşteri hizmetleri, çağrı merkezi suspus oldu. Yaklaşık on defa aramama rağmen telefonuma çıkan bir yetkili yok, geri arayan da yok. Lütfen haksız alınan paraya mı, kandırılmış olduğumuza mı yanalım? İşin en önemlisi de Türkiye’nin en kıymetli markası Arçelik ismi kullanılıyor olması. Ümit ediyorum ki Arçelik bu gelişmeden haberdar olsa bu markaya haksız yere leke getirecek davranışlarda bulunan bu kişi veya kişilere kanuni yaptırım uygular...
Bu arada ben de bana satılan ürünlerden alınan fazla paramın iadesini istiyorum. Tüketici olarak hem bu kimseleri Arçelik’e haber veriyor hem mağduriyetimin giderilmesini istiyorum. Saygılarımla...
           Mahmut Kasranoğlu
 
 
 
"Z Kuşağı"ndan mesaj: 
“Aynı evde, ayrı dünyalardayız!..”
 
Bizden koca koca adamlar kendilerinin başaramadığı hayatı başarmamızı istiyorlar. Kendileri kendi söylemlerine göre bir baltaya sap olamamış nice amca dayı, teyze bizden Fatih Sultan Mehmet olmasak da bir Mimar Sinan, bir Ulubatlı Hasan, bir Seyit Çavuş gibi kahramanlık bekliyorlar. Okuyup adam olmamızı doktor olmamızı mühendis olmamızı istiyorlar, çok kolaymış gibi… Biz ise koca koca yangınlara eyvallah etmezken yüreğimizi bir mum alevinin yangınından kurtaramayan kara sevdalar altında doludizgin at sürüyoruz… Bize gel diyen hiç olmadığı gibi gitmemiz de umursanmadı… Hatta gözlerime bakarak “sen gidersen ben dayanamam” derken gittiğimde hiç de umursamayan sevdaların girdabında boğuluyoruz… Bize "Z kuşağı" diyorlar. Oysa biz daha alfabenin ilk harfine bile gelmedik… Daha hayata başlamadan bizi hayatın en sonuna gönderiyorlar… Ne bizi dinleyen var, ne dinlese bile anlayan… Aynı evlerde aynı odalarda ayrı dünyaların hatta ayrı galaksilerin buzulunda gibiyiz… Saygılar…
          Cüneyt Aşkın-İstanbul
 
 
 
Bunları Türkçe konuşmak çok mu zor?
 
Feridun Ağabey, aylardan beridir televizyonlarda tıp uzmanları konuşuyor. Bu konuşmaların tıp literatürü tabii ki olmalı ama halka konuşurken de bu literatürü kullanmak zorunda mıyız? Vatandaş olarak kullanılan kelimelerin bildiğimiz Türkçe karşılıkları söylense ne olur? Bilimsel konuşmalarına gölge mi düşer? Ekran başında yarı İngilizce konuşmalardan gına geldi artık…
Ne olur yani Pnömoni yerine zatürre, Peak, okunuşu pik yerine zirve, tepe, entübe hasta yerine solunum cihazına bağlanan hasta, mortalite yerine ölüm oranı, epidemi yerine salgın, pandemi yerine dünya çapında salgın, sosyal mesafe yerine fiziksel mesafe, update yerine güncelleme, size, okunuşu sayz yerine beden denilse bilimsel anlatım olmaz mı? Bir de "virüs" olarak bildiğimiz sözcüğü "virus" olarak telaffuz edenler var ki tam bir hayal kırıklığı…
           Rumuz: “Öğretmen”
 
 
 
Teşekkürler Türkiye
 
Kıymetli Feridun Ağabey, köşenizde "Trafik suçuna fotoğraf veya video mecburiyeti "başlığıyla trafik polisine yardımcı olmak amacıyla, polisin bulunmadığı noktalarda fahri trafik müfettişi olarak denetim yapan müfettişlerin sıkıntısını gazeteniz aracılığıyla hem ilgili makamlara ve hem de kamuoyuna duyurulmasına vesile olduğunuz için şahsınızda Türkiye gazetesine çok teşekkür ederiz. İyi ki varsınız…
              Halis Kahraman-Fahri Trafik Müfettişleri Derneği Basın Sözcüsü
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.